Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Aleksey Navalny ve Rusya’da casusluktan tutuklu ABD vatandaşları Paul Whealan ve Trevor Reed, İran’da hükümlü Amerikalılar, Luceyn el Hezlul ve diğer Suudi siyasi hükümlüler, Jimmy Lai ve Hong Kong’taki bütün tutuklular, ayrıca Myanmar’daki bütün tutuklular ve Osman Kavala…

        Bu isimler Biden Yönetimi’nin “hapisten derhal salıverilsinler“ listesinden. Siyasi analistlere göre demokrasi ve insan hakları Biden’ın dış politikasında önemli bir ekseni oluşturuyor. Fakat muhataplara yaklaşımda çifte standart seziliyor.

        Örneğin Luceyn el Hezlul vakasındaki muhatabı Suudi Arabistan. Kadınların araç kullanma hakkı ve toplumsal cinsiyet eşitliği için mücadele eden Luceyn beş yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Geçen hafta ansızın tahliye edildi. ABD Dışişleri Sözcüsü Ned Price, Luceyn’in serbest kalmasını memnunlukla karşıladıklarını söyledi.

        Biden Yönetimi Suudilere bütün siyasi tutukluların salıverilmesi için çağrıda bulunmuştu. “Peki Dışişleri Bakanı Blinken tahliye için Suudilere baskı yapmış mıydı?“ Bu soruya cevap vermedi Price. Blinken geçen hafta Suudi mevkidaşı ile telefonda görüşmüştü ve büyük ihtimalle Luceyn’i bırakın talebini de iletmişti ama gizli kaldı.

        Blinken ile Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun yakında telefonda konuşması bekleniyor. Ancak daha o görüşme olmadan aynı sözcü Price bir açıklama yayınlıyor, “Osman Kavala’yı derhal serbest bırakma ve davasının hızlı ve şeffaf bir şekilde sonuçlandırılması çağrısı yapıyoruz“ diyor.

        REKLAM

        Aslında Kavala’nın serbest bırakılması çağrısı geçen temmuzda, Trump Yönetimi’nden gelmişti. Şimdi yeniden diplomatik kanallar yerine, kamuoyuna açık çağrı yapıldı. Ankara tersleyerek yanıt verdi. Dışişleri Sözcüsü Hami Aksoy, “ABD’ye yanıtımızı 28 Temmuz 2020 tarihinde vermiştik. Türkiye bir hukuk devletidir. Hiçbir devlet veya hiç kimse Türk mahkemelerine yargı süreçleri hakkında emir veremez“ dedi.

        Gerçi AİHM’nin hak ihlali kararına rağmen Kavala’nın tahliye edilmemesi yargı süreci bakımından tartışmalı, ancak ABD’nin diplomatik üslubu da ortada. Senatörlerin Biden’a yazdığı mektup ise Kongre’nin ajandasında FETÖ’cülerin de olduğunu ortaya koyuyor. “Siyasi ve vicdani tutukluların serbest bırakılması için Türkiye’ye baskı uygulansın“ diyen 54 senatörün, insan hakları savunucusu olarak tescilli FETÖ’cü Enes Kanter’i göstermesi ayrı bir hilkat garibesi.

        HAPİSTE İŞKENCE ALTINDA AĞARAN SAÇLAR

        Suudi Arabistan’da tutuklu kadın aktivistler arasında uluslararası planda en çok öne çıkan isim terör suçundan yargılanan 31 yaşındaki Luceyn el Hezlul oldu. Erkek vesayetine bayrak açan Luceyn’in araç sürdüğü videoyu paylaşmasıyla başladı herşey. BAE’de yakalanıp Suudilere teslim edildi. 2018’de içeri atıldığında Suudi kadınlara araç kullanma hakkı ve erkek vesayetini hafifleten bazı özgürlükler tanındı. Ancak Luceyn ve diğer aktivistlere özgürlük yolu açılmadı. Çünkü Luceyn, ulusal güvenliği tehlikeye sokmak, rejimi değiştirme girişimi ve davasını yabancı basın ve insan hakları örgütlerine duyurarak ülkeyi karalamakla suçlanıyordu, vatan haini damgası yemişti.

        Kadınlara zindan işkencesi ayyuka çıkmıştı. Dayak, su tahtası, soyarak elektroşok yanı sıra psikolojik işkenceye uğradıkları iddia ediliyordu. İnsan hakları örgütlerine göre kadınlar ölüm ve tecavüzle tehdit ediliyor, aile yakınlarının öldüğüne dair yalan bilgilerle hırpalanıyorlardı.

        Luceyn’in ailesi genç kadının gizli bir hapishaneye götürülüp elektroşoklu işkence ve cinsel tacize maruz kaldığını, bu zulmün Veliaht Prens Muhammed bin Salman’ın danışmanı Suud el Kahtani’nin nezaretinde yapıldığını söylüyordu. Ailesiyle görüştürülmediği için iki kez açlık grevine gitmişti. Riyad bu iddiaları yalanladı. Fakat yurt dışında yaşayan kardeşlerinden Lina el Hezlul’un paylaştığı fotoğraf Luceyn’in eski şen ve parlak halinden eser kalmadığını, saçlarına ak düştüğünü gösteriyor.

        Bunlar olurken Trump Yönetimi Riyad ile ittifak baharındaydı. Yaklaşık 500 milyar dolarlık silah satışı cepteydi. Cemal Kaşıkçı cinayeti gibi korkunç bir eyleme bile duyarsız kalıp “FBI soruşturuyor. Bu mesele ticari ve diplomatik ilişkileri etkilemez” diyen Trump’ın insan hakları konusunda Riyad’la muhatap olması beklenemezdi. Trump eleştiri bir yana övgüler yağdırıyordu Muhammed bin Salman’a; “Dostum Veliaht Prens geçen beş yıl içinde Suudi Arabistan’ı dışarı açmak adına müthiş işler yaptı. Özellikle kadınlar için yaptıkları neredeyse büyük bir devrim. Onlar adına kutlar ve teşekkür ederim” diyordu.

        Luceyn’in aniden bırakılması Suudilerin yeni ABD yönetiminin taleplerine uyumlu adım atmaya başladığı şeklinde yorumlandı. Katar ile uzlaşma adımları ve geçen ay ABD-Suudi çifte vatandaşlığı olan iki sanığın tahliyesi de bu çerçevede değerlendirildi. Nitekim Biden, Luceyn’i bırakmakta doğru iş yaptıklarını belirterek takdirlerini iletti. Fakat Luceyn tamamen özgür değil, üç yıl denetimli serbestlik ve beş yıl yurt dışına çıkış yasağı söz konusu. Ailesine göre adalet henüz yerini bulmuş değil. Rejime ters gelen herhangi bir eylemden yeniden hapse atılabilir.

        Biden, Trump ile TV tartışması sırasında “Ben olsam Kaşıkçı cinayeti için Suudi liderleri cezalandırırdım. Veliaht Prens Bin Salman’ın emriyle öldürüldü ve parçalandı. Silah satışlarını askıya alır ve onları paryaya çevirerek pahalıya ödetirdim” demişti. Biden geçen hafta, Suudilerin Yemen’de sivillerin canına mal olan operasyonuna ABD desteğinin sona erdiğini ilan etti. Ancak Riyad parya olmaktan çok uzak. Ayrıca atılan adımlarda Biden etkisi kadar pandemi ve petrol fiyatlarındaki düşüşün getirdiği ekonomik sıkıntının da rol oynadığı söyleniyor.

        RUSYA VE ÇİN’E SERT MUAMELE

        Biden Yönetimi’nin insan hakları ihlalleri ve siyasi tutuklular konusunda Moskova ve Pekin’e çıkışları daha katı. Dışişleri Bakanı Blinken, Rus muhalif Aleksey Navalny’nin iki yılı aşkın hapis cezasına çarptırılması ve protestoculara karşı şiddet kullanılması nedeniyle Moskova’yı kınadı. Zehirlenip Almanya’da tedavi gördükten sonra yurda dönüşünde hemen cezaevine atılması üzerine protestolar patlak vermiş ve yüzlerce kişi göz altına alınmıştı. Blinken “Rus Hükümeti’nin Navalny ve demokratik haklarını kullandıkları için haksızca göz altına alınan diğer Rus vatandaşlarını derhal ve kayıtsız şartsız serbest bırakması çağrısında bulunuyoruz” diyerek net tavır koydu.

        Trump’ın Putin ile yaptığı telefon görüşmelerinin içeriği gizli tutuluyordu. Bunların dökümü şimdi Biden’ın elinde ve geçen 26 Ocak’ta Putin’le yaptığı ilk görüşmenin içeriği de duyuruldu. Beyaz Saray açıklamasına göre “ABD seçimlerinde Rus parmağı, son siber saldırılar, Rusya’nın Ukrayna’daki saldırganlığı kadar Navalny’nin serbest bırakılması” da gündeme geldi.

        Rusya’daki mapuslar listesinde iki de Amerikan vatandaşı var: Casusluk suçundan 16 yıl hapse mahkum olan eski deniz piyadesi Paul Whelan ve iki Rus polisine saldırı iddiasından iki yıl hapis alan Trevor Reed. Blinken’ın Lavrov ile telefon görüşmesinde ikisinin de serbest bırakılması için Moskova’yı uyardığı biliniyor. ABD Dışişleri “Başkan Biden’ın Amerikan vatandaşlarını korumak için Rusya’nın giriştiği eylemlere kesin karşılık verme kararlılığı iletildi” diye açıklama yaptı.

        Bu arada Blinken Rusya’daki iki hükümlü dahil çeşitli ülkelerde cezaevinde ya da rehin tutulan diğer Amerikalıların aileleriyle görüşerek tamamını diplomasi yoluyla özgürlüğüne kavuşturma sözü verdi. Aralarında Venezüela’da dört yıldır tutuklu Tomeu Vadell ve İran’da hapis en az dört çifte vatandaş var. ABD’nin bu iki ülkeyle ilişkilerinin düzeyine bakılırsa, diplomasi yolu nasıl işler, belirsiz.

        Çin’e gelince yeni yönetimle Trump dönemi arasında belirgin bir fark yok. Eski yönetim de Çin’i Uygur Türklerine karşı soykırım uygulamakla suçluyordu. Ancak Biden’ın Çin Lideri Şi Cinping ile telefon görüşmesi karşılıklı olarak daha sert geçti. Beyaz Saray’a göre Biden “Hong Kong’da demokrasi mücadelesine çökertme harekatı, Sincan’daki insan hakları ihlalleri ve Tayvan’a yönelik uygulamalara” dair uyarıda bulundu. Çin medyasına göre Şi Cinping ise ABD’yi bu üç konuda aklı başında hareket etmeye davet etti.

        Dışişleri Bakanı Blinken da Pekin yönetimini, Hong Kong’un özerklik statüsünü ihlal ederek yeni güvenlik yasası eliyle muhalifleri hapse atarak susturmakla suçladı. Hong Kong’daki muhalefetin baş aktörü 73 yaşındaki medya patronu Jimmy Lai. Yeni yasa çerçevesinde “ulusal güvenliği tehlikeye atmak” suçundan tutuklu yargılanan “Apply Daily”nin sahibi Lai, Trump yönetiminin de gündemindeydi. Bütün baskılara rağmen kefaletle serbest bırakılması talebi kabul edilmiyordu. Yeni dönemde de değişen bir şey yok. Jimmy Lai halen hapiste. Gelecek duruşması 16 Nisan’da. İstenen ceza müebbet.

        Diğer Yazılar