Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Global aşılama yarışının sürpriz bir şampiyonu var: Şili. Pandeminin ortalarında uluslararası pazarlarda aşı alım hamlesine girişerek sepete hem Çin hem de rakip blok Batı’dan doldurduğu markalarla 3 Şubat'tan bugüne nüfusunun yüzde 12’sini aşıladığı gibi komşulardan sığınan göçmenleri de sıraya aldı.

        Hedef, temmuz sonunda nüfusun yüzde 80’ini aşılamış olarak toplumsal bağışıklığı sağlamak. Şili’nin en sağlam dayanağı, dünyada onca doz sıkıntısı varken Latin Amerika’da pek görülmeyen ideolojik bloklar arası “salıncak diplomasisi” sayesinde tedarikleri nispeten güvenceye almış olması. Nüfus 19 milyon, aşı çeşitliliğiyle edinilen doz miktarı 35 milyon.

        Şampiyon dediysek ilk sırada değil Şili, ancak ülkedeki kutuplaşmış siyasi iklimin de etkisiyle cambazlıkta birinci.

        Malum, İsrail koşar adım önde gidiyor. 16 Şubat itibariyle her 100 kişiden 78.09’unu aşıladı. Sonra Birleşik Arap Emirlikleri geliyor, 100 kişide 52.56’yla. Üçüncü sırada ABD var, 100 kişiden 16.68’i aşılandı. Biden’ın görevi devraldığı 20 Ocak’tan bu yana aşı hızında yüzde 57’lik bir artış var; haftada 13.5 milyon doz tedarik ediliyor. Ülke çapında eczanelere verilen doz miktarı da haftada iki milyona çıkarılıyor.

        Şili ise her 100 kişiden 12.43’ünü aşılayarak dördüncü sıraya yerleşti. İlk üç sıradaki ülkelerden farkı, orta gelir düzeyinde bir ülke olarak aşı çeşitliliğini başarmış olması. Türkiye, tek kaynak Sinovac’la her 100 kişiden 5.49’u aşılamış durumda. Avrupa Birliği ise 5.07’yle Türkiye’nin gerisinde.

        REKLAM

        Latin Amerika, dünya güçlerinin nüfuz savaşına giriştiği bir alan. Bir yanda Rusya ve Çin, diğer yanda Batılı ülkeler. Bu denge Kovid-19 aşılarının seçiminde de kendini gösterdi; Meksika ve Brezilya’dan Arjantin’e birçok ülke ya sırf Rus ve Çin aşılarına ya da ABD ve Avrupa menşeli aşılara angaje oldu. Hepsi de Şili’nin çok gerisinde. En yüksek oranı tutturan Brezilya, Sinovac ile her 100 kişiden 2.4’ünü aşıladı.

        Şili’ye gelince; risk paylaşımı yöntemiyle on milyon aşıyı Alman-Amerikan Pfizer-BioNTech’ten, on milyonu da Çinli Sinovac’tan aldı. Geri kalan portföy İngiltere-İsveç ortaklığı AstraZeneca ile Amerikan Johnson & Johnson ve COVAX’tan geliyor.

        Aşılama hızı imrenilecek cinsten. Ülke çapında bin 400 kadar aşı merkezi var, fakat erişim imkanı olmayanlar için mobilize ekipler otobüslerle sokakları turluyor ve günde 200 bini aşkın doz uygulanabiliyor. Birçok ülke darboğazın eşiğindeyken Şili’de şu an için aşı kıtlığı söz konusu değil. Mart sonuna kadar nüfusun dörtte birinden fazlasını aşılamaya yetecek miktarda doz mevcut.

        KUTUPLAŞMAYA KARŞI BAŞARILI AŞI YÖNETİMİ

        Aslında Şili, 760 bini aşkın vaka ve 19 bin ölümle pandemiyi hayli ağır geçirdi. Salgın krizinin ilk dönemlerinde sağ siyasetçi Devlet Başkanı Sebastian Pinera’nın korona yönetimi çok eleştirildi. Ancak milyarder iş adamı kimliğinin etkisiyle olsa gerek aşı pazarlığını gayet başarılı yürüttü Pinera. Geçen yılın ortalarında, potansiyel aşıların etkinlik ve güvenliği henüz net değilken üreticilerle temasa geçildi ve doz fiyatının aşının etkinliğine ayarlandığı esnek bir model üzerinden kontratlar imzalandı. Aşılar kullanıma hazır olduğu an ilk partiler Şili’ye sevk edilecekti.

        Anlaşmaya varılan miktar ise ihtiyacın iki katı kadardı. Temmuz sonuna kadar toplumsal bağışıklık düzeyine erişildiği takdirde elde kalan aşılar başka ülkelere bağışlanacak. Aşıların yüzde 60’dan fazlasını kapışan zenginlerle aynı maddi kaynaklara sahip olmayan bir ülke için takdire değer.

        Pinera’nın aşı yönetimindeki başarısı, ülkedeki siyasi iklimle ve Pinochet diktasından kalma anayasa tartışmasıyla çok yakından ilintili. Baskıcı rejimin anayasası defalarca değiştirilmiş, ancak dikta ruhu varlığını korumuştu. Bir takım otoriter öğeler elense de hiçbir sosyal, siyasi ve ekonomik reform mümkün değildi. Şili solunun öteden beri süregelen yeni anayasa taleplerine karşılık sağ siyaset yeniden değişiklik yapılmasından yanaydı.

        Gerginlik sonunda ülkeyi patlama noktasına getirdi. Metro bilet fiyatlarına zammı protesto eden öğrencilere polisin plastik mermili şiddete başvurması üzerine protestolar ülke çapına yayıldı. Pinera yönetimi şiddetle bastırma yolunu seçti, çok can kaybı olmasına rağmen yeni anayasa talebiyle direniş sona ermedi. Hükümet, meclisteki çoğunluğuna da güvenerek yeni anayasanın mevcut parlamento tarafından yapılmasını teklif etti. Kabul edilmedi.

        Sonunda hükümet meselenin referanduma götürülmesine razı oldu. Geçen 25 Ekim’deki halk oylamasında şu iki soru soruldu: Yeni anayasa istiyor musunuz? İstiyorsanız, mevcut meclis tarafından mı yoksa bir “anayasa konvansiyonu” bünyesinde mi yapılmalı? Sol kesim “kurucu meclis” istediği için bu kavramdan uzak durulmuştu. Referandum hükümet açısından hezimetle sonuçlandı. Halkın yüzde 80’i yeni anayasanın seçimle iş başına gelecek yeni Anayasa Konvansiyonu tarafından yapılması yönünde oy kullanmıştı.

        Önümüzdeki nisan ayında seçimi yapılacak bu kurul dokuz ay içinde yeni anayasayı hazırlayacak ve 60 gün içinde referanduma sunulacak. Pinera’nın önünde zorlu bir süreç var. Anketlerde reytingi giderek düştüğü için sosyal ve etnik köken farkı olmaksızın her vatandaşı kucaklayan başarılı bir aşılama kampanyasıyla süreci lehine çevirmeye çalışıyor. Dahası aşılama programı, Venezüela, Haiti ve diğer ülkelerden gelen sığınmacıları da kapsıyor.

        Aşı programındaki hızlı gidiş komşuları öyle etkilemiş ki, acenteler online aşı turu rezervasyonları yapıyormuş. Nitekim Şili İçişleri Bakanı Rodrigo Delgado da yakında aşı turizmini başlatacaklarını açıkladı.

        Diğer Yazılar