Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Pandeminin kadın ve erkeklerin hayatında orantısız etki bırakacağı baştan beri tahmin ediliyordu; son bir yıl içinde toplanan veriler öyle de olduğunu gösteriyor. Kadınlar erkeklere göre daha yüksek oranda iş gücünün dışına itildi, bedeli ödenmeyen ev içi emek yüküyle birlikte ev içi şiddet de arttı.

        Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) Global Cinsiyet Uçurumu Endeksi‘ne ilişkin son raporuna göre salgının açtığı sosyal yara bir “Gölge Pandemi“ şeklinde geleceğe uzanacak. WEF’in 156 ülkeyi kapsayan cinsiyet endeksi dört temel kritere dayanıyor; kadınların siyaset ve ekonomideki temsili, sağlık hizmetleri ve eğitime erişimi. Türkiye 156 ülke arasında 133’üncü sırada. İzlanda ilk sırada, Afganistan en sonda.

        Raporda yer alan analiz şu: Kadın ve erkek arasında zaten var olan uçurum, pandemiyle birlikte bir asimetri krizine dönüştü. Kovid-19 salgını, eşit toplumsal yapıların oluşması önüne yeni engeller dikti, ilerleme durdu. Cinsiyet eşitliğine erişmek için bir yüzyıl biçiliyordu, pandemi bunun üzerine 36 yıl, yani bir kuşak daha ekledi. Kadınlar turizm ve perakende sektörü gibi pandemiden en çok etkilenen alanlarda ve gelişmekte olan ülkelerde ayrıca kayıt dışı çalıştığı için en çok onlar işsiz kaldı.

        Uluslararası Çalışma Örgütü ILO da her gelir grubundan ülkede en çok kadınların emek piyasası dışına savrulduğunu belirtiyor. Okullar kapalı olduğu için çocuk bakımı kadınları istihdamdan çekti; erkeklerde iş kaybı yüzde 3.9, kadınlarda ise yüzde 5’i buldu. Üstelik kadınlar korona krizinde ön cephede, dünya çapında sağlık çalışanlarının yüzde 70’ini kadınlar oluşturuyor.

        REKLAM

        TOPLUMSAL CİNSİYET ANALİZİ YOK

        Ancak kadınlar sağlık sektöründe açık ara önde olduğu halde virüse karşı koruyucu ekipmanları bile üzerlerine uymuyor, çünkü erkeklere ayarlı. İngiliz kadın hakları aktivisti Caroline Criado Perez gündeme getiriyor bu meseleyi.

        “Invisible Women” (Görünmez Kadınlar) kitabından tanıyoruz Criado Perez’i. Kraliyet Akademisi’nin bilim ödülünü kazanan o kitapta kadınların erkeklere göre tasarlanmış “varsayılan erkek” dünyaya nasıl ayak uydurmaya çalıştığını anlatıyordu. Umumi tuvaletlerin ebadıyla market raflarının yüksekliğine, araç çarpışma testlerinde kullanılan erkek mankenlere kadar eril ergonomi düzeninin yanı sıra klinik deneylerin erkek odaklı olmasına da dikkat çekiyordu. Kadınların ilaçlara karşı farklı reaksiyonu, farklı acı eşiği bilimin umurunda değildi. Hatta hayvan araştırmalarında bile dişiler ihmal ediliyormuş.

        BM Kadın Birimi de şu pandemi sürecinde toplumsal cinsiyete ilişkin veri ve analizlerin sistematik olarak toplanıp kullanılmadığını, Criado Perez’in kitabından alıntıyla aktarıyor; “Bilimsel dergilerde Ebola ve Zika salgınlarının etkisiyle ilgili yaklaşık 29 milyon makale yayınlanmış olmasına rağmen bunların arasında salgınların toplumsal cinsiyet açısından etkilerini ele alan yayın oranı yüzde 1’i bile bulmuyor.”

        Kovid-19 salgınında da durum değişmedi.

        Pandeminin ilk dönemlerinde tıp dergisi The Lancet’ın yayınladığı bir makalede enfeksiyonun cinsiyete göre etkileri üzerine analiz yapılmadığı, oysa hastalıkla mücadelede etkin yöntemler geliştirilmesi için kadın ve erkeklerle ilgili farklı verilerin gözetilmesi gerektiği vurgulanıyordu. Gerçi her iki cinsiyetin enfekte olma oranı birbirine yakındı, ancak erkekler arasında ölümlerin neden daha fazla olduğu yeterince çözümlenmiyordu. “Muhtemelen” bağışıklık temelindeki farklardan ötürüydü, ancak cinsiyete dayalı veri tablosu yetersizdi.

        REKLAM

        AŞI TESTLERİ ERKEK LEHİNDE

        The Lancet’ta geçen 22 Aralık’ta yayınlanan bir çalışmada Kovid-19 aşı testlerinin de cinsiyet temelinde yapılmadığı, cinsiyete dayalı farklı bağışıklık yanıtları dikkate alınmadığı belirtiliyordu. Oysa kadınların güvenliği için aşı araştırmalarında erkek lehindeki önyargının kırılması gerekiyordu.

        Nitekim global çapta aşılama programları ilerledikçe kadın ve erkeklerde bağışıklık yanıtının farklılaştığı görülmeye başladı.

        Sinovac’ın aşısı CoronaVac en az 25 ülkede uygulanıyor, kadın ve erkeklerdeki etkisi üzerine global bir veri yok. Ancak Manisa Celal Bayar Üniversitesi bağışıklık yanıtına ilişkin 1053 gönüllü sağlık çalışanı üzerinde yaptığı araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Buna göre aşının ikinci doz sonrası kadınlarda yüzde 99.2, erkeklerde yüzde 95.7 bağışıklık sağladığı belirlendi.Yani inaktif aşının kadınlarda antikor oluşturma yetkinliği yüzde 100’e yakın çıktı.

        Moderna ve Pfizer/BioNTech gibi mRNA aşılarında da kadın ve erkeklerden farklı bağışıklık yanıtları alındığına dair bilgiler mevcut. Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) verilerine göre her iki aşı da kadınlarda daha fazla yan etkiye neden oluyor. Aşılama programının birinci ayında mevcut dozların yüzde 61’i uygulanan kadınlardan gelen yan etki şikayeti yüzde 79’u bulmuş.

        Moderna aşısında, çok nadir olmakla birlikte ileri derecede alerjik reaksiyona dair verilerin tamamı da kadınlardan gelmiş. BioNTech aşısında anaflaktik reaksiyon oranı kadınlarda yüzde 44-47 düzeyinde. ABD’li uzmanlar bu sonuçların şaşırtıcı olmadığını söylüyor, çünkü grip aşısının da kadınlarda daha fazla yan etki ve şiddetli reaksiyonlara yol açtığı biliniyor.

        REKLAM

        “Belki de erkekler sızlanmak istemiyor” gibi çok da makul olmayan bir ihtimali ileri sürenler var ama genel görüş biyolojik farkların rol oynadığı şeklinde. Öncelikle kadınların aşılara olan bağışıklık yanıtı daha güçlü, bu nedenle yan etkiler de daha yoğun oluyor. Johns Hopkins’ten halk sağlığı uzmanı Rosemary Morgan, “Yan etki, kadınların bağışıklık sisteminin aşıya yanıt verdiğini gösteriyor ki, bu da aşının işe yaradığı anlamına geliyor” diyor.

        Araştırmalara göre grip, sarı humma, kuduz, hepatit (A – B) ve MMR (kızamık, kabakulak, kızamıkçık) aşılarında da kadınlar ve kız çocuklarında antikor düzeyi erkeklere göre daha yüksek çıkıyormuş. Güçlü bağışıklık sistemi nedeniyle septisemi ve zatürre gibi enfeksiyonlara karşı daha dirençli olan kadınlar Kovid-19’a karşı da aynı direnci gösteriyor. Erkeklerin Kovid-19’dan yoğun bakım oranı kadınların üç katı, ölüm oranı da daha yüksek.

        HORMONLAR VE X KROMOZOMU

        Bağışıklık yanıtlarındaki farkın nedeni tam olarak bilinmiyor, hormonların rol oynadığı düşünülüyor. Yüksek testosteron bağışıklığı zayıflatıyor, buna karşılık östrojen ve progesteron vücudun savunmasını güçlendiriyor. ABD’deki bir araştırmaya göre progesteron hormonu verilen Kovid-19 hastası erkeklerde iyileşme gözlenmiş.

        Johns Hopkins uzmanları, kadınların bağışıklıkla ilgili genleri barındıran çift X kromozomuna sahip olmasını da bir faktör olarak değerlendiriyor. Tek X kromozomlu erkekler, bağışıklık genlerinin bozulması halinde virüs saldırısına yanıt verecek yedek kromozoma sahip bulunmuyor.

        Aşıların geliştirilmesi ve klinik test aşamasında cinsiyete göre veri oluşturulmadığı için şu sorunun yanıtı bilinmiyor: Kovid-19 aşıları acaba erkeklere mi ayarlı, daha yüksek bağışıklık yanıtı gösteren kadınlara acaba ihtiyaç fazlası doz mu veriliyor? Halk sağlığı uzmanı Rosemary Morgan diyor ki, “Kadınlar daha küçük yapılı, kas kitlesi daha az, metabolizmaları farklı çalışıyor. Daha düşük dozda aşının kadınlarda etkili olması pekala mümkündür.”

        Diğer Yazılar