Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Greta Thunberg etkisiyle küresel çapta yayılan Gelecek için Cumalar (Fridays for Future – FFF) hareketinden iklim krizi ötesi politik sinyaller geliyor.

        Genç iklim aktivistleri sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı bir ruhla, İsrail’in Filistin’e yönelik apartheid suçlarına itiraz eden “BDS” kampanyasına, yani “Boykot, Tecrit ve Yaptırımlar” hareketine dahil oluyorlar. Hedef, Filistinliler için özgürlük, adalet ve eşitlik adına İsrail üzerinde küresel siyasi ve ekonomik baskı kurulmasını, İsrail’in uluslararası hukuk çizgisine çekilerek yerleşim sömürgeciliğine son vermesini sağlamak. BDS çağrısı, İsrail'e askeri ambargo, İsrail'i destekleyen markaları boykot ve İsrail'deki akademik, kültürel ve sportif faaliyetlerin iptalini de içeriyor.

        İklim aktivizminden yükselen bu yeni politik bilinç, Batı medyasında antisemitik bulunuyor. Ama Z Kuşağı işte, analiz etmeye doyamadığımız kuşağın hangi yönde eseceği belli olmuyor, sosyoloji ve siyasetin hesaplarını, öngörülerini sollayıp beklenmedik açılardan ses yükseltebiliyorlar.

        Filistin davasıyla ilgili ortaya koydukları argümanlar, iklim hareketinden bir “küresel adalet hareketine” evrildiklerini gösteriyor. “İklim krizi” yerine “iklim adaleti” kavramını kullanmaya başladıkları da dikkat çekiyor. İklim krizinden sorumlu olan sanayileşmiş Batılı ülkelerin aynı zamanda güney yarı küredeki eşitsizlikte de dahli olduğu kavrayışı beliriyor.

        REKLAM

        Die Welt’teki bir yorumda şu görüş ileri sürülüyor: “Gelecek için Cumalar’ın Alman paydaşları, hareket içinde yayılan antisemitik tondan uzak duruyor, ancak giderek izole oluyorlar. Bu durum hareket içinde çatlağa neden olabilir.” Yorumun başlığı da “İsrail düşmanlarının ürperten nüfuzu” şeklinde.

        Her makul zihniyet, “etnik temizliğe karşı çıkmanın antisemitizm olmadığını” söyleyecektir, ancak Filistin topraklarının özgürlüğünü savunmak kimilerine göre Nazizm’le özdeş bile olabiliyor. Örneğin aşırı sağ popülizmi üzerine çalışan Alman araştırmacı Miro Dietrich, “FFF, Blut und Boden’a dayandı…” diye yazıyor Twitter’da. Nasyonal Sosyalistlerin ırkçı “Kan ve Toprak” ideolojisine gönderme yaparak.

        SOSYAL ADALET VE İKLİM ADALETİ

        FFF eylemleri, orta-lise çağındaki öğrencilerin iklim değişikliğine dikkat çekmek için her cuma okul grevine gitmesiyle başlamış, Avrupa’dan diğer kıtalara yayılmıştı. Başkaldırıya önayak olan kişi ise İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg olmuştu. Greta’nın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ve BM iklim zirvelerinden Davos zirvelerine diskur sicili malum. Trump’a varıncaya kadar siyaset ve iş aleminin yetişkinlerine nasıl ayar verdiği hâlâ belleklerde. Kızla “Minyatür Viking” diye dalga geçenler, sinir bozucu buldukları için nefret objesi haline getirenler de var ama ne gam.

        Gerçi Greta’nın şu sıra BDS kampanyasıyla bir ilintisi yok; daha doğrusu iklim hareketi içindeki bu yeni solukla ilgili soruları yanıtsız bırakıyor.

        Ancak Filistinli bir aktivistin sadece iklim davasının eylem kalıpları içinde hapsolması da beklenemez elbette. İşte Muhammed el-Kurd adlı Filistinli genç Twitter’da yazıyor, “Dünya barışı önünde iki engel var, biri ABD diğeri İsrail” diyor. Bir başka paylaşımında da üçüncü intifadaya özlemini dile getiriyor. Kimilerine göre bu dilek “İsrail’e karşı yeni bir kanlı kalkışma” anlamına geliyor. İsrail, özgürlük ve adalet için isyana orantısız güçle karşılık verdiği zaman, evet çok kanlı oluyor. Gazze’ye son saldırılarında olduğu gibi.

        İklim hareketi FFF, Muhammed el-Kurd’un Ortadoğu sorunuyla ilgili görüşlerini resmi Instagram'dan paylaşıyor, ancak antisemitik ton iddiasıyla FFF Almanya onaylamıyor. Bunun üzerine aynı hesaptan paylaşımın nedenleri izah ediliyor; “antisemitizm ve ayrımcılığın her türüne, ancak sömürgeciliğin her türüne, militarist ve kurumsal sistematik baskılara da karşıyız” notuyla. Argümanların ana fikri şu: “Sosyal adalet olmadan, iklim adaleti olmaz. Filistin’deki şiddet, Kuzey Amerika kaynaklı askeri ve sömürgeci gündemin ürünüdür. Sömürgecilik ve emperyalizm üzerinden inşa edilip toplumları ötekileştiren ve iklim krizini yaratan sistem revizyondan geçirilmelidir. Her nerede olursa insan hakları ihlallerine ve emperyalizme karşı durmak sorumluluğumuzdur.”

        https://www.instagram.com/p/CPBwr2cH7w5/

        İsrail’e boykot, tecrit ve yaptırım kampanyasını (BDS) destekleyen FFF, Şeyh Cerrah ve Özgür Filistin hareketleriyle dayanışma içinde olduğunu da ilan ediyor. Gazze’ye son saldırıları kınayan FFF’nin “Kalplerimiz şehitlerle birlikte. Bu şiddet ve kayıplar bir trajedidir, kanları unutulmayacaktır” içerikli paylaşımı da hareketin Almanya kanadının bir kesiminden tepki alıyor, bazı medya kalemleri “FFF, Hamas’ı sunar…” benzeri nahoş yorumlarda bulunuyor.

        Ama FFF Almanya kanadı gerçekten de izole oluyor. ABD, Meksika, İskoçya ve İrlanda’daki Gelecek için Cumalar grupları, Instagram’daki açıklamanın arkasında duruyor, İsrail’i protesto gösterilerine katılıyor. New York’ta BM merkezi önündeki iklim protestosuyla ünlenen ve Greta Thunberg’in gezisine eşlik eden ABD'li aktivist Alexandria Villasenor, “Bu açıklamayı baştan sona bütünüyle destekliyorum” diye yazıyor. Hindistan’da tutuklanınca uluslararası şöhret olan aktivist Disha Ravi, yine uluslararası planda tanınan Ugandalı FFF temsilcisi Vanessa Nakate aynı yolda yürüyor.

        Meksikalı iklim aktivisti Xiye Bastida daha da ileri giderek “İsrail apartheid ve yerleşim sömürgeciliğiyle, Gazze Şeridi’yle Kudüs ve Batı Şeria’da soykırım uyguluyor” diye yazıyor.

        Greta Thunberg bu konuda rengini belli etmiyor, ancak BDS hareketinin destekçilerinden Kanadalı yazar ve aktivist Naomi Klein’ın “Gazze’de savaş suçu işlendiğine” dair tweet’ini paylaşmış olması fena halde şüphe uyandırıyor. Artık taraf tutması için gelen baskılar üzerine Greta yine kaçak yürüyor; “Açık ve net, ne İsrail ne de Filistin’e karşıyım, her türlü şiddet ve baskıya karşı olduğumu söylememe gerek yok. Ve yine, İsrail ve Filistin’deki gelişmeleri izlemek insanı kahrediyor…”

        Diğer Yazılar