Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        20 Yıl sonra yine yeniden Taliban kapanına giren Afgan kadınının çığlığı kulaklarda çınlıyor. Amerikan işbirlikçisi erkekler ülkeden kaçmak için uçaklardan hevenk hevenk sarkarken kadınları görmüyoruz ama sessiz çığlıklarını duyuyoruz.

        Yönetmen Sahraa Karimi, Kabil’deki Türk Büyükelçiliği’nin de yardımı sayesinde 11 kişiyle birlikte Afganistan’dan çıkmayı başarmış. Hayatta ve güvendeyim diye mesaj atıyor, o bir ses ama geride milyonlar var, en az 20 milyon kadın…

        Taliban Kabil’i alınca geri çekilen kadın TV sunucuları dün yeniden ekrana dönüyor. Hatta bir Taliban üyesi stüdyoda yüzü açık sunucu Beheshta Arghand’ın karşısına geçip sorularını yanıtlıyor; “İnsanlar Taliban’dan neden korkuyor, anlamıyorum” diyor.

        Şaka gibi.

        Taliban 1996’da iktidara gelir gelmez müziği, kafeste kuş sesini ve kadınların burka altından topuk sesini yasakladığında da şaka gibi gelmişti. Henüz yeterince tanışıklığımız yoktu. Sonra recm ve kırbaç cezaları başlayınca şaka olmadığını anladık.

        Şimdi de kadınların eğitim alıp çalışabileceğini, şeriat kapsamında kadın haklarına bağlı olduklarını açıklıyorlar. Kadınlara yönelik baskı ve zulmün sona ereceğine dair bir imaj çizmeye çalışıyorlar ama kimse ikna olmuş değil.

        Dünyada bir fikir birliği var, Biden Afgan kadınlarını yüzüstü bırakmakla suçlanıyor. Kendi partisi Demokratların sol kanadı da dahil olmak üzere koro halinde eleştiri yükseliyor.

        Dünyada da bir fikir birliği var, Biden Afgan kadınlarını yüzüstü bırakmakla suçlanıyor. Kendi partisi Demokratların sol kanadı da dahil olmak üzere koro halinde eleştiri yükseliyor.

        Çok da umurundaydı adamın.

        Yıllar önce Holbrooke’la yaptığı ve ‘f’li kelimeler salladığı bir görüşmede “Boşver Afgan kadınını. Onlar uğruna oğlumu oralara geri gönderemem…” demişti de efsane diplomatı kendi deyişiyle şoke etmiş, hayretlere düşürmüştü.

        Bunu nereden biliyoruz, 2010 yılının aralık ayında anevrizma sonucu hayata veda eden Richard Holbrooke’un anılarından. Daha doğrusu Holbrooke’un notlarını kelime kelime aktaran gazeteci George Packer’in yazdığı “Our Man. Richard Holbrooke and the End of the American Century” başlıklı biyografiden öğreniyoruz.

        REKLAM

        Bosna savaşını bitiren Dayton Anlaşması’na uzanan yolda dişli diplomasi üslubuyla tanıdığımız Holbrooke, 2009 yılında Başkan Obama’nın Pakistan ve Afganistan özel temsilcisi olarak atanmıştı. 2010 yazının son günlerinde, dönemin Başkan Yardımcısı Biden’la baş başa yaptığı bir görüşmeyi ayrıntılı şekilde hafızadan notlara dökmüştü.

        Obama yönetiminin 2011’e uzanan bir çekilme takvimi planlamasına karşılık Holbrooke, “Taliban’ın devrilmesi sayesinde Afgan kadınların bazı hakları oldu, çekilmek onlara zarar verecektir” diyordu. Diplomatın hayret ifadesiyle aktardığına göre Biden o dakika parlayarak yerinden fırlamış, “Kadın hakları uğruna oğlumu oralara geri gönderip hayatını riske sokamam. Askerin oradaki varlığının nedeni kadınlar değil” diye kestirip atmıştı.

        Oğlu Beau Biden Irak’ta ABD ordusunda savaşmıştı, ona atıf yapıyordu Biden. 2015’te kanser yüzünden kaybettiği oğlu Beau.

        Holbrooke Afganistan’da nihai barışın tesisi, toplumun modernleşmesi ve refahı yönünde ABD’nin çok da kaygılı olmadığını gördüğü için Biden’dan özel görüşme talep etmişti.

        Şöyle diyordu: “Tamam, oradaki varlığımızın nedeni doğrudan kadınlar değil ama, (Dışişleri Bakanı) Hillary ile birlikte savunduğumuz pozisyonu aktarmak isterim. (Devlet Başkanı) Karzai kadrolarındaki yolsuzluklara karşı Afganistan toplumunu mobilize ederek destek kazanmalıyız…”

        Biden’ın verdiği yanıt “bullshit” olmuştu; deli saçması, zırva ne derseniz deyin. Holbrooke, “Joe’nun pozisyonu çok net ve basit, Afganistan’dan mutlaka çıkmalıyız diyor” notunu eklemişti.

        Holbrooke ayrıca Afgan ordu ve polisinin eğitimiyle ekonomik yardım paraları için Kongre onayına ihtiyaç duyduklarını ve “Afgan kadınlarının Ortaçağ şartlarına geri dönmesi halinde bu paraları alamayacakları” uyarısında da bulunuyor, fakat Biden bundan da katiyen etkilenmemiş görünüyordu. Başkan yardımcısı başka bir telden çalıyor, “İşsizlik oranları böyle giderse 2012 seçimini kazanamayız, aynı Vietnam’da yaptığımız gibi Afganistan’dan da çekilmeliyiz” diyordu.

        Obama da hatıralarında Biden’ın Afganistan’ı çok tehlikeli bir bataklık olarak gördüğünü yazıyor. Obama döneminde başkanın da dile getirdiği üzere Biden, 2003’teki Irak işgaline senatör olarak onay verdiği için çok pişmandı ve Afganistan’dan çekilme planı daha o günlerde zihninde şekillenmişti.

        Biden’ın başkanlığı devraldıktan sonra Afganistan özel temsilcisi Zalmay Halilzad’ı görevde tutması Trump yönetiminin çekilme planlarını aynen uygulayacağını göstermişti. Ama Holbrooke’un notları Biden’ın bu kararı yıllar önce aldığının kanıtıydı.

        Biden’ın umursamadığı birileri daha vardı; müttefikler. Bunu da o görüşmede açık etmişti. Afganistan’da sivil toplumun oluşması için Batı’nın uzun vadeli varlığını savunan Holbrooke, ABD’ye güvenen müttefiklerin çekilme karşısındaki muhtemel tepsini dile getirince Biden “f..k that” demiş ve; “Bu konuda endişeye gerek yok. Vietnam’da yaptık, Nixon ve Kissinger işin içinden sıyrılmayı bildiler” diye devam etmişti.

        İşte müttefikler nezdinde tam o noktadayız…

        MÜTTEFİKLERİ HAYRETLER İÇİNDE

        Afganistan’daki gelişmeler sürecinde Avrupa iki şeye çok hayret etti.

        Aaa, meğerse Amerika geri dönmemiş!

        Taliban ne kadar da çabuk ilerledi, Kabil hemencecik düşüverdi!

        Bonjour ya da good morning after supper.

        Good morning özellikle İngilizler için. Trump sonrası Amerika’nın Avrupalı müttefiklerin kollarına atılacağı, hele İngiltere ile eskisi gibi can ciğer olacağı beklentisi vardı.

        Ancak Afganistan’da yıldırım hızıyla yaşananlar Biden’ın Atlantik ittifakını çok da umursamadığını ortaya koydu. İngiliz Parlamentosu Savunma Komitesi Başkanı Tobias Ellwood, “Hani Amerika geri dönmüştü. Devasa bir yüksek teknoloji müdahalesinden 20 yıl sonra ABD, koca ülkeyi yendiği insanlara geri veriyor. Elinde roketatar, mayın ve AK-47’den başka bir şeyi olmayan isyancı takımına yenik düşmüşken nasıl ‘Amerika geri döndü’ diyebiliriz” diye sitem ediyordu.

        REKLAM

        Londra'dan Washington’a eleştiri yönelmesi olağandışıdır ve İngiltere Savunma Bakanı Ben Wallace’ın “Bu şartlarda Afganistan’da iç savaş çıkar ve 11 Eylül terör eylemleriyle Afganistan’ın işgaline yol açan El Kaide de dirilir. Uluslararası topluluk olarak büyük bir stratejik sorunla karşı karşıyayız” açıklaması tam bu kategoriye giriyor.

        Biden yönetiminin Avrupa saflarında “pervasız” olarak algılanan dış politikası gelecekte Avrupa’dan Asya’nın doğusuna uzanan coğrafyanın güvenliği ve global sorunlar açısından da alarm verilmesine neden oldu.

        Afganistan’da ortaya çıkan kaosun yol açacağı göç dalgası Avrupa Birliği’nde etekleri tutuşturdu. 2015’teki krizde 1 milyon göçmen alan Almanya, tek bir Afgan göçmene dahi kapıları açmamakta kararlı görünüyor. Afganistan’daki Alman birliklerine hizmet vermiş olsalar dahi. Gerçi Afgan kadın aktivistlerin nakli için planlar yapıldığı söyleniyor ama başta Berlin, ağırlığı olan bütün merkezlerden yükselen çözüm önerisi şu: Afganistan’da ABD ve NATO hesabına çalıştığı için Taliban tehdidi altında olanlar komşu ülkelere nakledilerek kurtarılmalı! Komşu ülkeler derken başta Pakistan ve İran.

        Afganistan’dan göç akını konusunda Türkiye ile yakın çalışma öneren Merkel’in dışında göç mahalli olarak Türkiye’nin adını anan Avrupalı siyasetçilere de birer harita lazım. Türkiye, Afganistan’ın komşusu değil!

        Diğer Yazılar