Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Almanya’da bu pazar yapılacak genel seçimde Hıristiyan Demokratların başbakan adayı Armin Laschet, “Türkiye’ye karşı büyük sevgim var” şeklinde kampanya atmosferi için hayli riskli bir açıklamada bulunmuştu. Bu sözler bir Türk internet sitesine verdiği röportajda yer almış ve iktidara yakın bir gazetenin de manşetine çekilmişti.

        Laschet’in “Türklerin Armin’i” lakabıyla (lehte ve aleyhte) anılması sadece Almanya’daki Türkler bakımından olsa bile Türkiye ile yakınlığın işareti de sayılabilirdi. Ancak ilanı aşk derecesinde bir yakınlık seçim ikliminde ters tepebilirdi.

        Nitekim haber asparagas çıktı; CDU/CSU’nun Merkel’in halefi olarak aday gösterdiği Laschet, Türkiye sevgisine dair bir söz etmemişti. Alman gazetecilerin sorusuna yanıt veren Kuzey Ren Vestfalya Başbakanlık ofisinin açıklamasına göre zaten ortada röportaj da yoktu.

        Alman medyası hayali röportajı enine boyuna eşeledi. Ankara’nın şansölye tercihinin Laschet olduğu yazıldı çizildi. Bu arada Yeşiller’in şansölye adayı Annalena Baerbock’un seçilmesini önlemek için Erdoğan ve Putin’in Almanya seçimine perde gerisinden müdahil olduğu şeklinde komplo teorileri bile üretildi. Öyle sosyal medya usulü anonim fanteziler de değil; bizzat Yeşiller’in eski eş başkanı Cem Özdemir, “Ankara ve Moskova partimizi iktidarda partner olarak görmek istemiyor, Baerbock’a karşı kampanya yürütüyorlar” dedi ve Yeşil adaya yönelik saldırılar konusunda Alman istihbarat birimleriyle temasta olduklarını söyledi.

        REKLAM

        Alman analistlere göre Baerbock Moskova’yı eleştirdiği ve Almanya ile Rusya arasındaki tartışmalı gaz boru hattı Kuzey Akımı 2 projesinin sona erdirilmesini istediği için Putin’in hedefindeydi.

        Aşırı sağın trollerinden Baerbock’a yönelen kadın düşmanı ve cinsiyetçi nefret dili içeren saldırılar da ayrı bir fasıl.

        Ankara favori şansölye adayına dair belirgin bir sinyal vermiş değil, ancak Laschet’in diğer adaylara göre, SPD’li Olaf Scholz ve Baerbock’a göre Türkiye’ye daha ılımlı yaklaştığı bir gerçek.

        CDU lideri ve Kuzey Ren Vestfalya Başbakanı Laschet, eyalette Uyum Bakanı olarak görev yaptığı dönemde Türk toplumuyla kurduğu sıcak ilişki nedeniyle “Türken Armin” olarak anılır. Bizim medyada “Türk Armin” diye aktarılıyor, ancak tam karşılığı “Türklerin Armin’i”.

        Şimdi yeni bir açıklaması gündemde. AA muhabirine konuşmuş; "Bir Türkiye dostu olarak, şansölyeliğimde ilişkilerin yeniden daha iyi olmasını umuyorum. Bunun için çalışmamız lazım” demiş, Türkiye’nin NATO üyeliğinin önemine vurgu yapmış.

        Başbakan seçildiği takdirde Laschet’in Merkel’in merkezdeki siyasi çizgisini izleyeceğine dair yaygın bir fikir birliği var.

        MÜSTAKBEL KOALİSYON FLÖRTÜ

        Şansölye olursa Türkiye ile ilişkileri iyileştirmek için çalışabilir de, seçimi kazanma ekseninden giderek uzaklaşıyor Laschet. Pandemide pasif kalması çok eleştirildi, maske üreten tekstil firması Van Laack ile Laschet’in oğlunun yakın ilişkisi skandal olarak medyanın diline düştü ve kendi eyaletinde onlarca can alan sel felaketi sırasında gülerken kameralara yakalanması puan kaybında etkili oldu.

        REKLAM

        CDU anketlerde, halen koalisyon ortağı olan Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) gerisinde. Seçimde başa güreşen üç adayın katıldığı üç TV düellosundan da galip çıkamadı Laschet. Her düellonun birincisi SPD’nin adayı, halen Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Olaf Scholz oldu.

        Son TV tartışması geçen pazar akşamı Sat.1 ve ProSieben’deydi. Canlı yayın sonrası hızlı Forsa anketine göre Scholz’u başarılı görenlerin oranı yüzde 42. Laschet’in reyting yüzde 27, Baerbock ise yüzde 25’le zayıf pozisyonda. Baerbock’un ilk günlerde estirdiği rüzgar geride kaldı, Merkel sonrası yeniden kadın şansölye ihtimali zayıfladı. Baerbock’un yeni yayınlanan kitabında kaynak göstermeden kendi ifadesi gibi atıflarda bulunduğu için intihalle suçlanması da etkili oldu. Hatasını kabul etse de etkili oldu.

        Ancak Yeşiller’in iktidara gelme ihtimali zayıflamadı. İklim krizi, asgari ücret ve koalisyon seçeneklerinin öne çıktığı son TV düellosundaki tablo, ufukta bir SPD-Yeşiller koalisyonunu gösteriyor.

        Üçlü arasındaki tartışmaya geçmeden kamuoyu yoklamalarına bakarsak; RTL/ntv anketine göre SPD yüzde 25’le birinci parti, CDU/CSU yüzde 22’yle hemen ardında, Yeşiller ise yüzde 17 bandında. Direkt başbakanlık seçimi yapılsa Scholz yüzde 29 ile ilk sırada, Baerbock (yüzde 16) ve Laschet (yüzde 14) açık ara geride.

        Laschet AA’ya demecinde “TV’deki canlı yayınlarda dış politika, Avrupa politikası ve güvenlik politikasına ilişkin tek bir soru sorulmamasına üzüldüm” demiş.

        Gerçekten de son üçlü düelloda bunların hiçbiri gündeme gelmedi. Almanya sanki Pasifik’te kendi halinde bir ada devletiymiş gibi ne dünya sahnesindeki rolü, ne de göç ve iltica politikası konuşuldu. Scholz ve Baerbock koalisyon denklemlerine yönlendirdiler tartışmayı. Şimdiden bir koalisyon flörtünü izledik ki, 1998 – 2005 arasındaki Schröder hükümetlerinde “Kırmızı – Yeşil” koalisyonu olarak ortaklık deneyimleri var.

        REKLAM

        Laschet 90 dakikalık tartışma boyunca hep savunma pozisyonunda kaldı, köşeye sıkıştı. Her iki adaya birden cevap yetiştiremedi, geçmişe dair referanslarla bocaladı. SPD ve Yeşiller sadece sosyal politikalarla iklim ve korona konusunda değil, iç güvenlik alanında da ortak hareket edebileceklerini kesin bir dille ilan ettiler. Mesela saati 12 Euro’dan asgari ücret üzerinde uzlaştılar. Halen 9.50 Euro.

        Önceki iki tartışmada Scholz ve Baerbock kendi pozisyonları için mücadele etmişti, son düelloda CDU/CSU’yu el birliğiyle muhalefete gönderme iradesini ortaya koydular.

        JAMAİKA KOALİSYONU HAYAL

        Üç aday da aşırı sağcı AfD ile asla koalisyona girmeyeceğini söyledi. Laschet buna Sol Parti’yi de ekledi. Scholz, “En çok Yeşillerle birlikte çalışmak isterim” derken Baerbock, “Birlik partileri için artık muhalefet zamanı gelmiştir” dedi. Böylelikle CDU/CSU’nun seçimden ikinci çıkmaları halinde “siyah-sarı-yeşil” bir “Jamaika Koalisyonu” kurma hayalleri bomba yedi. Bu tip koalisyon birlik partilerinin (siyah) yanı sıra liberal FDP (sarı) ve adı üstünde Yeşiller’den oluşuyor. Ancak bugüne kadar hiç kurulmadı, sadece bir ihtimal olarak adı var.

        Bir ihtimal olarak anılan ancak bugüne kadar hiç kurulmamış iki koalisyon denklemi daha var: SPD, Yeşiller ve FPD’nin ortaklaştığı, trafik ışıklarına atfen “Ampul Koalisyonu”. Anketlere göre üç partinin oy toplamı yüzde 52 ve SPD, FDP ile koalisyon opsiyonunu açık tutuyor. Ancak Yeşiller’in FDP’ye yaklaşımı şüpheli. Bu nedenle zor bir ihtimal.

        Hiç kurulmamış diğer koalisyon denklemi ise “2RG” (Kırmızı-Kırmızı-Yeşil); SPD, Sol Parti ve Yeşiller’den oluşuyor. Anketlerde oy toplamı yüzde 47.5 ve bu seçimde olası görülüyor. Sol Parti birçok eyalette iktidar ortağı olarak yönetme deneyimi kazandı. Ancak NATO’dan çıkmayı savunan ve Batı’yı kötücül bir emperyalist proje olarak gören parti mevcut koşullarla federal koalisyonda yer almaya hazır mı, orası şüpheli.

        Diğer Yazılar