Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Almanya, federal cumhuriyetin kurulduğu 1949’dan beri koalisyon hükümetleriyle yönetiliyor. Adenauer’in 1960’daki bir yıllık tek başına iktidarıyla CDU ve SPD’nin bir – iki ay süren azınlık hükümetleri dışında koalisyonsuz dönem yok.

        Değişmeyen koalisyon tablolarında büyük parti yanında küçük partiyle bir sonraki seçime kadar iktidar. CDU-FDP koalisyonu bitti mi, yerine SPD - Yeşiller hükümeti. Veya 2005’teki ilk Merkel hükümetiyle son iki Merkel hükümetinde olduğu gibi CDU - SPD Büyük Koalisyonu. 1966-1969 arasında Kiesinger Hükümeti de iki partinin büyük koalisyonuydu. Nadir, fakat tarihte rastlanan bir bileşimdi.

        Şimdi ise tarihte bir ilk yaşanıyor; ilk kez oylarını artıran iki küçük parti birden koalisyonun kaderini belirleyecek, yani bir yerine iki kilit parti birden; Yeşiller ve liberal Hür Demokratlar (FDP). Ortak paydaları bulmak için katmerli badire. İşin ilginç yanı koalisyon sondajlarına kendi aralarında başlayıp, başbakanın hangi büyük partiden olacağını belirleyecek, çifte kingmaker olacaklar. Sandıktan yüzde 25.7 oy oranıyla birinci çıkan SPD’li Olaf Scholz mu, yoksa 5 milyon oy kaybıyla ikinciliğe oturan CDU/CSU adayı Armin Laschet mi?

        Bundestag aritmetiğine göre büyük koalisyon da olası. Ancak şimdilik görünen perspektif Ampul (Kırmızı – Yeşil – Sarı) veya Jamaika (Siyah – Yeşil – Sarı) koalisyonu. Trafik ışıklarına atfen “Ampul” kurulabilirse büyük ortak Sosyal Demokrat Parti (SPD); ülke bayrağının renklerinden esinle “Jamaika” koalisyonu olursa büyük ortak CDU. Neticede üçlü koalisyon kurulması büyük olasılık ama yolu hayli uzun ve çetrefilli.

        REKLAM

        İlginç bir not daha; İki küçük partinin Bundestag’daki toplam sandalye sayısı (210), büyük partilerin tek başına kazandığı üyeliklerden daha fazla. SPD’nin milletvekili sayısı 206, CDU/CSU’nun 196.

        Koalisyon sürecini zorlu kılan en önemli faktör FDP’nin tutumu. Parti Lideri Christian Lindner, birlik partileriyle ortaklıktan yana. Yeşiller, hem SPD hem de birlik partileriyle ortaklığa açık. Halen Maliye Bakanı Olaf Scholz ise bir an önce Yeşiller ve liberaller ile koalisyon görüşmelerine başlamak istiyor. Laschet'in ise "Scholz kral değil" dediği medyaya sızıyor.

        Peki Laschet yüzde 24.1 oy oranıyla mevcut koalisyon ortağının gerisinde kaldığı halde neden hâlâ başbakanlıkta iddialı?

        İki nedeni var; birincisi FDP’nin koalisyon ortaklığı için SPD yerine birlik partilerini tercih etmesi, Laschet’i masada tutuyor.

        İkincisi ise seçim öncesi bir ihtimal olarak görülen “Kırmızı-Yeşil-Kırmızı” (2RG) koalisyonunun potadan düşmüş olması. SPD ve Yeşiller’in Sol parti ile üçlü koalisyon kurabileceği hesapları yapılıyordu. Merkez siyaset geleneği ve iş dünyası açısından felaket senaryosu olarak görülen bir ortaklık olacaktı. Ancak Sol parti yüzde 4.9 oy oranıyla 5’lik baraja takıldı, üç seçim bölgesinde adayların aldığı doğrudan oylar sayesinde 39 sandalyeyle parlamentoya girmeyi başarabildi. Fakat bu üç parti, 735 üyeli Bundestag’da hükümeti kurmak için gerekli 368 çoğunluğa sahip değil, beş eksikle.

        Bu ihtimal savuşturulduğu için CDU/CSU saflarından “Ülkenin sola savrulmasını önledik” sesleri yükseliyor. Tam sol koalisyonu önlemiş olmak, başarı hanesine yazılıyor. CSU Lideri Markus Söder “Kırmızı-Yeşil-Kırmızı büyük bir tokat yedi. Bu SPD adayı Scholz’a karşı açık vetodur” diyor. Sırf bu nedenle iktidar taleplerini sürdürüyorlar.

        REKLAM

        Adaylık yarışında Söder ile çekişip galip gelen, ancak seçimden yenik çıkan Laschet’e CDU içinden ve Bavyera’daki kardeş parti CSU saflarından eleştiriler geliyor. Başarısız bir kampanya yürütmekle suçlanıyor. Gerçekten anketlerde halkın favori şansölye adayı Olaf Scholz görünüyordu ve üç adayın katıldığı üç TV düellosunu da kazanan Scholz olmuştu.

        CDU’nun yüzde 30 altı bir parti kıvamına gelmesinde Merkel Hükümeti’nin pandemi yönetiminin, yasakların etkili olduğunu da teslim etmek gerek.

        YEŞİLLER’DE HABECK ZAMANI

        Yeşiller cephesinde de benzer bir hesaplaşma var ama artık iktidar yolu göründüğü için farklı yönde seyrediyor. Şansölye adaylığı yarışında parti eş başkanı Annalena Baerbock ihtiraslı tarzıyla eş başkan Robert Habeck’i sollayarak adaylığı kapmıştı. Ancak beklenen randımanı veremedi; seçim bölgesi Potsdam’da doğrudan oylarda Scholz’a yenik düştü. Habeck ise Yeşiller için zor bir bölgede CDU adayına karşı doğrudan oyları kazandı ve koalisyon pazarlığında öne çıkma zamanı geldi.

        Bazı gazetelerin yazdığına göre beş ay boyunca Baerbock’un gölgesinde duran Habeck, yeni koalisyon hükümetinde başbakan yardımcısı olacak. FDP’yle koalisyon sondajlarına başlayacak kişi de Habeck. FDP lideri Lindner ile telefonda seçim sonuçlarını görüşmüşler. Schleswig-Holstein eyaletindeki Jamaika koalisyonunda bakanlık görevinde bulunduğu için liberal cepheyle belli bir yakınlığı, tanışıklığı var. Scholz mu Laschet mi kararı bu iki siyasetçinin görüşmelerinin devamında netlik kazanacak.

        Yeşiller eş başkanı Habeck’in mottosu “İklimi koruyan, özgürlükleri de korumuş olur”. Bakalım Hür Demokratların özgürlük vizyonuyla ne kadar uyumlu olacak. Sosyal politikalarla, vergi ve maliye politikalarında tamamen zıt kutuplardalar. Özetle, büyük ortağı seçerken iki partinin de kutuplarını yakınlaştırması gerekiyor.

        REKLAM

        Habeck, “Sadece Lindner ile değil herkesle görüşürüm” diyor ve Ampul koalisyonunu öncelemesine karşın Jamaika seçeneğini de dışlamadığı mesajını veriyor, üçlü ittifakta her partinin kendi kimliğini koruması gerektiğini söylüyor.

        Scholz Ampul koalisyonuna başbakan olmak istiyor ama SPD eş başkanı Norbert Walter–Borjans FDP’ye şüpheci yaklaşıyor: “Liberallerin hükümet programındaki öneriler adeta ‘voodoo ekonomisi’. Varlıklıların vergisinden kısacak, 90 milyar Euro’dan feragat edecek ama daha çok yatırıma yönelecek. Bu böyle yürümez, Bay Lindner kırmızı çizgilere dikkat etmeli. Ortak hedefleri konuşmalıyız. Seçim programındaki birçok maddeyi kendi kendilerine düzelteceklerdir…”

        Borjans’ın bu sözleri bazı yorumcular tarafından “koalisyon pazarlığa tehditle giriş” olarak değerlendiriliyor. SPD eş başkanı Saskia Esken daha da ileri giderek, Yeşiller ve FDP Jamaika koalisyonu seçeneğini tamamen dışlasın istiyor, “CDU ve CSU bu tarihi seçim yenilgisinden sonra nasıl hâlâ hükümet kurmak ve şansölye makamını işgal etmek istiyor, hayret verici” diyor. Esken’e göre Ampul koalisyonunun kurulması için ilk şart, asgari ücretin saatte en az 12 Euro’ya çıkarılması ve çocuk yoksulluğuyla mücadele. FDP’nin vergi indirimi talebini de reddediyor.

        Bu arada Lindner’in yeni hükümette maliye bakanlığını istediği biliniyor. Koalisyon hükümetlerinde geleneksel olarak dışişleri bakanlığı gibi maliye de küçük ortağa veriliyor. Olaf Scholz’un Merkel hükümetinde maliye bakanı olması gibi.

        MERKEL’İN KIVRAKLIĞI VE GENÇ KUŞAK UYARISI

        Merkel bu seçimde çekilme kararı vereli neredeyse iki yıl oldu. Daha ortada pandemi yoktu. Pandemi olmasa birlik partilerinin seçimden nasıl bir profille çıkacağını bilmeye imkan yok. Belki aktif siyasete devam etse yenilen Merkel olacaktı. Dokuz puan kaybıyla yenilgi Laschet’in payına düştü ve partinin genç kadrolarından “Yenilgiyi kabul et, geri çekil, liderliği de bırak” çağrıları geliyor.

        Örneğin CDU’nun genç eyalet vekillerinden Ellen Demuth, “Lütfen CDU’ya daha fazla zarar vermeden yenildiğinizi kabul edin” diye tweet atıyor. Çeşitli eyaletlerdeki gençlik kollarından da “Yeni bir başlangıç için Laschet geri çekilerek bu yenilginin muhasebesini yapmalı” mesajları geliyor.

        Merkel’in siyasetteki yükselişinde de böyle keskin bir mesaj vardı; FAZ’da yayınladığı açık mektupla bağış skandalına karışan ve 1998 seçiminde ağır yenilgi alan Helmut Kohl’ü geri çekilmeye çağırmış, “Partinin koşmayı öğrenmesi için eski kuşak meydanı yenilere bırakmalı” diye yazmıştı. Dediği gibi de oldu ama buraya kadar.

        Diğer Yazılar