Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Şu sıra kendi içimizdeki göçmen meselesine bile pek odaklı değiliz ama göç akınlarının yeni rotalarında iç yakıcı yeni dramlar yaşanıyor. Ege ve Akdeniz sularının yuttuğu yetmedi, şimdi kış bastırırken Polonya ormanları toplu göçmen mezarlığına dönüşmeye yüz tuttu.

        Belarus üzerinden Avrupa Birliği topraklarına giriş yolu arayanlar Polonya ormanlarında eksi derecelerde donarak ölüyor. Aralık ayında kar kalınlığının bir metreyi bulduğu Polonya’nın en soğuk bölgesinde ormanda gizlenerek yol alan sıcak iklim insanlarını ölüm pusuda bekliyor.

        Polonya sınır güvenliği Iraklı, Yemenli veya Suriyeli çoluk çocuk demeden göçmenleri geri püskürtmek için nöbet tutuyor. Bitmedi, kasaturalı maşetli Alman Neo-Naziler, velev ki Polonya sınırını delen göçmenler çıkagelirse avlamak üzere sınır boylarında kol geziyor.

        Avrupa Birliği ortak bir göçmen politikasından o kadar uzakta ve çevresi Avrupa’ya giriş yolu arayan umut yolcularıyla öyle sarılı ki, tek çıkışı bir takım otoriter liderleri ve üçüncü tarafları suçlamakta buluyor. İki göçmeni bile almaktan aciz durumda sadece yakınıyor.

        BARİKATTA İKİ KAMERUNLU

        Kıbrıs’ta ara bölgede arafta kalmış Kamerunlu genç bir çift var mesela. Tam beş aydır Lefkoşa’da, BM kontrolündeki ara bölgede bir çadırda kaderlerinin çizilmesini bekliyorlar. Kamerun’daki iç savaştan kaçan Enjei Grace ve Daniel Ejube AB’ye giriş umuduyla KKTC’ye gidiyor. Adanın bölünmüş olduğunu bilmiyor ve hiç tahmin etmedikleri bir duvara tosluyorlar. Bir gece vakti telleri aşıp güneye geçmeye çalışırken BM devriyesine yakalanıyorlar.

        REKLAM

        Adaya gitmekle hata yaptıklarını kabul ediyorlar ama artık çok geç. Beş aydır Ledra Palas barikatındaki çadırda BM’nin ve Türklerle Rumların gıda – giyecek yardımıyla yaşıyor, Rum Yönetimi’nin iltica başvurusunu kabul etmesini ve güneye geçişi bekliyorlar. Ara bölgeden kuzeye geri dönerlerse sınır dışı edilecekler.

        BM Barış Gücü yetkilileri, Güney Kıbrıs’ın uluslararası hukuk gereği iki göçmeni kabul etmesi gerektiğini söylüyor ama nafile.

        Rum Kesimi, Afrika ülkelerinden düzensiz göçmenlere yol olur diye iki Kamerunlu genci almıyor. Zaten AB içinde nüfusuna oranla en fazla iltica başvurusu alan ülke durumunda olduğunu söylüyor. Nüfus 1.1 milyon, bugüne kadar 15 bin iltica başvurusu reddedilmiş, ancak tutarlı bir AB politikası veya göç veren ülkelerle geri kabul anlaşması bulunmadığı için sığınmacıları geri gönderemiyor, kampta tutuyor. Rum İçişleri Bakanı Nikos Nouris’e göre on gün içinde 800 göçmen kuzey sınırını aşmayı başarmış. Bu nedenle ara bölgede daha sıkı önlemlere başvurulacağını söylüyor.

        Şimdi Rumlar göçmenlerin yüzde 80’inin ara bölgeden kaçak girdiğini ve Türkiye’nin kasıtlı olarak sığınmacıları KKTC’ye yönlendirip güneye akın etmeye zorladığını iddia ediyor.

        İYİ BİR HAYAT BEKLEMİYOR

        Avrupa Birliği kendi içinde bir göçmen kontenjanı oluşturacak şekilde uzlaşmaya varamıyor, kabahati dışarıda arıyor. Mesela Belarus lideri Lukaşenko’da.

        Adam diktatör, o kesin. Kongo’dan Etiyopya’ya varıncaya kadar çeşitli Afrika ülkeleriyle Yemen, Irak ve Suriye’den kaçan sığınmacıları sırf AB’nin başına dert olsunlar diye Polonya sınırına bizzat yığan otorite de olabilir. Ama insanları geri püskürtmek için askeri polisi sınıra yığmak da çözüm değil.

        Ekim ayının başından bu yana on bini aşkın düzensiz göçmen Belarus’tan sınırı aşıp Polonya’ya girebilmiş. Geçen ay olağanüstü hal ilan edilen sınır hattındaki yerleşim birimlerinde kontrol noktaları oluşturulmuş. Alman medyasındaki haberlere göre bu rotada göçmenlerin başına gelmedik kalmıyor. Belarus’ta soyuluyorlar, paraları çalınıyor. Polonya güvenlik güçlerine yakalandıkları zaman ise dayaktan geçiriliyorlar.

        REKLAM

        Yakalanmayanlar ise gündüzleri ormanda saklanıp geceleri yol alıyor, dikkat çekmemek için el feneri bile kullanmıyorlar.

        Haber ajanslarına ya da diğer medya organlarına konuşan göçmenlerin tamamı “İyi bir hayat için Avrupa’ya gitmek istiyoruz” diyor.

        Polonya makamlarına göre rota şu şekilde işliyor: Irak, Suriye ya da diğer ülkelerden göçmenler önce Belarus başkenti Minsk’e uçuyor. Havalimanında insan tacirleri transfer araçlarıyla hazır bekliyor. Varşova’nın iddiasına göre Lukaşenko AB yaptırımlarına karşı sığınmacıları silah olarak kullanıyor. Arapça ve Kürtçe Facebook gruplarında Avrupa’ya erişim için bu rotanın Akdeniz’e oranla daha az tehlikeli olduğu yayılıp göçmen devşiriliyor.

        Ancak Polonya ormanları Akdeniz’den daha az tehlikeli değil. Sınır yakınlarındaki ormanlık bölgede soğuktan donan en az on kişinin cesedi bulunuyor. En son 24 yaşındaki bir Suriyeli gencin cansız bedeni bulunmuş. Bazıları da zatürre teşhisiyle Polonya’daki hastanelerine kaldırılıyor, birkaç gün sonra yeniden Belarus sınırına postalanıyorlar.

        Polonyalı gazeteci Patryk Michalski’nin araştırmasına göre giriş çıkışa kapalı tutulan OHAL bölgesinde de insan kaçakçıları kol geziyor. Yedi kişilik bir araçla Berlin’e transferin bedeli 14 bin Euro. Aralarında Polonyalı, Suriyeli, Özbek, İtalyan, Rumen, Gürcü ve İranlıların bulunduğu çok sayıda kaçakçı ele geçirilmiş.

        Polonya makamları iltica başvurularını geri çevirerek insan hakları ihlalinde de bulunuyor; ret gerekçesi, düzensiz göçmenlerin son çıkış ülkesi olan Belarus’ta herhangi bir hayati tehdit altında bulunmamaları. Mülteci hakları için mücadele veren aktivistler gıda ve giyecek yardımıyla sığınmacılara yardımcı olmaya çalışıyor ama nereye kadar.

        Halkın yüzde 70’i milliyetçi muhafazakar Hukuk ve Adalet Partisi iktidarının sert göçmen karşıtı politikasını destekliyor; büyük çoğunluk Belarus sınırına duvar çekilmesini istiyor. 350 milyon Euro’luk harcamayla duvar projesi hazırlayan hükümet, “AB’nin doğu sınırını korumak görevimizdir” diyor.

        Tabii göç bağlamında Avrupa’nın insan hakları ihlallerini saymazsak Varşova’nın hukuk devleti bakımından AB sınırlarına ne kadar sığdığı tartışılır.

        Polonya Anayasa Mahkemesi “AB yasalarının ulusal yasaların üzerinde olamayacağı” yönünde karar aldığı için derin bir kriz yaşanıyor. Bu temel ilkenin reddi nedeniyle Brüksel, Varşova’ya yapılacak 36 milyar Euro tutarındaki pandemi yardımının ilk 5 milyar Euro’luk dilimini askıya aldı. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki bir yandan egemenlik hakkını savunurken, diğer yanda bedavadan hibe yardımı kesildi diye AB Komisyonu’nu şantajla suçluyor.

        Diğer Yazılar