Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türkiye’nin gündeminden tabii ki çok uzaktı ama Türkiye’nin de dahil olduğu uluslararası topluluk yeryüzündeki doğal yaşamın sığınağı ekosistemlerin korunmasını içeren tarihi bir karar aldı geçen hafta. Montreal’de toplanan BM 15’inci Biyoçeşitlilik Konferansı’nda türlerin tükenişini durdurmak üzere 2030 yılına kadar kara parçaları ve denizlerin yüzde 30’unun özel koruma altına alınması için 196 ülke uzlaşmaya vardı. Yabanıl hayatta Altıncı Kitlesel Tükeniş evresini yaşadığımız bugün tehdit çok büyük; yaklaşık 1 milyon tür yok oluş tehlikesi altında. Uzmanlara göre insanlık tarihinde hiç görülmediği kadar yüksek bir toplu tükeniş ve giderek hızlanıyor.

        Montreal konferansında yeni hedefler konusunda çıkarlar çatıştı, eyleme geçmek için gereken milyar dolarlar konuşuldu, parayı isteyen yoksul ülkelerle zenginler arasında sıkı çekişme yaşandı, tansiyon yükseldi ama neticede anlaşma çıktı. Magazin diliyle “mutlu sona ulaşıldı” açıklamaları geldi.

        Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi de zirvedeydi ve Türkiye bağlamında kelaynak kuşları gibi türlerin yok oluşuna dair dile getirdiği kaygıların yanı sıra 2024’teki BM 16’ncı Taraflar Konferansı’nın (COP16) Antalya’da toplanacağını açıkladı.

        REKLAM

        Aslında Türkiye’nin iki yılda bir yapılan biyoçeşitlilik konferansına ev sahipliği sırasında olduğu zaten biliniyordu. Ancak pandemi nedeniyle konferans takvimi sarktı, 2020’de Çin’in Kunming kentinde yapılması gereken COP15 ancak bu yıl düzenlenebildi ve Çin’de Kovid salgını hız kesmediği için Pekin’in başkanlığında Kanada’nın Montreal kentine alındı. Dolayısıyla bu yılki konferansı düzenleyecek Türkiye’nin ev sahipliği de 2024’e sarktı.

        Bakan Kirişçi’nin açıklamasına göre konferans Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun memleketinde düzenlenecek ama Dışişleri’nin bundan haberi yok gibi. Daha doğrusu Dışişleri Bakanlığı sitesine bakarsanız henüz 2020 zirvesi bile toplanmamış ve 2022 zirvesi de Türkiye’de yapılacak. Hem Montreal kararları, hem de 2024 konferans gündemi bakımından bilgileri güncelleme zamanı geldi de geçti.

        Antalya’nın turizm kapasitesi büyük organizasyonlar için malûm; 2015’teki G20 liderler zirvesinde 40 bin kişi görev almış ve delegeler, açılım grupları ve medya dahil 13 bin kişi katılmıştı. İklim ve biyoçeşitlilik konferanslarının çapı ise daha kapsamlı. Montreal’de iki hafta süren konferansa bilim insanları, çevreciler ve resmi heyetler dahil 20 bin kişi katıldı.

        Peki Montreal’de mutlu sona ulaşıncaya kadar neler yaşandı…

        ORMANLAR, SULAK ALANLAR VE DENİZLER KORUNACAK

        Hükümetlerarası Biyoçeşitlilik Politikaları Bilim Platformu (IPBES) üç yıl önceki raporuyla uyarmıştı; çok geniş bir skalada türler ve ekosistemler daha önce görülmemiş hızla tükeniyor, genler yeryüzünden siliniyordu. İnsanlık tarım alanı açmak ve kerestecilik için ormanları yok edip yeni yerleşimler uğruna sulak alanları kuruturken, aşırı avlanmayla denizlerdeki hayatı tüketirken ve de iklim krizine yol açan gaz emisyonlarını atmosfere salarken türler giderek felaketin eşiğine sürükleniyordu. Tükeniş hızı, son on milyon yıldaki ortalamanın yüz katına kadar çıkıyordu. Kara parçalarının dörtte üçü önemli ölçüde değişmişti.

        REKLAM

        Biyoçeşitliliğin kaybı, insan refahı ve küresel ekonomi için büyük maliyet getirecekti. BM Kalkınma Programı’na (UNDP) göre ekosistemlerdeki bozulma bu şekilde sürdüğü takdirde 2030 yılına kadar küresel GSYH'de 2.7 trilyon dolarlık düşüş meydana gelecekti.

        Bu gidişi artık durdurmak gerekiyordu. 2010’da Japonya’nın Aichi kentindeki zirvede varılan BM Biyoçeşitlilik Anlaşması’nın süresi 2020’de dolmuş, doğa ve biyolojik çeşitlilik hedefleri tutturulamamıştı. COP15 yeni bir çerçeve anlaşması üzerinde uzlaşma bakımından hayati önem taşıyordu. Konferansta günlerce süren gerilimin ardından 19 Aralık günü sabaha karşı 03.00 sularında tarihi anlaşma çıktı. 2030’a kadar kara parçaları ve denizlerin yüzde 30’unun özel koruma altına alınması kararı bilim insanlarına göre sürpriz bir başarıydı, çünkü kimse bu sonucu beklemiyordu. Taahhüt altına alınan hedefler Paris İklim Anlaşması’nın hedefleri kadar büyük bir hamleydi.

        YOKSUL VE ZENGİNLERİN PARA KAVGASI

        Aslında biyoçeşitlilik konferansları iklim zirvelerinin küçük kız kardeşi gibi, bütçesi ve katılımı daha düşük, uluslararası kamuoyundaki çığırtkanlık dozu da öyle. Ancak Montreal’de yaşanan gerilim, iklim konferanslarında olduğu kadar sertti. Aynı iklim hedeflerinde olduğu gibi tartışma ekseni yine paraydı.

        Avrupa Birliği doğanın korunmasında yüksek standart talep ediyordu. İyi güzel de, yoksul ülkeler bunun bedelini nasıl ödeyecekti? Güney Amerika ve Afrika delegasyonları yılda 100 milyar dolarlık yardım talebinde bulundular. AB temsilcileri meblağı ütopik buldu. Almanya ve İsviçre delegasyonlarının iddiasına göre Brezilya sürekli çıkıntılık yaptı; hatta ülkenin baş müzakerecisi Leonardo Cleaver de Athayde toplantıları sürekli terk edip diğer ülkeleri de Batılılara karşı saflaştırdığı için adama “drama queen” lakabı takıldı.

        REKLAM

        AB ülkelerinden bazı delegasyonların çabasıyla ortam yatıştırıldı, para konusunda tam anlaşmaya varmak üzereyken bu sefer de Demokratik Kongo Cumhuriyeti yaklaşılan miktarın üç katı kadar yardım istedi. İddiaya göre zenginlerden son dakikada para kopartmak için blöf yapıyordu. Zirveye başkanlık eden Çin Çevre Bakanı Huang Runkiu blöfü görmedi ve anlaşma kabul edilmiştir diyerek müzakere faslını bitirdi.

        Varılan anlaşmanın ana maddeleri:

        Bozulan ekosistemlerin yüzde 30’u 2030’a kadar yeniden canlandırılacak.

        Biyoçeşitliliğe tehdit oluşturan devlet sübvansiyonları ya tamamen kaldırılacak ya da reforme edilecek. Küresel çapta 500 milyar dolarlık sübvansiyon rafa kalkmış olacak.

        Pestisitlerin doğada yarattığı risk 2030’a kadar yarı yarıya azaltılacak.

        Devletler, tedarik zinciri bildiriminde şirketleri yükümlü kılacak ya da bunun için teşvik uygulayacak.

        Ve sanayileşmiş ülkeler 2025’e kadar gelişmekte olan ülkelere yılda toplam 20 milyar dolar; ardından 2030’a kadar da yılda 30 milyar dolarlık yardımda bulunacak.

        Talep edilen 100 milyar dolardan çok uzak bir meblağ. Gezegenin yüzde 30’unun korunması için baskı gruplarından Campaign for Nature örgütünün Avrupa temsilcisi George Schwede’ye göre Katar’ın Dünya Kupası organizasyonu için harcadığı 200 milyar doların yanında şaka gibi bir rakam.

        Bu hedeflerde ne kadar yol alındığı, 2024’te Antalya 16’ncı Biyoçeşitlilik Konferansı’nda gözden geçirilecek.

        Diğer Yazılar