Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kemal Kılıçdaroğlu, kadınların iş kariyerine dair bir mesaj paylaştı geçen gün. Halka açık şirketlerin yönetim kurullarında kadınların eşit temsili için alt sınır getirip, “cam tavanı” kadınlarla birlikte paramparça edeceklerini söyledi. Bu sözü icraatın ilk altı ayı için verdi, İstanbul Sözleşmesi dahil çok kapsamlı reform listesi olduğunu ekleyerek.

        İktidara gelmesi halinde eğer AB hedefini canlandırma planı varsa, uyum bakımından cam tavanı kırma kriteri zaten şart. Çünkü Avrupa Parlamentosu, büyük şirketlerin yönetim kurullarına yüzde 40 kadın kotası getiren yasayı onayladı geçen kasım ayında. AB Komisyonu öneriyi on yıl önce hazırlamıştı. Şimdi yürürlüğe giren yasaya göre 250’den fazla çalışanı bulunan şirketler 2026 yılına kadar icraat dışı yönetim koltuklarının üçte birini kadınlara ayırmak zorunda. Bir üyelik için eşit nitelikte iki aday varsa, temsili düşük olan cinsiyet tercih edilecek. İhlal halinde, para cezası veya seçilen erkeğin üyeliğinin iptali söz konusu.

        Avrupa Birliği’nde yönetim kurulları ve başkanlık pozisyonundaki kadınların oranı onda birden bile az olduğu için Cam Tavan Yasası çıkarıldı, ancak nasıl başarılacak, orası çetrefilli.

        REKLAM

        AB’ye komşu Norveç 20 yıl önce dünyada bir ilk olarak, borsaya kote şirketlerin yönetim kurulları için yüzde 40 kadın kotası getirdiğinde şirketlerde büyük panik yaşanmıştı. Ataerkil kafaların “eyvah kâr düşecek, şirket batacak” hezeyanı bir yana, balıkçılıktan petrole bir dizi sektörde kalifiye iş kadını kıtlığı hasıl olmuş ve dünya piyasalarından ithal yönetim kurulu üyesi aramaya başlamışlardı ilanla. Norveç vatandaşı olmasın ama en azından Norveççe bilsin yeter şeklinde! Aksi takdirde şirketlerin kapatılması söz konusuydu. 1 Ocak 2008 itibariyle verilen süre dolarken bazı kadınlar beş-on şirkette birden işe giriyor, kimi erkekler boş koltuk bulunan yönetim kurullarına giremediği için “Bu yaştan sonra cinsiyet mi değiştireyim” diye yakınıyordu.

        Norveç’in tanınmış kadın profilleri büyük rağbet görüyor, paylaşılamıyordu. Mesela eski bir Petrol ve Enerji Bakanı toplam 90 bin dolar yıllık maaşla 11 şirkette birden yönetim kuruluna girmiş ve artık teklifleri geri çevirmeye başlamıştı.

        Neticede kotalar yerine oturdu, 2003’te yasa çıktığında yüzde 4 olan kadın temsili beş yılda yüzde 40’a tamamlandı, ama bitmedi! Norveç’te merkez sol hükümet geçen ay yeni bir yasa tasarısını daha parlamentoya sundu. Bu sefer, borsaya kayıtlı olmayan büyük özel şirketlere de yüzde 40 kadın kotası şartı getiriliyor. Hükümete göre şirketler, her iki cinsiyetin becerilerini birlikte kullanmakta yetersiz kalıyor. Halka açık olmayan özel işletmeler ve limited şirketlerin yönetim kurulları halen yüzde 20 kadınlardan oluşuyor; 20 yıl önce bu oran yüzde 15’miş. Eşitlik Bakanı Anette Trettebergstuen “20 yılda kadınların payı sadece yüzde 5 arttı. Bu gidişle toplumsal cinsiyet dengesine asla ulaşamayız” diyor.

        KADIN İSTİHDAMI NORVEÇ’İN YARISI KADAR

        Norveç deneyimine bakarsak, Kılıçdaroğlu’nun cam tavanı paramparça etmek için biçtiği ilk altı ay, yasa hazırlığı ve tasarının Meclis’e sunulması için geçerli süre olsa gerek.

        Norveç’te yıllar alan badire ortada; ülkede “Şirketlerimizi kimlerle nasıl yöneteceğimize neden hükümet karar veriyor” itirazı da halen geçerli.

        Kaldı ki, cinsiyete göre istihdam istatistikleri Türkiye açısından başka bir ihtiyacı ortaya koyuyor. Kadınlara fantezi bir cam tavan yasasından çok çalışma hayatına entegrasyon için kota lazım. Hatta bırakın kota şartını, cinsiyet uçurumunun biraz kapanması için ayrımcılık olmasın yeter. TÜİK rakamları şunu söylüyor: Türkiye’de yüzde 71.8’lik erkek istihdamına karşılık, nüfusun yarısını oluşturan kadınların istihdam oranı sadece yüzde 34.5.

        REKLAM

        Norveç’te ise çalışan erkek nüfus yüzde 71.4 düzeyinde, kadınların oranı ise yüzde 66.4 ki, istihdam eşit olmadığı için bu parite “cinsiyet uçurumu” diye niteleniyor. Kamu ve özel sektörde eşit işe eşit ücret olmaması ayrıca eleştiri konusu. Evrensel biraderlik gereği Norveç’te de erkekler aynı işi yapan kadınlara göre daha çok kazanıyor. Yönetim kurullarındaki kotaya karşın, tepe yöneticilikte iktidar erkeklerin elinde, üst düzey liderlik pozisyonunda kadınlar geride.

        Peki Kılıçdaroğlu’nun programı kadın istihdamı bakımından bir açılım getiriyor mu?

        Geçen gün Denizli’deki kadın buluşmasında yaptığı konuşmaya denk geldim, pek umut vermedi. Aile Destek Sigortası’nı anlatıyordu. Malûm, sigorta kapsamına alınan tüm hanelere verilecek bu destek, kadınların hesabına yatırılacak. Kadınların ev kadını olarak kalması bakımından son derece garantili bir sistem!

        Küresel olarak yoksulluktan, derin yoksulluktan en çok kadın ve çocuklar etkileniyor. Bu bir gerçeklik ama çözüm devlet yardımı mı olmalı, yoksa yeni iş alanları açmak ve kadın istihdamını teşvik mi olmalı? Meselenin bu kısmı tartışmaya açık ama Kılıçdaroğlu’nun kadınlara hitaben yaptığı konuşmanın şu kısmı düşündürücü:

        “Aile destekleme sigortası, geliri olmayan veya geliri asgari ücretin altında olan bütün ailelere devletin yardım etmesi demektir. Ama öyle makarna dağıtarak falan değil. Kadının banka hesabına, hesap açılacak. Her ay düzenli memur gibi, işçi gibi, emekli gibi kadın gidecek aylığını çekecek. Dolayısıyla çoluk çocuğunun rızkını sağlayacak."

        Neden gibi-gibi-gibi de, sahici değil?

        Çocuğun rızkını yardımla sağlamak çok ağır yük değil mi? Hem kadına bu rolü biçen kim? Cinsiyet rollerini ilelebet kabul etmek zorunda mıyız?

        Diğer Yazılar