Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Moskova’ya davet edilen Libya savaşının ihtilaf tarafları ateşkes anlaşması imzalanması konusunda mutabakata varamadı. BM tarafından tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başbakanı Fayez el Sarrac, Rus ve Türk diplomatların hazırladığı ateşkes mutabakatını imzalarken darbeci Halife Hafter anlaşmayı imzalamadan önce düşünme süresi talep etti.

        Hafter’e yakın Alhadath televizyon kanalı, Hafter öncülüğündeki heyetin gece saatlerinde Bingazi’ye geri döndükleri açıkladı. Zira Hafter aynı saatlerde Birleşik Arap Emirlikleri ile 7, Mısır ile 2 telefon görüşmesi yaptıktan sonra Moskova’yı terk etmişti.

        Hafter’in bu tavrı karşında ciddi imaj kaybına uğrayan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov önümüzdeki günlerde Hafter’in anlaşmayı imzalamasının mümkün olduğunu söylerken genel anlamda Trablus’ta kalıcı bir ateşkes sağlanacağı umudu ilk etapta yitirildi. Rus tarafının bu konuda oldukça tepkili olduğu belirtiliyor. Zira, Rusya’nın sert mizacı ile bilinen “demir bilek” Dışişleri Bakanı Lavrov ilk kez istediğini yaptıramamıştı.

        Toplantının zorlu geçeceği Moskova'da daha önceden biliniyordu. Lavrov’un Sri Lanka ziyaretine rağmen toplantının gün boyu süreceği bir gün öncesinden tahmin ediliyordu. Sabah, Rus ve Türk tarafları arasında 2+2 formatında (dışişleri ve savunma bakanları) yuvarlak masa toplantıları başladı.

        Toplantıya daha sonra Libya’nın katılması planlanıyordu. Masada "Libya" yazılıydı ve sadece birkaç boş koltuk kalmıştı. Ancak diplomatlar Libya’dan sadece iki temsilci geldiğini duyurdular. İhtilaf taraflarının birlikte hareket etme ihtimalinin düşük olduğu biliniyordu.

        Diplomatik kaynaklar, Libya Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Khaled El Mishri ve Fayez el Sarrac’ın birlikte yaptığı ortak açıklamada, “Hafter ile görüşmeyi reddettik, hiçbir koşulda onunla masaya oturmayız. Türk ve Rus dostlarımızla görüşmeler devam ediyor,” dediklerini aktardı. Sonuç olarak, Rus ve Türk ara bulucular, Libya heyetlerinin bulunduğu farklı katlardaki odalar arasında mekik diplomasisi yürüttü.

        Rus ve Türk ara bulucuları, ortak bir anlaşma imzalayana kadar Libya temsilcilerinin bina dışına çıkmaması kararı aldılar. Ancak sonuç bundan farklı oldu. Rus tarafı, Hafter’in liderliğindeki heyetin iki sayfalık ateşkes anlaşmasında değişiklikler talep etmişti.

        Hafter, el Sarrac’ı destekleyen grupların Trablus’tan çekilmesini talep ederken Sarrac, Hafter ve savaşçılarının nisan ayı öncesindeki yerlerine yani Bingazi’ye çekilmesini istiyordu. Sarrac buna rağmen öngörülen anlaşmayı imzaladı.

        Yukarıda bahsetmiş olduğum BAE ve Mısır ile telefon görüşmelerine kadar Hafter’in UMH yetkilisi ile Libya’daki saha konumlanmasını müzakere ederken, görüşmelerden Türkiye’nin gözlemci bulundurması ve arabulucu olmasına itiraz etmeye başladığı belirtiliyor.

        Ve sonrasında Hafter'in Meclis Başkanı olan Akile Salih gerekirse savaşmaya devam edeceklerini açıkladı. Salih, Türkiye’nin Trablus ve Misrata’ya asker konuşlandırması halinde Mısır’dan Libya’ya müdahale etmesini istedi.

        Şu anda hava biraz puslu. Taraflar yani ne Rusya ne Türkiye karamsar olmamaya gayret ediyor. Ancak Halife Hafter’in Moskova’daki görüşmede ateşkes sağlanmasını öngören anlaşmayı imzalamayı reddetmesi, Libya’daki barış yolu kapsamında şu an yapıcı herhangi bir gelişmenin yaşanamayacağını sergiledi.

        BUNDAN SONRASI NE?

        Libya ile Suriye’yi diplomasi denkleminde eş değer görsek de bugünkü Libya, çelişkiden oluşturulan bir katman ve bu ülkedeki iç savaş bölge dengeleri ve bölge tarihimiz boyunca yaşadığımız iç savaşlardan çok farklı. Dolayısıyla iç dinamikleri farklı olduğu için denklem içindeki katsayıları da farklı.

        Böyle karışık bir ortamda daha önce denenmiş ve defalarca kullanılmış siyasi çözümden ya da çözüme ulaşmak için aşamalı ve barışçıl bir çözüm için yol haritasının hazırlanmasından bahsetmek biraz sıkıntılı.

        Hafter Moskova’da anlaşmayı imzalasaydı bile bu herhangi bir önem taşımazdı. Zira başında olduğu yapı homojen bir yapı değil. Libya’daki koşullarda en önemsiz bir aktör bile gerginliğin yeni tezahürüne sebep olabilir ve her şey yine istikrarsızlık uçurumundan aşağı yuvarlanabilir.

        General Hafter büyük ihtimalle ihtilafı askeri yolla çözmeye çalışacak gibi duruyor. Zira Suudilerin, Mısır’ın ve BEA’den kendisinden beklentileri bu yönde ve Libya için bu bir çıkmazdır.

        Daha önce zaten Trablus'a saldırmış, Sirte'yi iki kez almış olsa da Hafter’in kendisine destek vermeyen ülkenin batısında kalamayacağı apaçık.

        Suriye'de olduğu gibi Libya'daki savaş, kendi kurallara göre gelişen çok katmanlı bir ihtilaf ve dış müdahaleyle çözüme kavuşturulamayacak gibi duruyor. En makul çözüm ihtilafın tüm tarafları toplanıp onlar için içtenlikle hazırlanan bir program üzerinde mutabık kalmaları.

        Bu durumlarda müzakere edilen, mutabık kalınan programı destekleyen ve desteklemeyenler de olacaktır. Bu ihtilaflar Lübnan’da olduğu gibi, tarafların savaşmaktan bıktığı zaman sona erer. 2011’den buyana iç savaş sarmalından çıkamayan Libyalı kabileler, aşiretler ve siyasi yapılarda artık yorulma başladığını söyleyebilirim.

        Bu arada Türkiye’den de beklenti oldukça büyük. Altı milyon 500 bin nüfusu olduğu düşünülen Libya halkının 4 milyon 500 bini UMH kontrolündeki bölgelerde yaşıyor ve gözleri Türkiye’den gelecek çözüm önerilerinde.

        Dolayısıyla Türkiye hesabını kitabını iyi yaparak Libya’da ihtilafın taraflarından herhangi birinin tarafı değil, Libya’da her şekilde siyasi çözümün tarafı olarak süreçte yer almanın planını yapmalı. Uzun vadeli, hamasetten uzak, önceliği milli menfaatler ve değerler olan bir plan...

        Diğer Yazılar