Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rusya ve Esad rejimi kasıtlı olarak sivilleri, okulları ve hastaneleri, hatta çadırları bombalıyor. Yüz binlerce kişi kaçıyor. Avrupa yine de Putin’e kur yapılıyor.

        Ankara şunun farkında olmalı. Suriye rejimi, 4 milyon mülteciyi kapımıza dökerek bizi kendi planına razı etmek istiyor. Güneyden başlatılan operasyonlara şimdilerde Halep’in kuzey batısı dahil edildi. Zira rejim Halep’te olduğu gibi Rusya’nın baskısı ile terör örgütü PKK anlaştı. Yeni strateji Bab al Hawa kapısına doğru ilerlemek ve 4 milyon Suriyeli ile Türk askerini topyekûn çevrelemek…

        Beşar Esad birlikleri 29 Ocak’ta İdlib’in Maaret el Numan şehrini, 6 Şubat’ta da Serakib’i ele geçirerek bölgede stratejik bir zafer kazandı. Esad birlikleri artık Şam-Halep yolunun neredeyse tamamını kontrol eder duruma geldi. Rejim için oldukça sembolik bir zafer. Zira 2011 yılında diktatör düzene karşı ilk ayaklanma Maaret el Numan ve Serakib şehirlerinde başlamıştı.

        AVRUPA KAYITSIZ

        Güncel siyasi ve toplumsal konular sanki dünya sona erecekmiş gibi tartışılırken Avrupalı dostlarımız bu büyük insani felaketi ve siyasi krizi hiçbir şey yokmuşçasına görmezden geliyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük felaket olmasına rağmen Suriye’deki dehşetin sona ermesi için öfkeli protestolara rastlayamıyoruz.

        BM’nin tahminine göre yalnızca aralık ayından bu yana yarısı çocuk yaklaşık 600.000 kişi ilerleyen Suriye ordusundan kaçtı. BM, Suriye'nin son isyancı kalesi olan İdlib'de artık güvenli alan kalmadığı konusunda uyardı. İnsanların çoğu eksi altı derecede çadırlarda veya arabalarında beklemek zorunda.

        Esad'ın ordusu şimdiden İdlib kent merkezine birkaç kilometre mesafede. Eş zamanlı olarak Türk ordusu da onları durdurmak ve Türkiye'ye toplu bir mülteci akınını önlemek için İdlib’e giderek daha fazla asker sevk ediyor.

        Batılı demokrasilerin ve küresel siyasetin öncülerinin başarısızlığı, Rusya ve himayesindeki Beşar Esad’ın İran rejimiyle birlikte sivil halka karşı yok etme savaşı sürdürdüğü Suriye’de olduğu kadar başka hiçbir yerde bu denli belirgin olmamıştı!

        Moskova-Tahran-Şam üçlüsünün İdlib’e karşı sürdürdüğü savaş nedeniyle son iki ayda yaklaşık 600 bin insan göç etmek zorunda kaldı. İnsani dram sürerken artık Türkiye sınırında çadır sığdırılacak yer kalmadı.

        SİVİL YAPILAR HEDEFTE

        Esad rejimi ve Rus hava güçleri, kasıtlı olarak okul ve hastaneleri bombalıyor. Altyapıyı sistematik olarak yerle bir ediyor. İdlib merkezini ele geçirmeleri ise an meselesi.

        Batı ise tüm bu olanlar karşısında sadece içi boş, sonuç önermeyen şeyler söylüyor. ABD Başkanı Trump, kendisini hayranlık duyduğu Putin’in kollarına bırakmak istemiyor. İran’ın terör generali Süleymani’nin öldürülmesi Tahran’ı belki Irak’taki ABD üslerini bombalamaktan caydırdı ancak Suriye’de sivilleri katletmekten alıkoyamadı.

        Avrupa Birliği tutarsız diplomasi yollarında kendisini kaybediyor. Bu bağlamda örneğin, Suriye rejiminden, sivillerin koruma altına alınacağı yönünde garanti vermesini ve uluslararası hukuka uymasını talep etti. Hemen ateşkes sağlanması ve zorda olan insanlara ulaşılması gerektiğini vurguladı. Artık Avrupa’dan bu cümleleri hiç kimse duymak istemiyor. Herkes gerçeklerin çok farklı olduğunu biliyor.

        Tüm bunlara rağmen, Kremlin liderine sert bir tutum sergilenmesi gerekirken Avrupalı liderler Putin’e kur yapıyor. İtibar kaybını önemsemiyorlar belli ki. Ancak yine de olası yeni bir mülteci krizi, Batılı demokrasileri mevcut pasifliklerini geride bırakmaya teşvik etmeli.

        SURİYELİLERİN DÖNECEĞİ BİR SURİYE YOK

        Görünen köy kılavuz istemez. Esad başta oldukça ve bu kafayla devam ettikçe Suriyelilerin geri dönüşü söz konusu olmayacak. Bu da er ya da geç Avrupa kıyılarına vuracak yeni göç dalgaları anlamına geliyor. Suriyelilerin yoğun olarak göç ettiği Türkiye gibi ülkelerin ise bu yükün altından kalkması mümkün değil.

        Mesela, Lübnan iflasın eşiğinde ve aynısı Ürdün için de geçerli. Türkiye yaklaşık 4 milyon Suriyeli mülteci aldı. 2016’dan beri sınırları kapattı. Ancak İdlib’de güneyden kuzeye göç edenlerin sayısı gün geçtikçe artıyor. Bu durum da sınırlarımız üzerindeki riski ve stresi artırıyor.

        İRAN’A VE RUSYA’YA YAPTIRIM UYGULANMALI

        Suriye’deki durumu değiştirmek için sadece İran’a değil Rusya’ya da ağır yaptırımlar uygulanması gereken bir döneme girdik.

        Öte yandan Türkiye Suriye’nin saldırılarına son vermesi talebini şimdiye kadar kabul ettiremedi. Moskova açıkça Ankara'yı oyalamak istiyor. Esad gibi Rusya da İdlib'deki yönetimi sona erdirme derdinde. Moskova özellikle bölgedeki cihatçı savaşçılar arasında bulunan Çeçenlerin ve Özbeklerin evlerine dönmelerini engellemek istiyor.

        İdlib çatışmasızlık bölgesini hayata geçiren Ankara ile Moskova buraya dair görüş ayrılıklarını gizleyemiyor çünkü burada Türkiye’nin önemli çıkarları, Suriyelilerin ve Rusların çıkarlarıyla doğrudan çatışıyor: Esad İdlib'i geri almak istiyor, Türkiye ise bu koşullarda olmaz diyerek engellemek istiyor.

        Mevcut şartlar altında, temel bir anlaşma olmadan, ateşkes durumunda bile yeni çatışmaların patlak vermesi an meselesi. Erdoğan ve Putin, bir çıkış yolu bulmak için iyi kişisel ilişkilerini kullanmaya çalışabilir.

        Fakat Rusya için Türkiye, ABD'nin Suriye'deki varlığını dengeleme konusunda uzun süre boyunca önemli bir ortak olarak kaldı. ABD'nin çekilmesinin başlamasının ardından Rusya'nın artık Türkiye'nin çıkarlarına saygı göstermesi için bir neden kalmadı. Bu nedenle Putin ve yönetimi Suriye’de daha hoyrat davranıyor.

        İdlib ise bugün artık bölgesel bir savaşın merkezi haline geldi.

        Diğer Yazılar