Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Irak’ın kuzey kırsalındaki Gara hattına yönelik gerçekleştirdiği operasyona dair tartışmalar iktidar ve muhalefet arasında sert rüzgarlar estiriyor.

        Siyasi liderler arasındaki bu denli keskin çıkışlar, maalesef toplumun her kesimine de yansıyor. Oysa ki 16 şehit verdiğimiz bir operasyon hepimizin ortak acısı ve yasıdır. Eğer ortak acılarımız bizi bir arada tutamıyorsa o vakit ülkedeki kutuplaşmanın artık kopuşlara dönüşmesine zemin hazırlar.

        Dokuz yıl süre ile yaşadığım Irak’ta, psikolojik kopuşların ve tersi yönde gelişen toplumsal dinamiklerin nasıl bir parçalanmayı da beraberinde getirdiğini canlı bir laboratuvar ortamında müşahede ettim.

        Farkında mıyız, birileri bizde bu kopuşu görmek istiyor. Ama fazla uzatmadan söyleyeyim bu terör örgütünü ve destekçilerini sevindirir. 16 şehit verdik yetmedi, bir de tüm dünyayı kendimize güldürmeyelim.

        Kendi içimizdeki kavga yüzünden Gara’da olan biteni sağlıklı bir şekilde analiz etme imkanını elden kaçırıyoruz. Ve dahası Ortadoğu’da zemin kayarken biz meselelere uzaklaşıyoruz.

        14 Ekim 2020’de terör örgütünün 13 rehineyi Kandil’in Kortek ve Kaletuka bölgesinden toparlayıp Kürt Bölgesel Yönetimi’nin Dohuk kentine bağlı oldukça dağlık ve zorlu bir coğrafyaya sahip Gara’ya getirdiği bilgisi Türk güvenlik birimlerine ulaşıyor. Aslında bu rehinelerin Kandil’den Gara’ya getirilmesi çok kolay değil.

        Öncelikle rehineleri karayolu ile Kandil’den Gara’ya taşımak mümkün değil. Zira bahsettiğim Kandil eteklerindeki Kortek ve Kaletuka bölgelerine ancak Süleymaniye kenti ve bu güzergahtan ulaşılabiliyor. Dolayısıyla rehinelerin dağlardan, PKK’nın kullandığı yollardan geçildiği görülüyor.

        Tüm bu güzergahların kesiştiği noktada yer alan ‘Dergala’ bölgesinden bir aşiret lideri ile dün bir telefon görüşmesi yaptım.

        PKK’nın 13 rehineyi tek bir grup halinde Kandil’den Gara bölgesine taşımasının imkansız olduğunu ancak küçük, 2’şerli gruplar halinde gece 23:00 ila 03:00 sularında geçirmiş olabileceğini ve son dönemde de bu şekilde seyir ettiklerini belirtti. Kaynağım geçtiğimiz yıl bazı ülkelerin diplomatik araçlarının da kendi bölgelerinde görüldüğüne dikkat çekiyor. Konuyu dağıtmayayım ama Mısır ve Körfez ülkelerine ait araçlar olduğunu belirtiyor.

        Şimdi aklınıza haklı olarak şu soru gelecektir. Kürt yönetimi PKK’nın bu bölgedeki hareketliliğine göz mü yumuyor, yoksa müdahale edemiyor mu? Hemen söyleyeyim Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ülkenin kuzeyinde siyasi olarak KDP ve KYB’nin bir araya gelerek kurduğu bir federal bölge ve siyasi yönetim var. Ancak bugüne kadar kimsenin seslendiremediği bir durumdan bahsedeyim…

        KDP ve KYB 1990’lı yıllardan bu yana kendi arasında Erbil, Dohuk ve Süleymaniye’yi kimin yöneteceğine dair birbiri ile kavga ederken, İran hatta direkt söyleyeyim öldürülen Kudüs Ordusu eski komutanı Kasım Süleymani, El Kaide, Ensar El İslam gibi radikal örgütleri gibi İran muhalifi grupların Kandil’e geçişini engellemek için PKK’yı Kandil’e yerleştirdi.

        Kimse söyleyemese de PKK 1996’dan bu yana Kürt bölgesinin neredeyse yüzde 19’unu kontrolü altında tutuyor ve bu bölgelere KDP ve KYB’yi dahi yaklaştırmıyor. Dahası DAEŞ’ın Irak’a saldırması ile birlikte Sincar, Mahmur gibi bölgeleri de işgal ederek neticede bölgede gücünü artırdı.

        Şimdi dönelim bizim talihsiz Gara operasyonuna. Büyük gizlilik içinde Kandil’den Gara’ya taşınan rehineler için örgüt neden böyle bir hamle yaptı? Neden sadece 13 rehineyi o bölgeye taşırken diğer rehineleri getirmedi? Kandil’e yönelik hava operasyonlara rağmen Asos dağına veya daha kontrol edebileceği, daha derin bölgelere taşımak yerine Türkiye sınır hattındaki Gara’ya taşıdılar?

        Yazının başında coğrafyayı ve bölgedeki siyasi durumu özetledim.

        Gara PKK için Kandil’den Sincar’a geçiş yoludur. Türkiye sınırına yakın ancak Türk askeri üslerinin olmadığı bir bölge. Sahadaki kaynaklarımdan aldığım bilgiye göre, örgütün asıl amacı rehineleri kendince rahat hareket edebileceğini düşündüğü bu hat üzerinden Sincar’a götürmekti.

        Önce şuradan başlayalım. Örgütün Gara’da terzihanesi, hastanesi hatta telsiz (muhabere) merkezi, sözde yönetim merkezi, hastane, sözde eyalet komutanlığı gibi tesisleri bulunuyor. 14 Ekim’de Gara’ya getirdiği 13 rehineyi Türkiye’nin Gara hattında dron uçuşlarını arttırması ile birlikte Sincar’a geçirecek fırsatı bulamamış. Evet yanlış duymadınız. PKK’nın amacı bu 13 rehineyi Sincar’a transfer etmekti!

        Eğer bunu gerçekleştirebilseydi ardından planlanan tahminimce şu idi: PKK rehineleri YPG’ye teslim edecek, Amerikalı müttefiklerimiz YPG ile bizi aynı masada buluşturmaya çalışıp “PKK teröristtir. YPG ise hümanist. Kaçırılan vatandaşlarınızı PKK size vermedi ama bakın YPG size teslim ediyor,” mesajı verilecekti.

        Yerse…

        Daha önce arka bahçe diplomasisi ile rehineler alınmak istendi. Ama PKK’nın kafasında bu plan olduğu için tüm taleplere kulağını tıkadı. Oysa 90’lardan bugüne farklı tarihlerde tam 3 kez PKK’dan rehineleri geri almıştık.

        Öğrendiğim o ki örgüt Nisan başı itibariyle rehine pazarlığına başlayacaktı.

        Son yılların en acı olaylarından birini yaşadık Gara’da içimiz hala kan ağlıyor. Günün sonunda terör örgütünün kahpe oyunlarından birini bozmuş olduk. Ama bunların hiçbiri siyasilerin üzerindeki sorumluluğu bertaraf etmiyor. Birbirimize tutunmamız gereken şu günlerde siyasetin seviyesini aşağıya çekmeye değmiyor.

        Diğer Yazılar