Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Papa Francis, Hristiyanlarla Müslümanlar arasında köprü kurmak için gittiği Irak’ta, en etkili Şii lider büyük Ayetullah Ali el Sistani ile bir araya geldi. Sistani’nin Necef’teki evinde gerçekleşen görüşme, bir Papa ile bir Şii Ayetullah arasında ilk görüşme olma özelliği taşıyordu.

        Papa’nın Erbil’de Kürt siyasilerle yaptığı görüşmeler ve Musul ziyareti ise kendi içinde birçok anlam barındırıyordu…

        Bu tarihi gezi, Şiiler açısında da liderlerinden birinin küresel sahnede tanındığını görmek açısından çok önemliydi. Zira görüşme ABD ile Irak’ta İran tarafından desteklenen Şii militan gruplar arasındaki şiddet olaylarının tırmandığı bir zamana denk geldi.

        Papa Francis "hepimiz kardeşiz" mesajıyla "size hacı olarak geldim" dedi. Peygamberlerin babası İbrahim'in şehri Ur'da dua ederek de dünyaya ve üç semavi dinin mensuplarına bir mesaj vermeye çalıştı.

        Aslında asırlardır unutulmuş bir kentti Ur… İlk 2003’te bu kente gittiğimde nasıl sahipsiz kaldığına şahit oldum daha sonra 11 kez ziyaret ettiğim kentte Saddam gittikten sonra da bir şey değişmemişti.

        İbrahim Peygamber’in şehri ve halkının putlara ibadet etmeyi reddettiği Ur, Papa'nın ziyaretine kadar altı bin yıl boyunca elektiriğin ve temel hizmetlerin ulaşmadığı bir şehirdi. Ta ki böylesine büyük bir ziyaret sürprizi gelene kadar; böylece yollar asfaltlandı, elektrik kabloları döşendi, duvarlar boyandı, sokaklar temizlendi ve şehir onlarca yıl hükumetlerin gündemine bile girmemesine rağmen üç gün içinde ışıklandırıldı.

        Papa, ilerlemiş yaşına, salgına, havaalanlarına, üslere ve hassas noktalara yağmur gibi düşen rasgele füzelere rağmen 20 yıldır ertelenmiş olan bu ziyareti gerçekleştirmekte ısrarcı davrandı.

        Bence iyi de etti…

        Ziyaretin asıl amacı 2003 sonrası Hristiyan azınlığın ıstırabına ışık tutmak olsa da, genel olarak ülkede azınlık konumunda yer alan Katolik Keldanilerden Aşurilere, büyük kısmı DEAŞ istilası öncesinde ekmek parası kazanmak için Irak dışına kaçan Ermenilere ve DEAŞ’tan zulüm gören Ezidilere kadar çeşitli mezheplerden Hristiyanları rahatlatmaktı.

        Özetle Papa, Vatikan’ın Aşurilere ve Keldanilere özel önem verdiği bilinen bir durum olsa da, Hristiyanların topraklarını bırakmasını istemiyordu. Zaten Hz. İsa’nın konuştuğu Aramice dilinde şarkılarla karşılandığında çok duygulandığı gözleniyordu.

        Papa’nın Irak’a düzenlediği ziyaretin son durağı olan Karakuş, Ninova Ovası’ndaki köklü Hristiyan ailelerin yoğun yaşadığı bir bölgeydi. 2014 yılında DAEŞ terör örgütünün buralara girmesi ile birlikte yıllarca ülkede huzur içinde yaşayan ve ülkenin ana dinamosu konumundaki Hristiyanlar da Ezidiler gibi bu dünyanın en barbar örgütünün hedefi olmuştu.

        Bu toprakların tarihinde bir kez daha şiddet ve zarar verme coşkusunu DAEŞ’ta kendini gösteriyordu. Binlerce Hristiyan aile Zaho ve Dohuk’a kaçmak zorunda kalmıştı. O dönemde dünya onları konuşuyordu ama onlara ilk çadır ve insani yardımı Türkiye yetiştirmişti.

        2014’de DAEŞ bölgede ilerlemeye başladığında bölgeye ilk intikal eden yine Türkiye idi. Biravuç Hristiyan genç, ellerinde eski silahlarıyla aileleri korumaya çalışıyordu. O dönemde Hristiyan gençlerin birçoğu evlerinin geçimini sağlamak için Avrupa’da çalışmaya gitmişti. Genelde kadınlar ve çocuklar kalmıştı geride…

        Amerikalılar’ın o zamanlar eli sıkıydı. Değil bu Hristiyan azınlığa, Kürt yönetimine dahi silah desteği vermedi, şu an bol kepçe YPG’ye verdiği gibi.

        Bölgedeki farklı etnik ve mezhep grubuna mensup yüzbinlerce insan bu coğrafyada binlerce mağlubiyetin, ihanetin, hayal kırıklığının oluşturduğu bir tarihin öğrettiği sabırla bekliyorlardı…

        Takvimler 18 Ağustos 2014’ü gösteriyordu. DAEŞ Musul’da ilerlerken bizler de bölgeye intikal etmiştik. Keldani Hristiyanları’nın küçük şehri Alkosh’a doğru gittim. Çünkü Musul içindeki 17 kilise ve dışındaki tüm Hristiyan ibadet merkezleri yağmalanmış ve patlatılmıştı. Alkosh’da 7 bin civarında Hristiyan aile yaşıyordu. Ama şehir boştu. Mezarlıktaki ölüler dahi yalnız kalmıştı. Keldanilerin Vatikan’ı olarak anılan antik manastırın o acı görüntüsü ise korkunçtu.

        O gün yollara dökülmüş aileleri kontrollü şekilde şehirden çıkaran Rahip Gabriel İbrahim, Rahip Gassan Hadiri ve Rahip Raphael Hudami ile biraz sohbet etmiştim. Gabriel’in, Gassan’ın o yakarışları hiç aklımdan çıkmadı. “Beş yıl sonra burada artık Hristiyan kalmayacak. Tarihimiz sona erdi. Bizi istemeyen bir dünyada tek başımıza kaldık. Roma da bizi terk etti.” demişti. Aslında Gabriel netti yani açıkça tepkisi Papa’ya idi…

        O dönemde Papa’nın Irak’a gelerek üçüncü milenyumun yaşandığı bir süreçte dünyanın en büyük acılarının yaşandığı coğrafyaya gelmesi gerektiğini ben de Kürt yetkililere söylemiştim. Aradan geçen yedi yılın sonunda Papa orada kalanlara yani kaçmamış olanlara Tanrı’nın her zaman var olduğunu göstermek üzere geldi.

        Papa, Irak’taki tüm Hristiyanların sığındığı Kürt bölgesine de özel bir teşekkür için gitti. Zira 2003’den buyana Iraklı Aşuriler, Keldaniler, Süryaniler ve Ermenilerin sığınabildiği tek bölge burasıydı. Kürt yönetimi Erbil, Süleymaniye ve Dohuk’da Hristiyanların kendi özgür yaşamlarını devam ettirebilecekleri bölgeler tahsis etti.

        Papa Erbil’e bu nedenle özel teşekkür için gitti…

        İnsan üzülmeden edemiyor. Keşke biz de Türkiye olarak 2014’de yerini yurdunu terk eden Hristiyanlarının canlarını nasıl kurtardığımızı, hatta onların can güvenliği için sağladığımızı insani yardımı ve dahi silahları dünyaya anlatabilseydik, duyurabilseydik. Çünkü onlara ilk koşan ilk el uzatan bizdik.

        Diğer Yazılar