Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Almanya’da kesintisiz 16 yıldır devam eden Merkel dönemi, 26 Eylül Pazar günü yapılacak seçimlerle sona eriyor. Kamuoyu anketleri Hristiyan Birlik (CDU/ CSU) odaklı merkez sağın muhalefet sıralarına inebileceğini gösteriyor. Ki, seçim yarışında az bir farkla önde giden Sosyal Demokratlar ve olası koalisyon ortakları Yeşiller, Merkel'in uzun iktidar döneminin ardından CDU/CSU ittifakının muhalefette kendini yeniden inşa etmesi gerektiğini söyleyerek muhafazakarlarla koalisyon kurmayı düşünmediklerini ilan ettiler.

        Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) İkinci Dünya Savaşı sonrası ve 1990'daki birleşmeden sonra Almanya'da en başat siyasi güç haline geldi ve Bavyera'daki kardeş partisi Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) ile beraber son 67 yılın 47'sinde iktidarda kaldı. 2000'den 2018’e kadar CDU genel başkanlığını sürdüren Angela Merkel‘in Başbakanlığı ise 2005’ten bu yana kesintisiz devam ediyor.

        Merkel son olarak 2017’deki Federal Meclis seçimlerinde partisi ciddi oy kaybı yaşamasına rağmen dördüncü kabinesini CDU/CSU- Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) koalisyonu ile kurabilmişti. Merkel, Willy Brandt gibi Almanya’nın siyasi tarihindeki iktidar yılları övgüyle anılan, değeri sonradan anlaşılacak bir şansölye olarak hatırlanacak. Yılbaşında CDU’nun başına geçen Armin Laschet, Almanya’nın en kalabalık eyaleti olan ve Türklerin de yoğun olduğu Kuzey Ren Vestfalya'nın (KRV) Başbakanı. Türk toplumuna yakınlığı dolayısıyla Türkler tarafından sevilen, Alman radikal sağcıları tarafından ise ‘Türklerin Armini’ lakabıyla ötekileştirilen bir siyasetçi. Pandemi sürecinin iyi yönetilememesi ve temmuzda meydana gelen ve birçok insanın hayatını kaybetmesine sebep olan sel felaketinin CDU´nun oylarının düşmesine büyük etkisinin olduğunu söylemek mümkün.

        REKLAM

        Öte yandan Merkel hükümetinde, Başbakan Yardımcılığı ve Maliye Bakanlığı görevlerini yürüten SPD´nin başbakan adayı Olaf Scholz son anketlere göre partisini birinci sıraya taşımış durumda. Scholz, Hamburg Eyaleti Başbakanı olduğu dönemde ortaya çıkan Almanya'nın Watergate skandalı olarak yorumlanan "Cum-Ex" vergi kaçakçılığı, Federal Maliye Bakanlığı görevindeyken yaşanan Wirecard'daki yolsuzluk skandallarını atlatmayı başardı ve koronavirüs salgını sürecinde ekonomik önlemler paketinin mimarı olarak oldukça olumlu bir imaj oluşturdu.

        Yeşiller Partisi’nde ise Annalena Baerbock 19 Nisan 2021'de partinin Eş Başkanı Robert Habeck ile Berlin'de basın mensuplarının karşısına çıkarak, başbakan adaylığını açıkladı. Kamuoyu yoklamalarına göre o günlerde Yeşillerin oy oranı Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti'yi (SPD) geride bırakmıştı. Ancak Baerbock, seçim kampanyası sırasında ortaya çıkan hataları dolayısıyla oy kaybetti. 2018 yılından beri Yeşiller Eş Başkanı olan Baerbock, partisinin yaptığı ödemeleri usulüne uygun bir şekilde Federal Meclis'e bildirmediğini kabul etti. Baerbock'un resmi olarak açıkladığı özgeçmişinde de yanlış bilgiler olduğu ortaya çıktı. Haziran ayında piyasaya çıkan "Şimdi. Ülkemizi Nasıl Yenileyeceğiz?" (Jetzt. Wie wir unser Land erneuern) başlıklı kitabında da başka yazarlardan kaynak göstermeden alıntı yapmış olması Baerbock'un popülerliğini büyük ölçüde azalttı. Başbakan adayının bu hataları nedeniyle Yeşillerin oy oranı yüzde 15'e kadar geriledi.

        Almanya'da seçim anketlerine göre CDU/CSU % 22, SPD %25, Yeşiller % 15 , Hür Demokrat Parti (FDP) %12, Sol Parti % 6,5 ve aşırı sağcı AfD ise % 11 civarında oy oranına sahip. Bu tabloya göre Almanya tarihinde ilk defa iki büyük ana akım siyasi partinin bir koalisyon hükümeti kuracak çoğunluğa ulaşamayacağını görüyoruz. Ayrıca yine Almanya tarihinde ilk defa üçlü koalisyon ihtimalleri ortaya çıkıyor. Koalisyon ihtimalleri içerisinde en muhtemel görüneni SPD’nin öncülüğünde bir SPD-Yeşiller-FDP koalisyonu.

        Merkel'in Başbakanlığı döneminde izlediği liberal siyaset anlayış CDU'yu Alman siyasetinde merkeze oturtmuştu. Bu durum CDU'nun aşırı sağcı seçmeni kaybetmesine yol açmış ve özellikle Merkel'in mültecilere yönelik açık kapı politikasından dolayı aşırı sağcı seçmen eski aşırı sağcı CDU´lu siyasilerin kurduğu AfD´ye kaymıştı. Aşırı sağcı AfD bugün anket sonuçlarında da görüleceği üzere kitlesel bir parti oldu.

        Almanya‘da sandıktan çıkacak sonuç ne olursa olsun Türkiye politikasını şahısların tek başına belirlemesini beklemek yanlış olur. Almanya’nın kurumsal devlet yapısı ve dış politika geleneklerine sahip bir ülke olması hasebiyle, başbakan değişikliği ile Türkiye ile olan münasebetlerde radikal bir değişim olmayacaktır.

        Diğer Yazılar