Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Orta Doğu'da ve Körfez'de ılık rüzgârlar esiyor. Böyle devam ederse önümüzdeki yıl bölgenin önde gelen ülkeleri arasındaki ilişkilerin tamamen normalleşmesi beklenebilir. Diplomatik kanallar artık açık. Ancak mezhepsel ve vizyon farklılıklarından dolayı aksilikler de yaşanacaktır. Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Kahire ile Ankara, BAE ile İsrail, Arap Birliği ile Şam, hatta Ankara ile Tel Aviv arasında bile temas kuruldu.

        BAE ile diplomatik ilişkiler süreci şimdilik MİT üzerinden olgunlaştırılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da bunu yakın zamanda ifade etmişti. Suriye krizi, Rusya ile ilişkiler, İran ile bölgesel reflekslerde, Mısır ile görüşmelerde ve en son BAE ile görüşme süreçlerinde MİT dış politikanın önemli ve tamamlayıcı unsuru haline dönüştü. Şimdiden sonrası artık Hariciye’de…

        Tahminim, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 2022 yılı boyunca bolca seyahat edecek ve Ortadoğu’da çokça ziyaret gerçekleştirecek. İlginçtir, dış politikada muhalefetin eleştirilerinin merkezindeki Çavuşoğlu, Batılı muhataplarının dikkatini çeken bir aktör. Görüştüğüm Batılı ve Ortadoğulu diplomatlar Çavuşoğlu’nu sabırlı bir politikacı olarak değerlendiriyorlar. Bu durum işleri kolaylaştıracaktır. Çünkü 2022’de Arap dünyası ile bol bol ve sabırla konuşmamız gerekecek.

        Aldığım bilgilere göre; işler planlandığı gibi giderse, nisan veya mayıs ayında Kahire’ye büyükelçi gönderilecek, temmuz-ağustos gibi de İsrail’in Doğu Akdeniz’de alacağı iki kritik karar sonrası Tel Aviv’e büyükelçi gönderilecek.

        YENİ PANORAMA

        Orta Doğu'daki birçok ülke ilişkileri normalleştirmek için kanalları açtı. Körfez ülkeleri kendi aralarında bir orta yol bulmuş görünüyor. Arap Ligi'nde de iklim değişiyor.

        Cezayir Cumhurbaşkanı Abdelmajid Tebune, Suriye heyetinin mart ayında ülkesinde yapılacak Arap Birliği zirvesinde bulunabileceğini duyurdu. Bu vesileyle 2011'de Suriye'ye "Arap Baharı" geldiğinde askıya alınan Şam ile ilişkilerin kurulması görüşülecek. Bu; Ürdün, BAE ve Mısır'ın Şam ile yenilemiş olduğu iş birliğinin devamı olacak.

        BAE, Türkiye ve İran'la yeni açılımlarda bulunurken bölgesel diplomasi trafiğiyle dikkat çekiyor. Suudi Arabistan da son günlerde Umman'daki yeni anlaşmalarla büyük bir bölgesel diplomatik adım attı. Veliaht Prensi Muhammed bin Selman 30 milyar dolara ulaşan 13 mutabakat zaptı imzaladığı Umman’dan yola çıkarak BAE, Bahreyn, Katar ve Kuveyt'i içeren bir Körfez turuna başladı.

        "Savunmadan güvenliğe, ticaretten yatırımlara, sağlıktan eğitime" 15 anlaşmanın imzalandığı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar ziyareti ile de iki ülke arasındaki ilişkiler perçinlendi.

        Bu arada Filistin Yönetimi Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ı geçen ay sonunda Doha’da ağırlayan Katar yönetimi, Mısır ile görüşmeler yoluyla Gazze'deki maaşları ödemeye çalışıyor. Bütün bunlar birbiriyle bağlantılı çünkü Türkiye Hamas'ı destekliyor.

        Bu diplomatik hamlelerin bölgede fiili değişikliklere yol açıp açmayacağını zaman gösterecek. Bölge, son on yılda büyük çatışmalar gördü. Arap baharı hükümetlerde ve sosyolojide değişikliklere neden oldu. Libya ve Yemen kaosa, Suriye iç savaşa girdi. DEAŞ tehdidi ABD güçlerini Suriye'nin doğusuna da getirdi…

        Ankara, Orta Doğu ve Kuzey Afrika'da kendisini önemli bir oyuncu olarak kabul ettirmeye çalışmasına rağmen bir an için arka planda kaldı. Türkiye'nin yüksek sesle ilan ettiği "komşularla sıfır sorun" politikası, Katar, Azerbaycan ve Müslüman Kardeşler dışında bir an için "sıfır dost" konumuna indirgendi.

        Aradan geçen zaman içinde biz siyasi ve ekonomik kayıp yaşarken muhataplarımız da hem zemin kaybetti hem de hiç düşünemeyeceğimiz kadar büyük maddi kayıplar yaşadı. Yani sürecin kazananı olmadı.

        Şimdi yeni düzende herkesin yeni bir pozisyon alması gerekecek…

        IRAK, KİME KALKAN OLMAYA ÇALIŞIYOR!

        Geçtiğimiz hafta MİT ve TSK’nın ortak operasyonuyla terör örgütü PKK’nın Sincar sorumlusu Dijvar kod adlı Mervan Bedel etkisiz hale getirildi.

        Ancak terörist Bedel öyle stratejik bir bölgede öldürüldü ki, Irak güvenlik makamları medya bürosunca yapılan açıklamada öldürülen teröristin Haşti Şabi grubuna dahil olduğu belirtildi ve saldırı kınandı. Açıklamada sorunların yegane çözüm yolunun diplomasi ve barışçıl yollar olduğu da ifade edildi. Şimdi sormak isterim, PKK militanını resmen savunmak neyin aklı! Haşti Şabi’yi kurtarıcı olarak görenlere şimdi PKK’nın bölge sorumlusunun savunan bu örgütü nasıl tanımlayacak?

        Diğer Yazılar