Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Rusya-Ukrayna savaşı boyunca Kiev Batı’nın askeri ve siyasi desteğiyle direniş gösterdi. Rusya’ya baskılar ve yaptırımlar yoğunlaştı. Ancak Moskova ‘sona mı geldi’ derken, Rusya Devlet Başkanı Putin oldubitti hamlelerle savaşı sürdürme konusunda ısrarlı.

        Batı'nın Rusya’yı ekonomik yaptırımlarla zayıflatma fikrine Türkiye gibi NATO ülkeleri ya da İsrail ve Suudi Arabistan gibi Batı'ya bağlı ülkelerden destek gelmemiş olması ayrıca Hindistan gibi diğer önemli ülkelerin kararsız kalması şimdilik Batı cephesini frenlemiş gözüküyor. Avrupa’nın geleceği üzerindeki en büyük belirsizlik önümüzdeki aydan itibaren kendini daha çok hissettirecek.

        Önümüz kış bazı ülkelerde gazın kısıtlanmasıyla bu ülkeler durgunluğa girebilir. Ayrıca, Putin'in başka ne gibi planları olduğunu bilemiyoruz. Doğu Avrupa için en kötüsünün henüz gelmediğini söyleyebiliriz.

        Enflasyon her yerde çift haneli rakamlara, onlarca yıldır görülmeyen seviyelere tırmanıyor. Avrupalılar endişeli. Kriz derinleşiyor ve köprüden önce bir çıkış var mı derken şimdilik köprüler de yıkılmış gözüküyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Putin ve Zelenskiy’yi bir araya getirmeye çalışıyor ancak her seferinde anlık yeni bir gelişme bütün işi alt üst ediyor…

        G20 ülkelerinin 15 ve 16 Kasım'da ev sahibi ülke Endonezya'nın Bali adasında düzenleyecekleri zirve, Avrupa’nın bir diplomatik girişimi için özel bir fırsat sunabilir. G20, G7'nin yani Batı'nın ötesinde Çin, Rusya, Türkiye, Brezilya, Meksika, Güney Afrika, Güney Kore ve Hindistan gibi ülkeleri içeriyor. Yani dünya nüfusunun yüzde 60'ı, dünya ihracatının yüzde 75'i ve küresel gayrisafi hasılanın yüzde 80'ini temsil ediyor.

        BM Güvenlik Konseyi’nin veto gücünün Rusya tarafından bloke edildiği göz önüne alındığında Bali, Ukrayna'da savaştan barışa giden yolları göstermek için muhtemelen uzun bir süre için eşi görülmedik bir jeostratejik sahne sunuyor. Ama bu fırsat kullanılabilecek mi?

        Türkiye’den, İsrail’e, Suudi Arabistan’a, İran’a ve Hindistan’a varıncaya kadar geniş bir kuşak, karşılarına çıkan bu yeni durumdan en iyi şekilde faydalanmak isteyecektir. Amerika, Avrupa, Çin ve Rusya gibi en önemli başrol oyuncularının aldıkları siyasi kararlar ve ileride almak durumunda kalacakları kararlar sürecinde sıraladığım ülkeleri göz ardı edemezler. Etmemelidirler de… Geleceğe ilişkin garantiler yok, her bir gücün karşısında farklı seçenekler ortaya çıkabilir.

        ABD, Türkiye’ye karşı Yunanistan kartı açtı. Bunu görüyoruz. Biden F16 kartı ile resmen şantaj yapıyor. Diğer taraftan da Yunanistan’ı silahlandırıyor. Aslında yeni ortaklıklar peşindeki ABD uzun soluklu müttefiklerini birer birer kaptırıyor. OPEC’in petrol üretimi azaltacağını açıklamasından günler önce Amerikalı yetkililer Riyad’a, bunun Rusya ile aynı tarafta görünmelerine yol açacağı uyarısında bulundu ve bu kararın 1 ay ertelemesini istedi. Fakat Suudiler ‘hayır’ cevabı verdiler.

        Çok kutuplu düzene bir türlü adapte olamayan ABD yönetimi ve Başkan Biden, Suudi dostlarının kendisinden uzaklaştığını ve Rusya ile yakınlaşmak için BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti)’e koştuğunu acaba göremiyor mu? ABD'deki birçok devletin varlıklarını nasıl dondurduğunu gören Suudi kraliyet ailesi, bugün veya yarın aynı kaderin kendi başına gelebileceğini görüyor. Onlar da aslında yumurtaları tek sepete koymak istemiyor.

        Suudi Arabistan'ın yanı sıra Mısır ve Türkiye'nin de bloğa katılma düşüncesi var. BRICS'e katılma arzusu, Batı'nın Orta Doğu'daki müttefikler arasında bile güven kaybına neden olan küresel değişikliklerle bağlantılı bir durum. Küresel ekonomik koşullar çalkantılı. Washington ise -farkındadır zahir- bu durumu iyice kaşıyor. Tam bir planları var mı, kestirmek oldukça zor.

        İSVEÇ VE FİNLANDİYA İÇİN KAVGAYA GİRELİM Mİ?

        İsveç'in yeni Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, perşembe günü Brüksel'de bir araya geldi. İsveç ve Finlandiya'nın ittifak başvuruları çoğu NATO ülkesinde onaylandı ancak Türkiye İsveçlilerin başvurusunu hala onaylamadı. Stoltenberg, kalan süreçte NATO'nun İsveç'i koruyacağını açıkça belirtti ve şöyle dedi: “İsveç'te güvenlik baskı altına girerse, NATO ülkelerinin İsveç ve Finlandiya'yı desteklememesi düşünülemez.” Şimdi sormak lazım Stoltenberg’e Türkiye’ye verdiği taahhütleri yerine getirmeyen İsveç ve Norveç’i NATO’nun hangi maddesine dayanarak korumayı düşünüyor. Teröre desteğini geri çekmeyen bir ülke için NATO üyesi Türkiye neden başını belaya soksun? Hani ilkeler? NATO değerlerinin altını oyan biz miyiz yoksa yeni adaylar mı?

        SENİN TERÖRİSTİN KÖTÜ, BENİM TERÖRİSTİM İYİ

        Fransız inşaat şirketi Lafarge’den bir yönetici, 2012 yılında Suriye iç savaşa sürüklenirken DAEŞ terör örgütü yöneticileri ile bir araya gelmişti. Lafarge yöneticileri, DEAŞ'ın da aralarında bulunduğu terör örgütlerine aylık ödemeler yaparak faaliyetlerini sürdürmeyi kabul etti. Militanlar, şirketin şoförlerine sevkiyatları için güvenli geçiş garantisi verdi ve hatta rekabeti engellediler.

        Lafarge, salı günü Brooklyn’deki federal mahkemede yabancı bir terör örgütüne maddi destek sağlamaktan suçlu bulundu. ABD Adalet Bakanlığı salı günü 780 milyon dolarlık ceza kesti. Ancak sizce bu yeterli mi? Lafarge yetkilileri sadece DAEŞ ile değil, PKK/YPG ile de anlaşmalar yaptı. DAEŞ’in sağladığı tüm olanakları PKK/YPG’de sağladı.

        Başsavcı Yardımcısı Lisa Monaco, ceza kabul anlaşmasını duyurduğunda “Sanıklar, getirisini ve pazar payını artırmak amacıyla dünyanın gördüğü en acımasız terör örgütlerinden biri olan DEAŞ ile ortaklık kurdu” dedi.

        Öte yandan DEAŞ’tan sonra bölgeye giren bir diğer terör örgütü PKK da tünel vs işleri için Lafarge’dan çimento aldı. Ama örgüt para ödemek istemedi. ABD araya girdi ve fiyat indirimi sağladı.

        Amerika’nın terör örgütlerine karşı bu riyakar tavrı maalesef yeni değil. DEAŞ’a kesilen cezanın PKK’ya da kesilmesi gerekiyor. Ama şimdi Batı topu yine çevirmeye başlar, onlar özgürlük savaşçısı diye…

        Şimdi bir soru: ABD yargısının görmezden geldiği ve kilometrelerce uzunluktaki yer altı tünellerinin yapımında kullanılan çimentoyu PKK/YPG’ye sağlayan ve de Afrin’de ve diğer bölgelerde TSK’nın düzenlediği operasyonlar süresince bu yer altı tünellerinde kalan PKK’lıların, Lafarge’dan aldığı destek neden bizde yargı konusu yapılmadı?

        Kontrol altına alınan bölgelerde yer altı tünellerinden alınan beton örnekleri ve bilirkişi raporları zaman geçmeden kayda alınmalı ve tarihe not düşülmeli.

        Diğer Yazılar