Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suudi Arabistan’da geçen hafta yaşanan ve bir anda Ortadoğu’ya damgasını vuran gözaltılar konusunda geçen yazımda uzun bir giriş yapmıştım. Geçen kısa süre içinde bölgede yaşanan gelişmeler bu yazıda da bu konuya yoğunlaşmamız gerektiğini gösteriyor.

        Son 3-4 gün içinde Suudi Arabistan merkezli gelişmelere hızlıca bir göz atalım.

        Bilindiği üzere Lübnan Başbakanı Hariri alışılmışın dışında bir refleksle Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad’da, can güvenliğinden endişe ettiğini belirtti ve İran’ı suçlayarak istifa ettiğini açıkladı. Hariri herkesi şaşırtan bu karardan sonra Lübnan’a dönmedi. Suudiler tarafından alıkonulduğu spekülasyonu yapılan Hariri’nin daha sonra Birleşik Arap Emirliği’ne geçtiği anlaşıldı. Hariri’nin Beyrut’a dönmesi için yapılan çağrılara rağmen BAE’de kalmayı ya da Riyad’a geri dönmeyi planladığı anlaşılıyor. Bu arada Suudi Arabistan, vatandaşlarına Lübnan’ı terk etmelerini söyledi.

        Bir başka gelişme ise Filistin Başbakanı Mahmud Abbas’ın yaptığı Riyad ziyareti oldu. Suudi veliaht Prens Selman ile görüşen Abbas’ın “Suudi Arabistan-Filistin ilişkilerinin güçlendirilmesi” konusunda oldukça faydalı görüşmeler yaptığı açıklandı.

        Yine çok kısa süre içinde Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, İran’ın terörizmi desteklediği için yaptırımlara tabi tutulmasını istedi. Hafta başında Yemen’den Riyad’a yapılan füze saldırısının ardında İran’ın olduğunu iddia eden Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı, uluslararası kamuoyunu bu konuda acil eyleme çağırıyor.

        Atlamadan ekleyelim; Suudi Arabistan’da yolsuzluk soruşturması kapsamında 1700 hesabın dondurulduğu ve 800 milyar dolara yakın bir servete de el konulabileceğinden bahsediliyor. Diğer yandan da Suudi Arabistan’ın bölgede önemli müttefiklerinden olan BAE Merkez Bankası, hafta başında Riyad’da gözaltına alınanların “Dubai dahil BAE’de herhangi bir yatırımı var mı?” diye şirketlere resmi yazılı sorular yolluyor.

        Bütün bu hamleleri bir araya getirdiğimizde Suudi Arabistan’ın yanına bölgedeki 6 müttefik ülkeyi de alarak daha önce Katar’a uyguladığı ekonomik ambargoya benzer bir kuşatmayı İran’a yapmaya hazırlandığı anlaşılıyor. İran ve dolaylı olarak Suriye üzerinde yoğunlaşacak olan bu kuşatma sadece ekonomik ve ticari çerçevede kalmayabilir. Suudi Dışişleri Bakanı’nın Yemen’den atılan füzeye verdiği cevap “Bunun İran tarafından organize edildiğini ve savaş sebebi saydıkları” şeklindeydi.

        Belli ki önümüzdeki haftalarda Ortadoğu daha da karışacak. Türkiye’nin de bu süreci hem ekonomi hem de siyasi anlamda yakından izlediğini biliyoruz.

        Kuzey Irak’ta referandum istekleri sonrası Türkiye, İran ve onun etkisindeki Bağdat yönetimi ile iyi bir koordinasyon sağladı. Bu etkin politika sonrasında K.Irak’ta referandum rafa kaldırıldı hatta Barzani görevi devretmek zorunda kaldı. Ancak bölge ekonomik olarak Türkiye için önemli. Bağdat yönetiminin K.Irak’ı (ve Türkiye’yi) by-pass ederek yeni petrol boru hattı için İran ile görüşmeler yapıyor olmasını Ankara not etmiştir. Diğer yandan Suriye’de son dönemde yaşanan gelişmeler Türkiye’nin tezinin daha net anlaşıldığını ve “eğer Suriye’de bir barış olacaksa Türkiye’nin de söyleyecekleri olduğunu” ifade ediyor. Ancak burada da İran ve Rusya ile yakın zamanda oldukça dişli görüşmeler bizi bekliyor gibi gözüküyor.

        Kısaca Ortadoğu hep sıcaktır. Ancak bugünlerde bu sıcaklık daha yakıcı.

        Diğer Yazılar