Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Anlaşılan o ki 2018, dünya ekonomileri genelinde büyüme kaygılarının geride bırakılacağı bir yıl olacak. ABD’den AB’ye kadar, Japonya’dan Çin’e kadar 2011 sonrası görülen en iyi büyüme rakamlarının yakalanacağı bir yıl olacak gibi. Dünyanın en büyük tahvil fonlarından olan Pimco’nun tahminine göre 2018’de küresel ekonomide ortalama büyüme yüzde 3.5’i bulacak. 2017’de bu oran yüzde 3.2, 2016’da ise yüzde 2.7 seviyesindeydi.

        BÜYÜME, YANINDA NORMALLEŞME GETİRECEK

        2008 krizi sonrasında başlayan olağandışı önlemler, merkez bankalarının sistem ayakta kalsın diye piyasaya sürdüğü trilyonlarca dolar likidite katkısı ve sıfır hatta negatif faiz sanırım hâlâ hepimizin aklında. Bu akımı başlatan 2008 krizinin çıktığı ABD’deki Hazine ve Merkez Bankası FED olmuştu. Arkasından İngiltere Merkez Bankası, Japon Merkez Bankası ve nihayet Avrupa Merkez Bankası geldi. Hatta Çin Merkez Bankası dahi parasal genişleme denilen para politikasını devreye soktu. Aradan geçen yaklaşık 8 sene sonunda bahsi geçen merkez bankalarının sisteme sürdüğü likidite yaklaşık 14 trilyon doları buldu. Bu rakam küresel GSMH’nin kabaca yüzde 18’ine tekabül ediyor.

        Küresel ölçekte merkez bankaları tarafından yürürlüğe sokulan “parasal genişleme operasyonu” ilk olarak FED tarafından 2015 yılında terk edildi. Bu tarihten itibaren tahvil alımlarını durduran FED, bilançosunu 4.5 trilyon dolar seviyesine sabitledi. 2016 Aralık ayında ise FED ilk faiz artırımını yaparak “normalleşme mesajını” açıkça vermiş oldu. O günden bugüne 3 kez daha faiz artıran FED, 2018’de de 3 faiz artırımı yaparak bir ara “0”a kadar düşürdüğü faizini yüzde 2.0’ye yükseltmiş olacak.

        DİĞER MERKEZ BANKALARI DA SIRADA

        İngiltere Merkez Bankası (BOE) yüzde 5’ler seviyesinde bir faiz oranıyla krize yakalanmıştı. Arkasından aynı FED gibi 1 sene içinde bu oranı “0.25” seviyesine çekti ve 2017’ye kadar tuttu. İngiltere Merkez Bankası aynı FED gibi ilk faiz artırımını geçen sene ekim ayında yaptı ve oranını yeniden yüzde 0.5’e getirdi. Yüzde 3’ün üzerinde bir enflasyon ve yüzde 1.7-1.8 seviyesindeki bir büyümeyle BOE’nin 2018’de 2 kez daha faiz artırması bekleniyor.

        Parasal genişleme operasyonlarının en iddialısını Japon Merkez Bankası (BOJ) yaptı. BOJ’un bilançosunun Japon GSMH’sine oranı 2008 krizi öncesinde yüzde 20’ler civarındaydı. Krizin etkilerinden kurtulmak için devlet tahvilinden şirket bonosuna, hisse senedine kadar çok geniş bir varlık alımı yapan BOJ’un mevcut bilançosunun GSMH’ye oranı yüzde 97’ye ulaştı. Ancak hem varlık alımlarının kritik seviyeye ulaşmış olması hem de diğer merkez bankaların “normalleşme rüzgârı” BOJ’u da etkilemiş durumda. Bugün Japon Merkez Bankası yaptığı açıklamada 10 yıldan daha uzun vadeli tahvil alımlarını 10 milyar yen (90 milyon dolar) daha az yapacağını açıkladı. Belki bu miktar yüksek bir oran değil, ancak Japon Merkez Bankası’nın da hedeflerine ulaşmaya yakın olduğuna işaret ediyor.

        Bütün bu gelişmeler bize şunu gösteriyor: “Son 8 yıldır piyasada oyun kurucu olan merkez bankaları artık oyundan çekiliyorlar.” Bu noktadan sonra artık yatırımcıların dayanabilecekleri bir merkez bankası olmayacak. Küresel anlamda büyüme yanında yüksek şirket kârlarıyla beraber yatırımcıya göz kırparken hediyesi olarak göreceli yüksek faizler de akılda bulunması gereken bir şart olacak.

        Diğer Yazılar