Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin en yumuşak karınlarından biri şirketlerinin borçluluk oranı. Resmi rakamlara göre Türkiye’nin 2017 sonu itibarıyla kamu ve özel toplamı olmak üzere devlet borcu, hane halkı borcu ve reel sektör borcunun GSYH’ye oranı yüzde 146. Bu oranın gelişmekte olan ülkeler liginde karşılaştırmasını yaptığımızda Çin’de yüzde 298, G.Kore’de yüzde 300, Macaristan’da yüzde 220, Brezilya’da yüzde 178 buluyoruz. Bizden daha düşük borçlu ülkeler de var. Bahsi geçen geniş tabanlı borç stoku oranı Hindistan’da yüzde 105, Meksika’da yüzde 98. Bu oranlara bakıldığında Türkiye’nin geniş tabanlı borç stoku oranı “alarm verme” seviyesinde değil.

        Ancak geniş tabanlı borç stok rakamını biraz ayrıştırınca başka sorunlar ortaya çıkıyor.

        Türkiye’nin kamu borcunun GSYH’ye oranı yüzde 33 seviyesinde. Bu oran bütün dünya ülkeleri için oldukça iyi bir borçluluk oranı. AB ülkelerinin 2016 sonu için ortalama kamu borçlarının GSYH’ye oranı yüzde 83’lerde.

        Hane halkına geliyorum. Türkiye’de hane halkının toplam borcu kabaca 450 milyar TL civarında ve GSYH’ye oranı da oldukça düşük: Yüzde 18! Bu oranın gelişen ülkelerde kabaca ortalaması yüzde 35’ler seviyesinde.

        REEL SEKTÖRÜN DURUMU

        Reel sektörün toplam borcu yaklaşık 140 milyar dolar civarında. Diğer yandan Türkiye’de reel sektörde bulunan ve döviz borcu bulunan 2 bin 118 şirket toplam döviz borcunun yüzde 83’ünü oluşturuyor. 20 bin civarındaki şirket de toplam borcun yüzde 17’sini oluşturmakta. Reel sektörün borçluluk oranı da hızla artmakta. 2015 yılında 110 milyar dolar olan finans dışı reel sektör borcu 2017 yılında 140 milyar dolara dayanmış vaziyette. Diğer yandan bankalar son 3 yıldır dış borçlarını 10 milyar dolar civarında azaltarak 130 milyar dolara kadar düşürdüler.

        TEDBİRLER İŞE YARAYACAK MI?

        Bu noktadan bakıldığında Türkiye’nin toplam dış borcunda bir sıkıntı olmayabilir ancak bankacılık dışı reel sektördeki hızlı borçlanmanın ve toplam döviz borcundaki asimetrik dağılımın mutlaka ele alınması gerekiyordu.

        Reel sektöre gelen borçlanma tedbirleri işe yarayacak mı?

        Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek yakın zamanda reel sektör şirketlerinin dövizle borçlanması konusunda bazı düzenlemeler yapılacağından bahsetti. Buna göre 15 milyon doların altında döviz kredisi bulunan küçük ve orta ölçekli şirketler için “3 yıllık toplam döviz geliri” kıstası getiriliyor. Artık bu şirketler 3 yıllık toplam döviz gelirlerinin üzerinden borçlanamayacaklar. 15 milyon doların üzerinde borcu olan reel sektör şirketleri için de “döviz pozisyonu hedge etmek”, bir başka ifadeyle bu şirketler için döviz borcunun güncel olarak takibi ve muhtemelen Merkez Bankası ile bu bilginin paylaşımı gerekecek.

        Peki ya döviz borcunu hedge etmek konusunda başarılı olamazsa ne olacak? Bu şirketlerin (borcu 15 milyon dolardan fazla olanlar) risk yönetimi konusunda başarılı olamadıkları durumda devreye girecek bir mecra var mı? Büyük şirketlere de toplam alabilecekleri döviz pozisyonu hakkında neden bir oran ya da kıstas (son 3 yılın döviz geliri gibi) konulmamaktadır?

        Sonuç itibarıyla reel sektörün dövizle imtihanı için iyi niyetli bir gelişme olarak düzenlemeleri yerinde buluyorum. Ancak daha çok soru var akıllarda ve zamanla bunlara da cevap vermek gerekecektir.

        Diğer Yazılar