Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yazıya şu alıntı ile başlamak istiyorum: “Bu sene piyasalarda her türlü oynaklığa hazır olmak lazım. Ama eğer yıl sonunda bir kazanan olacaksa bu varlık sınıfı hisse senetleri olacak.” Bunu kim demiş? Dünyanın en büyük yatırım kurumlarından Pimco Varlık Şirketi.

        Pimco geçen hafta yayınladığı raporda 2018 yılında senkronize gerçekleşen küresel büyümeye güvendiklerini ve buna istinaden risk alma konusunda daha iştahlı olacaklarını belirtti. 2017 yılı ortalama yüzde 20 civarında getiri sağlamış, ortalama şirket kârlarının yüzde 14 arttığı bir seneydi. Sene sonuna doğru hisse senedi endekslerinin bütün zamanların rekorlarını tazelediklerini gördük. Bunun üzerine 2018’in ilk 20 gününde küresel hisse senetlerinde yüzde 7-8 daha prim oldu. Ancak arkasından gelen satışlar (bir kısmı telafi edilmiş olsa dahi) kafa karıştırdı. Bir yandan hızla artan tahvil faizleri diğer yandan Pimco örneğinde olduğu gibi, mevcut rekor seviyelerden daha fazla değer kazanması beklenen hisse senetleri.

        GEÇEN SENE HERKES KAZANDI!

        Pimco’dan farklı olarak birçok yatırımcı artan enflasyon endişeleri ve buna bağlı yükselen faizlerin hisse senedi piyasasında geçen haftalarda gördüğümüze benzer sert satışlar getirebileceğinden endişeli. Geçen sene hisse senetleri ortalama yüzde 20 prim yaparken şartlar çok daha farklıydı. 2017’de bu seneye benzer şekilde büyüme tarafında olumlu gelişmeler vardı ancak yanında merkez bankalarının devam eden destekleri ve yerinde sayan bir enflasyon söz konusuydu. 2017 yılında dengeli bir portföy tutturmuş (örnek yüzde 60 hisse, yüzde 40 tahvil) bir yatırımcı için hem riski sınırlı hem de yüksek getirili bir sene olmuştu. Ancak bu sene durum farklı!

        TAHVİL YATIRIMCISININ BU SENE İŞİ ZOR

        EPFR’nin takip ettiği küresel para giriş-çıkış istatistiklerine göre geçen hafta dünya tahvil piyasalarına yatırım yapan fonlardan 14 milyar dolar para çekilmiş. Bu EPFR’nin istatistik tutmaya başladığı günden bugüne “en sert para çıkışı görülen 5. hafta”. Para çıkışının en yoğun olduğu yerler düşük reytingli şirket tahvilleri. Ancak 59 haftanın ardından “yatırım yapılabilir ülke tahvillerine para yatıran” fonlara dahi geçen hafta çıkış gelmiş. Geçen hafta ABD’den gelen yüksek enflasyon verilerin ardından FED’in 2018 yılında 3 faiz artırımı kesin, yüzde 20 ihtimalle de 4. faiz artırımı yapabileceği beklentisi ile önce ABD tahvil faizlerinde arkasından da küresel ölçekte bütün tahvil faizlerinde sert satışlar görüldü. Rakamlardan anlaşıldığı gibi bono yatırımcısı da “ürkmüş” durumda ve 2018’de geçen seneden farklı olarak tahvil-bono yatırımları konusunda çok ısrarcı olmayacak gibi.

        HİSSE TARAFINDA HÂLÂ ÜMİT VAR!

        ABD hisse senetleri geçen iki hafta içinde bir ara yüzde 10’lara kadar çıkan kayıplarının hemen hemen yarısını geri almış durumda. Gelişmekte olan ülke hisse senetlerinde de benzer durum var. Hatta onlarda zaten zarar ziyan diğerleri kadar yüksek hiç olmamıştı. Ağırlaşan şartlara rağmen hisse senetlerine gösterilen bu ilginin en büyük sebebi şirket kârlılıklarının iyi gidiyor olması. Credit Suisse’e göre S&P 500’de 2018’de ortalama kâr artış beklentisi yüzde 15.5. Kârlılıklar iyi giderken artan faizlere ya da rekor tazeleyen değerlemelere rağmen yatırımcılar hisse senetlerinden vazgeçmek istemiyor.

        Yazının genelini Türkiye için değerlendirirsek sanırım benzer sonuçlar buluruz. Enflasyon beklentilerinin bir parça düzeliyor olmasına rağmen sektördeki sorunlu mevduat/kredi oranı, bütçede devam eden bozulma ve küresel faiz oranlarının artış trendine girmiş olması, içeride tahvil ve mevduat faizlerinin yüksek kalmasına yol açacaktır. Diğer yandan küresel hisse senetleri için öne çıkan faktör “yüksek kârlılık” 2017’de Türk hisselerinin de iddialı olduğu yerdi. Şimdi soru şu “2018’de de Türk şirketleri için yüksek kârlılıktan bahsedebilir miyiz?” Sanırım burada kafalar çok net değil!

        Diğer Yazılar