Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta bu köşedeki yazımda “Gelişen ülkeler arasında borç yükü açısından en zayıf halka Brezilya” demiştim. Nitekim kısa bir süre sonra derecelendirme kurumu Fitch, Brezilya’nın ülke notunu BB’den BB-’ye düşürdü. Fitch, not indirimine sebep olarak “Brezilya’nın yüksek kamu borcu, artan bütçe açıkları ve taahhüt edilen ama yerine getirilmeyen reform sözleri”ni gösteriyor. Hatırlayalım, Brezilya’nın 2017 yılında verdiği bütçe açığı yüzde 8.5. Bu oran bundan sadece 5 yıl önce yüzde 3’ten azdı. Diğer yandan yine bundan 5 yıl önce Brezilya’nın toplam kamu borcunun GSYH’ye oranı yüzde 60’ların altındayken bugün yüzde 78’e vurmuş durumda. Buna karşı Brezilya 2016’daki daralmayı nihayet geçen sene sonlandırdı ama yıl sonu büyüme oranı sadece yüzde 1.4. Kısaca Brezilya için durum şu: “Ülke istendiği kadar büyüyemiyor. Üstelik ciddi bir borç yükü var ve küresel faiz oranları arttığında bu kırılgan yapı Brezilya’nın başına dert açacak.”

        Şimdi gelelim bir başka ülkeye, Hindistan’a. 2015 ve 2016’da yüzde 7 civarında büyüyen ülkenin 2017’de yine yüzde 6.5’ler civarında büyüdüğü tahmin ediliyor. Buna karşı bir miktar düşmüş olsa da yüzde 3.5’lerin altına inmeyen bir bütçe açığı ve yüzde 50’ler civarında bir kamu borcu söz konusu. Hindistan, Brezilya’dan farklı olarak iyi bir büyüme yakalamış olmasına rağmen yeniden yükselen ve 2 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5’i aşan bir enflasyonla uğraşıyor. Hindistan 2016’da yüzde 7’lerde olan referans faizini yüzde 6’ya kadar düşürdü. Ancak artan enflasyon, yüksek bütçe açığı şimdilerde ülkeyi zorlamaya başladı. Gelişen ülke endeksleri yıl başından beri ortalama yüzde 5 yukarıdayken Hint Borsası yatay vaziyette. Diğer taraftan Hint Ruppi’si de yıl başından beri en kötü performans gösteren kurlar arasında. Bir başka ifadeyle Hindistan’ın kısa hikâyesi şu: “Faizler yükselip gelişen ülkelere daha dikkatli bakılmaya başlandığında yatırımcılar aldıkları riskleri getirilerle karşılaştırmaya başladı. Bir zamanların sınıfın başarılı öğrencisi Hindistan artık yatırımcıyı tatmin etmiyor.”

        FED’in yeni başkanı Jerome Powell dün “başkan” sıfatıyla ilk resmi konuşmasını yaptı ve şunu söyledi “ABD ekonomisindeki büyüme ivmesi yeterince güçlü. Bu da yanında enflasyon getirecekti.Bu sebeple FED kademeli faiz artışlarına devam edecek.”

        Bu aslında bildiğimiz bir konu. Bloomberg’in trader’lara sorarak yaptığı araştırmada “2018’de 3 faiz artırımı kesin, yüzde 20 ihtimalle de 4. faiz artırımı gelebilir” diye bir sonuç çıkıyor.

        Ancak piyasada henüz bu fiyatlamanın tam olarak yapılmadığını görüyoruz. Fiyatlanmanın pas geçildiği yerlerin başında Avrupa’da özellikle de çevre ülkeler bazında devlet ve şirket tahvilleri geliyor. Burada Avrupa Merkez Bankası’nın devam eden tahvil alımları hâlâ “büyüyü” koruyor. Ancak bir de işin gelişen ülkeler tarafı var. Gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında borç oranlarının görece düşük olduğunu biliyoruz. Diğer yandan gelişen ülkelerin piyasalardan aldığı borç (tahvil ihraçları) miktarının da bütün zamanların en yükseğinde olduğunu unutmayalım. 12 aylık birikimli olarak hesaplandığında gelişen ülkelerin toplam tahvil ihraçları (Eurobond) Ocak 2018 itibarıyla 350 milyar dolarla tüm zamanların en yüksek seviyesinde. 2013 yılında aynı 12 aylık birikimli toplam bu ülkeler için sadece 200 milyar dolar seviyesindeydi. Sadece ocak ayında Kenya (Fitch notu B+) 10 ve 30 yıllık vadede 2 milyar dolar borçlandı ve sırasıyla yüzde 7.25 ve yüzde 8.8 faiz ödedi. Bir başka Afrika ülkesi Nijerya yine 7.5 ile 12 yıl vadeli 2.5 milyar dolar borçlandı.

        Makro verileri gelişmiş ülkelere göre birçok alanda daha iyi olsa da gelişen ülkeler ligindeki ülkeler de artan küresel faizlerin baskısını hissedecekler. En çok hissedenler ise yüksek enflasyonu, bütçe açığı ve borcu bulunanlar olacak.

        Diğer Yazılar