Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        12 trilyon dolarlık GSYH büyüklüğü ile yerkürenin en büyük ikinci ekonomisi Çin’in son 15 senedeki ortalama büyüme oranı yüzde 9.5. Ancak son 5 yılda Çin’de büyüme oranı yüzde 7’lere geriledi. OECD rakamlarına göre küresel ekonominin 2018 yılında yüzde 3.9 seviyesinde büyümesinin beklendiği göze alınırsa, Çin’in 2018’deki yüzde 6.5’lar düzeyinde büyüme rakamı bu kadar büyük bir ekonomide hala yüksek bir momentum olduğunu göstermeye yeterlidir.

        Biraz daha detaya girelim…

        Çin Merkez Bankası 3.2 trilyon dolarlık rezerviyle yerküredeki en yüksek döviz rezervini bulunduran merkez bankası unvanını elinde bulunduruyor. Ancak Çin son 5 yılda 1 trilyon dolara yakın döviz rezervi kaybetti. 2015 yılı ortasında Çin Yuan’ının ani değer kaybıyla başlayan 2 yıllık panik fiyatlaması sırasında ülke dışında çıkan yabancı sermayenin durdurulması için 1 trilyon dolar rezerv harcandı.

        Çin’in en büyük sorunlarından biri de, şirketlerinin yüksek borç oranı. Çin şirketlerinin toplam borçlarının GSYH’a oranı yüzde 160. Bu oran bundan sadece 8 yıl önce yüzde 100’den düşükmüş. 2008 krizi sonrası ortaya saçılan küresel likidite, Çin’in yüksek büyüme ve borç alma iştahı ile birleşince 8 yılda toplam özel sektör borcu neredeyse ikiye katlanmış.

        Buna karşılık kamuya ait borç oranı düşük sayılabilecek noktada; yüzde 50. Çin’in kamu borcunda da artış var ancak kamu tarafında durum özel sektör borcundaki artış kadar yüksek değil.

        Çin ekonomisin en iyi olduğu yerlerden biri de ticaret hesabı. Çin eskisi kadar olmasa da, hâlâ dış ticaret fazlası veriyor. Bu sene Çin’in tahmin edilen dış ticaret fazlasının GSYH’a oranı yüzde 0.92. Bu oran geçtiğimiz 10 yıl içinde hızla geriledi. 2008 yılında yüzde 10 ticaret fazlası veren Çin, son dönemlerde iç tüketimle canlı tutmaya çalıştığı ekonomi politikaları sonucu daha düşük ticaret fazlasına razı olmak zorunda kaldı.

        Şimdi gelelim bugüne…

        Takip ettiğiniz üzere ABD Başkanı Trump arka arkaya açıkladığı ithalat vergileriyle Çin’i bunaltmış durumda. Trump ABD’nin Çin’den yaptığı toplam 550 milyar dolarlık ithalatın tamamına vergi koymayı dahi göze almış durumda. Çin de mütekabiliyet esası ile karşılık vermeye çalışıyor ancak yıllık 375 milyar dolar ticaret fazlası verdiği bir pazarı da kaybetmek istemiyor.

        Bu durum son günlerde Çin sermaye piyasasında artan negatiflikle fiyatlanmaya başladı. Yuan’ın yıl başından beri değer kaybı yüzde 5’i buldu. Son 1 yılın en değersiz Yuan’ı ile karşı karşıyayız. Diğer yandan Çin hisse senedi piyasasındaki değer kayıpları da yıl başından beri yüzde 17’yi aştı. Şangay Borsası son 2 yılın en düşük seviyesine geriledi.

        Yuan’ın değer kaybı Çin’in vergi oranlarını artırarak kendini köşeye sıkıştırmaya çalışan ABD’ye verebileceği “en güzel mesaj“ diye düşünenler olabilir. Nihayetine devalüe olmuş bir Yuan ile ihracat yapacak olan Çin, artan ithalat vergilerinden kaynaklanan dezavantajını bertaraf edecektir diye hesaplayabiliriz.

        Ancak konunun diğer tarafı sıkıntılı. Kontrollü olmayan Yuan devalüasyonu (2015 yılında olduğu gibi) Çin’den yabancı sermaye çıkışını hızlandıracak ve rezerv erimesi, enflasyon artışı gibi sorunlara yol açacaktır. Hatta yabancı finansmana yüksek bağımlılığı olan Çin şirketlerinin yabancı krediye erişimi de sıkıntıya girer. Bu sebeple Yuan’ın devalüasyonu piyasayı rahatsız etmemeli. Bulunduğumuz seviyeler henüz “panik tuşuna“ basılmasını gerektirmiyor. Ancak dolar/yuan paritesinde 7 ve üstünü görürsek, piyasa için işler tatsızlaşabilir.

        Diğer Yazılar