Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çin’in çok önem verdiği “Kuşak Yol Projesi” sıkıntılı günler geçiriyor. Bu köşeyi takip edenler bilir; Malezya, Endonezya, Bangladeş ve nihayetinde Pakistan’ın Kuşak Yol Projesi kapsamında, finansmanı büyük oranda Çin tarafından sağlanacak olan büyük projelere başlamaktan vazgeçtiklerini yazmıştım. Fitch’e göre, Kuşak Yol Projesi kapsamında 2106 yılında 16 proje iptal edilmişken, bu sayı 2018’de 38’e çıkmış durumda.

        Bütçesi 1 trilyon dolar olarak hesaplanan, 71 ülkenin direk ya da endirek dahil olduğu ve dünya nüfusunun yarısının içinde kalacağı düşünülen Kuşak Yol Projesi, son dönemde ağır eleştiriler alıyor ve kan kaybediyor.

        Çinli yatırımcıların dünyayı fetih projesi mi ? Yoksa…

        McKinsey Direktörü Jonathan Woetzel, Kuşak Yol Projesi'nin mevcut durumunda ciddi bir sıkıntı olduğunun altını çiziyor ve “Bu projede eksik olan yerli unsurlar. Çinli yatırımcıların yanından finansmanlarını ve işçilerini getirerek dünyanın dört bir yanına dağılarak çalıştıkları dev bir projeye dönüştü” diyor.

        Kuşak Yol Projesine yerli istihdam yapılmadığı, işverenin hep Çin menşeli olduğu ve projedeki ülkelerin, tamamı Çin’e olmak üzere büyük borçlar altına girdikleri mealindeki eleştiriler geliyor. Laos, Türkmenistan, Sri Lanka, Vietnam gibi ülkelerde, benzer sebeplerle projeye karşı ciddi antipati oluştu ve geniş katılımlı halk eylemleri yapıldı.

        Aslında bu eleştirler haksız da sayılmaz. McKinsey’in çalışmasına göre, 8 Afrika ülkesinde 1073 adet projede Çin firmaları çalışmakta ve bu firmalarda çalışanların sadece yüzde 44’ü yerel halktan oluşuyor. Çinli firmaların yurt dışında aldıkları işlerde yerli istihdam konusunda çok istekli olmadığı ortada.

        Eleştirilerin odaklandığı bir başka nokta da özellikle borçlanma kapasitesi düşük olan proje içindeki ülkelerin, yükümlülüklerini yerine getirmek için yüksek borçların altına girmek zorunda kalmaları ve finansman bacağında Çin’e olan bağımlılıkların her geçen gün artması.

        Standard Chartered‘ın bir araştırmasına göre Kuşak Yol Projesi içindeki Angola’nın toplam dış borcunun yüzde 40’ını Çin tek başına finanse etmiş. Kamerun’da bu oran yüzde 35, Zambiya’da yüzde 30, Kenya’da yüzde 20.

        Kuşak Yol Projesi'ne bir başka itiraz da projeye dahil ülkelere yapılan onca yatırım ve ülkelerin artan borç yükünden sonra, Çin’in projedeki ülkelere verdiği ticaret fazlasının artıyor olması.

        Projenin hayata geçtiği 2014 sonrasında, Çin’in Kuşak Yol’a dahil diğer ülkere verdiği ticaret fazlası hızla artmış. 2014 yılında Çin’in proje kapsamındaki diğer ülkelere verdiği fazla 30 milyar dolarken, 2017 sonunda bu rakam 100 milyar doları aşmış.

        ABD oyuna dahil oluyor..

        Asya’da Çin’in artan etkisi ve Kuşak Yol Projesinin bölgedeki birçok ülke için, neredeyse tek borçlanma kaynağı olduğuna göre ABD, oyuna bir yerden girmek istiyor. Uluslararası Kalkınma ve Finans Birliği (IDFC) olarak bilinen ve ABD’nin az gelişmiş ülkelerdeki kamu ve özel sektör projelerine finansman sağlamakla yükümlü olan kurumu, 60 milyar dolarlık bir fonu Asya’ya Kuşak Yol Projesi'ne alternatif yaratabilmek için ayırdığını açıkladı.

        Bunun yanında bir başka batılı kurum IMF de Asya’da Kuşak Yol Projesi kapsamında yoğun borç yükünün altına girmiş ülkelere kaynak aktarmak için devrede. Bunun son örneği hem bütçe açığı hem de cari açık veren ve 13. Kez IMF’in kapısını çalan Pakistan.

        Pakistan, IMF ile 7 milyar dolarlık bir paket için görüşmelere başladı. Muhtemeldir ki IMF’in bir çok şartı olacak. Bu çerçevede, Pakistan’ın yeni seçilen Devlet Başkanı Khan’ın, yakın zamanda Kuşak Yol Projesi'ne dahil 62 milyar dolarlık projeyi iptal ettiğini açıklamasını IMF görüşmelerinden ayrı tutmak sanırım pek akıllıca olmaz.

        Kavga büyük..

        ABD’nin Kuşak Yol Projesi özelinde Çin’le, ekonomik yaptırımlarla yıprattığı Rusya ile ve ambargo uygulamasıyla hedef aldığı İran’la mücadelesi devam edecek gözüküyor.

        Bu noktada ABD’nin bütün Avrupa’yı temsil ettiğini düşünmüyorum. Batı paktında önemli fireler var. Bazı oyuncular da sessiz ve tarafsız kalmayı hedefliyor. Ancak zaman ilerledikçe saflar sıklaştırılacak ve sanırım herkes için seçilen tarafın açık olması istenecek. Her iki kutup tarafından.

        Diğer Yazılar