Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2018’ın III. çeyreğinde Türkiye ekonomisi yüzde 1.6 büyüdü. Ancak bir önceki çeyreğe göre yüzde 1.1 daraldı. 2018 Temmuz–Eylül döneminde ( III. Çeyrek) yüzde 1.6’lık büyümeye en büyük katkı mal ve hizmet ihracatından gelmiş durumda. Hane halkı tüketimi yok denecek kadar az, yatırımlar ise azalmış durumda.

        Dolar /Türk Lirası paritesinin 4.5 ile başladığı bir ara 7’leri gördüğü ve 6.10 gibi bir seviyede bitirdiği bir dönem oldu 2018’in III. çeyreği. Türk Lirası bahsi geçen 3 ay içinde yüzde 25 devalüe olduğu , kurun oynaklığının da 2001 krizi seviyesinde görülen seviyelere yaklaştığı bir çeyrekten bahsediyoruz.

        Bu sebeple döviz kurunda görülen sert yükselişin ihracatı yukarı taşımasını makul karşılamak lazım. Aynı şekilde tüketicinin sert bir şekilde frene basmasını , iş dünyasının da yatırım kararlarını gözden geçirmelerini yine aynı çerçevede anlaşılır görüyorum.

        Ancak…

        Bu çeyrekte yaşanan bir başka gelişme daha var ki 2018’in son dönemine, hatta 2019’a dahi negatif anlamda sirayet edebilecek kadar önemli “Stoklardaki sert erime”

        Temmuz – Eylül döneminde açıklanan verilere göre yüzde 1.6 büyümeyi stoklardaki erime 5.6 puan aşağıya çekmiş durumda. İhracatın III. çeyreğe verdiği pozitif katkı 3 puan, stoklardaki erimenin eksilttiği ise eksi 5.6 puan.

        Bu ne demek?

        İhracatçı kurun yükselmesi sonrasında talep artışını görmüş. Ancak bu talep artışını karşılamak için kapasite artışı yapmamış, stoklarındaki ürünü satmış ama yeni ham madde alıp stokların karşılamamış.

        İçeriye mal satan imalatçı , artan finansman maliyetlerini aşmak ve sıkışan nakit akışını rahatlatmak için yerine koymaya kalktığında çok daha yüksek maliyetine katlanacağını bilmesine rağmen stoktan mal satmış.

        Perakendeci tüketici aniden frene basınca yeni mal siparişlerini durdurmuş ve cılız da olsa gelen mevcut talebi stoklarda karşılamış.

        Peki bu neden sorun ?

        İhracat tarafında küresel pazarlar anlamında AB tarafı bir miktar yavaşlama emaresi verse de, kurdaki değer kaybı Türk ihracatçısının avantajlı durumunu destekliyor. Nitekim Kasım ayında 15.5 milyar dolarlık toplam ihracat rakamı ile tüm zamanların rekoru kırıldı. Demek ki talep güçlü ve ihracatçı buna cevap veriyor.

        Ancak şöyle bir sorun var. Kapasite kullanım oranı hala düşüyor. Oran yüzde 74’lere geriledi ve artan ihracat rakamlarına rağmen kapasite kullanım oranında bir artış yok. Diğer yandan satın alma yöneticileri endeksi (PMI) Eylül ayında gördüğü 42 seviyesinin üzerine Ekim ve Kasım‘da ciddi bir puan koyabilmiş değil. Açıklanan son Kasım ayı PMI verisi 44.7 ve Ağustos ayından daha düşük.

        Kısaca durum şu; imalat sanayi (ihracatçısı da iç pazara iş yapanı da) hala mümkün mertebe stoklardan işi döndürüyor. İmalatçılar yeni hammadde ya da makine teçhizat alımı yapmadıkları için henüz yüzde 35-40 bandında seyreden Üretici Maliyetlerindeki (ÜFE) artışın getirdiği şoku tam anlamıyla yaşamadılar. Reel sektör yeni yılla beraber stoklar iyice azalıp mecburen ham madde ya ara sermaye malı alımı (büyük oranda ithal) yapılmak zorunda kaldığında bir test daha yaşayacak.

        Büyük firmaların, artan maliyetlerini satış fiyatına yedirebilenler, ihracat pazarları güçlü olanlar, finansman kanalları açık olanlar bu işte çıkacaktır. Hem de büyük ihtimalle güçlenerek çıkacaklardır. Ancak bu kategoriye giremeyeler için maalesef 2019 yılı 2018’den zor olacak gibi gözüküyor.

        Diğer Yazılar