Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir ülke 3 yıl önce kendi iradesiyle aldığı bir kararı nasıl olur da hayata geçiremez? Evet, Brexit’ten bahsediyorum. 2016 Haziran’ında Birleşik Krallık “AB’den çıkalım mı?” referandumu yaptı ve sonuç “‘Evet” çıktı. Ancak İngiliz Parlamentosu halkın verdiği bu kararı bir türlü imzalayıp bir anlaşmaya bağlayamıyor.

        Birleşik Krallık’ta sancılı bir doğum var ve sona gelinemiyor.

        Brexit kararı neden alınamıyor?

        Aslında temel soru bu!

        3 yıl önce referanduma gidildiğinde ahaliye kimse “‘AB’den ayrılırsak ekonomide şöyle sıkıntı olur, raflarda yiyecek ürün bulamazsınız onu bırak ilaç kıtlığı bile olabilir” demedi.

        Hatırlayın neydi tartışma konusu?

        "Milyonlarca Türk (Türkiye AB’ye girerse) İngiltere’ye akın edecek"

        “Her yıl Brüksel’e boşuna ödediğimiz 10 milyar Pound’u, NHS’e ( Onların SGK’sı ) yatırsak şimdi kanser hastaları aylarca sıra beklemek sorunda kalmazdı”

        “Polonyalı, Bulgar, Romen AB vatandaşı göçmenler emekçi (!) İngilizlerin işlerini çalıyor”

        Bunlar aklımda kalan bazı sloganlar…

        Sonuçta; AB üyeliğinin kaymağını yiyen Londra, Birleşik Krallık’tan ayrılmak için fırsat kollayan İskoç ve Kuzey İrlandalılar ‘ın yoğunlukta “Hayır” oyuna rağmen, İngiltere %52 ile “ Evet” diyerek “AB’den Boşanma Kararı” aldı

        Kararı aldı almasına ama aradan 3 yıl geçmesine ve May Hükümeti’nin Brüksel’le bir “Çıkış Planı” üzerine anlaşmasına rağmen, Parlemento bir türlü son noktayı koyup “ Brexit Anlaşmasını” imzalamıyor!

        Kim ne istiyor?

        City / Chanary Wharf: Londra “Avrupa’nın Finans Merkezi “ olarak tanımlanır. New York’tan sonra Yerkürenin en işlek sermaye piyasası buradadır. Bu piyasanın Londra’da kalbinin attığı yer de “City ya da Chanary Wharf” bölgeleridir.

        AB üyesi olmanın avantajı, İngilizce kolaylığı ve finans hukukunun oturmuş olması sebebiyle Londra son 20 yılda Avrupa’da iş yapmak isteyen Amerikalı, Asyalı finans devlerine ev sahipliği yaptı. Bu sayede yüzbinlerce gelir düzeyi yüksek finans çalışanı Londra’ya geldi. Konut fiyatları zirve yaptı. Yüksek gelirli yeni Londralılar yanlarında kendi ülkelerinin mutfaklarını, okullarını, eğlence anlayışını şehre taşıdılar. Kısaca Londra ihya oldu.

        Bu ihya sürecinden istifade eden Londra halkı, başta finans, gayrimenkul ve hukuk sektörleri olmak üzere Brexit kararından hiç hoşnut değil. Yeniden referandum istiyor. Referandum tekrarlanırsa bu sefer “ Hayır, çıkmayalım” kararının çıkacağını düşünüyor.

        Muhafazakar Parti: Brexit kararı 2016’da iktidardaki Muhafazakar Parti Lideri David Cameroon’un ortaya attığı bir iddia ile başladı. Cameroon kampanya sırasında da “ Çıkalım” yönünde siyaset yaptı.

        Referandum sonucu istediği gibi oldu ancak kendisi istifa edip, siyasetten çekildi!

        Şu an iktidarda yine Muhafazakar Parti ( İrlandalı küçük ortağıyla koalisyon hükümeti) var . Bu sefer Başbakan Theresa May. Aslında May , 3 sene önce “ Çıkmayalım” oyu kullanmış. Ancak bugün farklı bir siyaset izliyor. Referandumun yenilenmesine karşı. İşci Partisin “Gümrük Birliği” formülüne de karşı. 2 yıllık bir geçiş süresi sonrasında “Kendi sınırlarımızı kendimiz koruyacağız. İngiltere’de Brüksel değil İngiliz hukuku geçer” şeklinde özetlenebilir bir taslak üzerine AB’den boşanma sürecini sonlandırmaya çalışıyor. Serbest Dolaşımı sınırlandırıyor, mal ticaretinde "her ülke kendi vergisini koyar" diyor.

        May’in en büyük sıkıntısı Kuzey İrlanda! Birleşik Krallık'a bağlı K. İrlanda, Brexit sonrasında AB’den çıkacak. Ancak adadaki diğer İrlanda, AB üyesi olarak kalacak. Bu durumda Brexit sonrasında Ada ile Anakara arasına gümrük kurulması gerekiyor ki bu Londra’yı çıldırtıyor... Ancak Brüksel bu konuda çok net ve geri adım atmıyor.

        May’in bir diğer sıkıntısı da “ Hard Brexit’ciler”. Başını eski Dış İşleri Bakanı Boris Johnson’un çektiği bir grup Muhafazakar Partili, May’in Brüksel’e geçiş süreci için çok fazla ödün verdiğini iddia ediyorlar ve “inceldiği yerden kopsun” diyorlar.

        İşçi Partisi: Partiyi son seçimlerdeki iyi bir yere taşıyan lider Jeremy Corbyn’in Brexit konusuna yaklaşımı da oldukça karışık! Corbyn temelde Brexit kararına karşı çıkmıyor. Yani partisindeki 70’e yakın vekilin “Brexit referandumu iyi olmadı. Yeniden halka gidelim” talebine yeşil ışık yakmıyor. Corbyn “Ben Brüksel ile daha iyi müzakere ederdim. İçinde Gümrük Birliği olan bir geri çekilme anlaşmasını yapardım” diyor ve oyun planını “erkem seçim ve olası İşci Partisi iktidarı” üzerine kuruyor. Corbyn’in en büyük açmazı , Brüksel’in kendi planına neden “Evet” diyeceğini izah edememesi..

        Almanya ve Fransa: AB’nin 2 büyük oyuncusu Londra’dan ümidi kesmiş görünüyorlar. Hem Paris hem de Frankfurt, Brexit sonrası Avrupa’nın yeni finans merkezleri olmak için bütün güçleriyle asılıyorlar. Aslında her iki ülke de İngiltere’nin Brexit kararını almaması için çok uğraştı. Ancak İngilizler kararlarını verdikten sonra iki ülkenin ortak refleksi “Kalan Sağlar Bizimdir” oldu. Bu sebeple AB’den ayrılma kararı alan İngiltere’ye verilecek her türlü ödünün, diğer üye ülkelerin de kafasını karıştıracağını düşünerek müzakereler boyunca çok sert bir tutum takındılar.

        Dün yapılan oylama da işlerin daha fazla sarpa sarmasına yol açacak.

        Kararları bağlayıcı olmasa da sonuçta Parlemento ;

        - May’in geri çekilme taslağının arkasındayım

        - İrlanda konusunda Brüksel ile bir kez daha konuşalım

        - Anlaşmasız Brexit ihtimalini kabul etmiyorum

        - Süre uzatması olmayacak, boşanma 29 Mart’ta bitecek

        dedi..

        Yani May’e diyor ki “İrlandayı çöz, boşanma işi tamamlansın. Referandum falan yok“

        Brüksel’in cevabı ne “Üzerinde anlaştığımız taslak pazarlığa açık değil”

        Durum bu..

        İngiltere’de “Bir deli kuyuya bir taş atmış, 40 akıllı çıkartamıyor” sendromu yaşanıyor.

        Diğer Yazılar