Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜİK’in istatistiklerine göre, bundan 8 sene önce 2010’da, Türkiye'de toplam 32.7 milyon ton tahıl ve bitkisel ürün, 26 milyon ton sebze ve 16.6 milyon ton da meyve, içecek ve baharat ürünleri üretimi varmış.

        2010 yılında Türkiye nüfusu 72 milyon. Ülkeye gelen turist sayısı 28 milyon. 2010 yılında Türkiye’nin toplam 113 milyar dolar ihracatı var ve bunun 4.5 milyar doları yaş ve kuru meyve ve sebze ürünlerinden oluşuyor.

        Şimdi gelelim 2018 yılına…

        Yine TÜİK istatistiklerine göre, geçen sene Türkiye’de toplam 64 milyon ton tahıl ve bitkisel ürün, 30 milyon ton sebze ve 22.3 milyon ton da meyve, içecek ve baharat ürünü üretmişiz.

        2018 yılında Türkiye’nin nüfusu 82 milyon. Geçen sene ülkemizi ziyaret eden turist sayısı 45 milyon ve 2018 yılında 5.2 milyar dolarlık yaş ve kuru meyve ve sebze ihracatımız var.

        Şöyle toparlayalım…

        8 sene içinde nüfusumuz 10 milyon (%14) arttığı, misafir ettiğimiz turist sayısı 17 milyon (% 60) fazlalaştığı ve daha fazla yaş ve kuru meyve, sebze ihracat yaptığımızı görüyoruz.

        Buna karşın aynı dönemde toplam sebze ve meyve üretimimizi 42.6 milyon tondan 52.3 milyon tona artırmışız. Bir başka ifadeyle rekoltede artış oranı yüzde 23 olmuş.

        Şimdi soru şu: 2023 yılında 88 milyon nüfusun yaşayacağı ve TURSAB’ın iddiası gerçekleşirse 70 milyon turistin geleceği Türkiye, 2019’da tarım ve gıda konusunda ne tartışıyor olmalı? Tanzim Satış Merkezlerini mi sürdürülebilir tarım politikalarını mı?

        Tanzim Satış Merkezleri

        Tanzim Satış Merkezleri’nin gündemimizden düşmediği, manşetleri “Gıda Terörü” başlıklarının kapladığı bugünlerde herkesin gözü fiyat etiketlerinde. Domatesin fiyatı 1 ay önce pazarda dahi 7 TL’yi bulmuştu. Soğanın fiyatı fiyatı 6 TL'yi görmüştü. Belediyeler aracılığıyla kurulan (daha önce de ülkemizde TANSA adıyla uzun süre faaliyet gösteren) tanzim satış merkezleri daha ilk günden bu fiyatları yarı yarıya düşürdü. Lojistik, depolama, personel maliyetleri gibi kalemleri göz ardı edebilen, vergi maliyeti olmayan bu sebeple de ürünü maliyetine satabilen Tanzim Satış Merkezlerinin bu performansı beni şaşırtmadı. Aracı maliyetleri, iklim şartları, stokçuların da devreye girmesiyle zaten yüksek seyreden gıda fiyatlarının Ocak ayında yıllık yüzde 30’u aştığı noktada Kamu’nun vatandaşın lehine devreye girmesi bence olması gereken bir eylemdir. Netice de Kamu’nun “aşırı oynak ve yüksek fiyatları dengelemek “ diye bir görevi de vardır.

        Ancak...

        Yazının başında da belirtiğim üzere, akut gıda fiyatları krizi için hızlı reaksiyon Tanzim Satış Merkezlerini gerektirse de, orta ve uzun vadede Kamu’nun asli görevi meyve ve sebzeyi sübvanse ederek satmak değildir.

        Üretim rekoltesini ürün bazlı ve bilinci olarak artırmak, üretim maliyetlerini düşürme ve bahçeden markete soğuk zincirin tedariği kısaca ayakları yere basan bir “Tarım Stratejisi” üretmek ve uygulamak Kamu’nun asli görevidir.

        Diğer Yazılar