Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çin, 2019 yılını geçmiş 30 senenin en düşük büyüme oranı ile bitirmeyi hedeflediğini ilan etti. Çin Başbakanı Li Keqiang, Ulusal Halk Kongresi'nde yaptığı açıklamada, bu seneki büyüme hedeflerinin yüzde 6- 6.5 bandında olacağını açıkladı.

        Başbakan Li, 2018’i yüzde 6.6 oranında bir büyüme ile bitiren Çin ekonomisinin, tahmin edilen ve edilemeyen küresel riskler dolayısıyla, 2019’da son 30 senenin en düşük büyüme oranı ile bitireceğini ilan etti.

        Açıklanan büyüme oranı piyasa için aslında sürpriz değil. Yabancı ekonomistler 2019 'da Çin’de yüzde 6.2 büyüme beklentisi içindeydiler. 2020 ve 2021 için ise yüzde 6 ve altındaki seviyeler tahmin ediliyor.

        Her şey beklenti dahilindeyse , “Konumuz Neden Çin?” dediğinizi duyar gibiyim.

        O zaman detaylara girelim…

        Büyüme hangi sebeplerden yavaşlıyor?

        Ekonomistler Çin’in büyümesindeki yavaşlamanın, dönemsel ya da konjonktürel sebeplerden dolayı olmadığını, aksine yapısal sebeplerden yavaşlamanın sert şekilde hissedildiğini söylüyor.

        Nedir bu yapısal sebepler?

        Çin ekonomisi 1990-2010 arasını, yani tam 20 yıl boyunca her sene yüzde 10 ortalamayla büyüdü. Bu sayede 1990 yılında 360 milyar dolarlık Çin ekonomisi, 2010 sonunda 6 trilyon dolara yükseldi. Bir başka ifade ile Çin ekonomisi, 1990-2000 yılları arasında 17 kat büyüdü.

        90 yılların sonuna doğru, Asya gelişen ülkeler kur krizi ve Rusya ekonomik krizi sonrasında, küresel ekonomileri "liberal ekonomi modelleri ve serbest ticaret anlaşmaları" trendi etkisi altına aldı. 1995 yılında kurulan Dünya Ticaret Örgütüde bahsi geçen liberal, tutarlı ve öngörülebilir ekonomik modellerin, özel sektörün kontrolündeki verimlilik artırımı esaslı projelere destek vermek üzere ağırlığını koymaya başladı.

        Ekonomik büyüme modelini, ihracat odaklı ve kamunun çizdiği ana rotada ilerleyen özel sektör üzerine kuran Çin için, 2000’li yıllar ile başlayan bu küresel süreç tabir-i caizse ilaç gibi geldi.

        Küresel ekonomileri 2000 yıllarda kasıp kavuran küreselleşme ve liberalizasyon trendinde Çin’i avantajlı kılan tek konu ülkenin rotasını ihracata çevirmiş olması değildi.

        Ülkenin milyarı aşan nüfusunun avantajıyla ucuz iş gücü, ekonomi yönetimin aldığı kararların yukarıdan aşağıya firesiz özel sektör dahil indirebiliyor olması ve dünyada henüz teknoloji yoğun üretimin bugünkü kadar ağırlığını net hissettirmiyor olması Çin’in o dönemki en büyük avantajlarıydı.

        Ancak bu şartlar son 10 yılda hızla değişti.

        Çin artık eskisi kadar ucuz iş gücü ile üretim hattında diğer ülkeler ile mücadele edemiyor. Çin'in istatistiklerine göre 2000 yılında bir işçinin ortalama yıllık maaşı 1,100 dolar (9.000 Yuan) seviyesindeyken 2017 de aynı yıllık maaş 11,000 (76,000 yuan) dolar seviyesine çıkmış.

        Ayrıca Çin’de özel sektör son 20 yılda çok büyüdü. Ülkede yapılan yatırımların 2/3’ü özel sektör tarafından yapılır oldu. Bu sebeple yapılan yatırımların "verimliliği ve gerekliliği" mevzusu eskisi kadar en üst seviyede kontrol edilebilir değil. Çin’de şirketlerin yoğun borçlanması sonucu toplam reel sektörün borcunun, GSYH’a oranı yüze 160’a çıktı.

        Bu sebeple Çin “Ben artık yavaşlıyorum. Tabelaya oynamıyorum” dedi. Ama bu açıklamadan daha önemli bir başka açıklama daha yaptılar. Daha önce Çin ekonomisinde zaman zaman yaşanan ivme kayıplarında hep akla “Bankalara kredi portföyünü artırsın, şirketlerim borçlanma kanallarını açık tutulsun, teşvikler artırılsın” kokteyli gelirdi. Başbakan Li bu sefer farklı bir yöntem izleyeceklerini söyledi (Ocak ayında benzer hamleler yapıp, kredi portföyünü körükledikten sonra).

        Tarihin en büyük vergi indirimi

        Başbakan Li, son 30 yılın en düşük büyüme oranına hazırlanan Çin ekonomisi için 2 trilyon ( 300 milyar dolar) Yuan’lık vergi indirimi paketi hazırladıklarını söyledi. Bu rakam Çin GSYH’sının yüzde 2.1’ine tekabüle ediyor.

        Bu hamleyle, ekonomiyi desteklemek adına kamunun yapacağı harcamalar yerine reel sektörün zorlaşan maliyetlerini azaltmayı ve hanehalkına da harcama yapmak için ekstra para bırakmayı hedefliyorlar.

        Toparlıyorum…

        Son 20 yılın dünya ekonomi sahnesine damga vurmuş bir ülkeden bahsediyoruz. Şaşaalı günlerinde alt yapı yatırımları, dev projeler ve yüzde 10 büyüme rakamları ile dünyayı sallamış bir ülke.

        Şimdi o ülke yapısal reformlar yapması gerektiğinin farkında. Bu süre içinde de daha fazla vergi toplamak, daha büyük projelere imza atmak yerine şirketlerin ve tüketicilerin hayatlarını kolaylaştıracak hamleler yapıyor. Ta ki reformlarını yapıp, yeniden küresel yarışa katılana kadar.

        Diğer Yazılar