Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        YEP’te 2019 büyümesi için ortaya konan hedef yüzde 2.3. Bu hedef 2018’in Eylül ayında açıklandı. Bütçe açığı için de yüzde 2 hedefi belirlenmişti.

        Bu yazı yazılırken henüz 2018 IV. çeyrek büyüme verisini açıklanmamıştı. Piyasa beklentisi geçen yıl 4. çeyrekte yüzde 3 civarında daralma olacağı ve 2018’i de yüzde 2.5 büyüme ile bitireceğimiz yönünde. Geçen yıl eylül ayında açıkladığımız YEP’te 2018 için büyüme oranını yüzde 3.8 olarak hedeflemiştik.

        Eğer bu hafta açıklanacak büyüme verisi, piyasada beklendiği gibi çıkarsa, 2018 yıl sonu hedefini 1.3 puan ıskalamış olacağız. Bu durumda da gözler 2019 büyüme hedefi olan yüzde 2.3 rakamına dönecek.

        Büyüme rakamları her yerde aşağıya revize ediliyor

        Aslında büyüme rakamları 2019 yılı için dünyanın hemen her yerinde aşağıya revize ediliyor.

        OECD daha geçen hafta, Kasım 2018’de yüzde 3.5 olarak hesapladığı küresel büyümeyi yüzde 3.2’ye çekti.

        Avrupa Merkez Bankası, yine sadece 3 ay önce, 2019 yılı için yüzde 1.7 olarak belirlediği AB ortalama büyüme oranını yüzde 1.1’e indirdi. AB ülkeleri arasında en sert revizyonlar Almanya ve İtalya’da yapıldı. Almanya’nın bu sene yüzde 0.7, İtalya’nın ise sadece yüzde 0.2 büyümesi bekleniyor.

        Çin’de geçen yıl büyüme oranı yüzde 6.6 oldu. Geçen hafta yapılan Ulusal Kongre’de 2019 yılı için hedeflenen büyüme oranı yüzde 6- 6.5 bandı olarak açıklandı ki bu oran son 30 yılın en düşük büyüme oranı.

        Şimdi sadede gelelim…

        Belli ki küresel ölçekte uzun sürmesi beklenen ve coğrafya olarak AB ve Asya ülkelerini daha sert vurması beklenen bir durgunluk dönemine giriyoruz.

        Bu süreçte ülkeler farklı önlemler alarak yaklaşmakta olan küresel ve yerel durgunluğa hazırlanmaya çalışıyor. Örnek olarak; Çin bu sefer farklı bir metot izleyerek, kamu güdümlü kredi portföyü artışı ile değil büyük vergi indirimleriyle bu durgunluğa karşı mücadele edecek. Geçen sene 1 trilyon Yuan vergi indirimi yapılmıştı. Bu sene de 2 trilyon Yuan’lık Çin tarihin en büyük vergi indirimi ile piyasaya likidite verilmeye çalışılacak.

        AB ülkeleri ise bir kez daha gözünü Avrupa Merkez Bankası’na çevirmiş durumda. Daha 3 ay önce “Parasal genişlemeyi artık bitiriyoruz” diyen AMB, eylül ayı itibariyle başlayacak III. Tur T-LTRO programı açıkladı. Yani bankalar aracılığıylaAB şirketlerine AMB çıkışlı kredi imkanı yaratacak yeni bir programa başlıyor.

        Bu durgunluğu en az hisseden ülkelerin başında ise ABD geliyor. 2018 yılında yüzde 2.9 büyüyen ABD ekonomisinin, bu sene de yüzde 2.5-2.3 seviyesinde büyümesi bekleniyor Bu aslında çok şaşırtıcı değil. ABD ekonomisinde işler geçen yıldan beri Trump’ın gevşettiği mali politikalar doğrultusunda ilerliyor. Kurumlar vergisin düşürülmesi, şirketlerin yurt dışındaki gelirlerinin ülkeye getirilebilmesi için düzenleme yapılması ve gelir vergisi oranlarında düzenleme bunlardan ilk akla gelenler.

        Toparlıyorum…

        Bu çerçeveden bakıldığında bizim 2018 hedefini ıskalamamız, hatta 2019 yüzde 2.3 büyüme beklerken sıfır çekme ihtimalimiz dahil, aslında küresel ekonomilerde olup bitenle uyumlu. Ancak 2017 deki yüzde 7.4 büyüdüğümüz için biz bu soğumayı daha sert yaşıyoruz.

        Bence hikayenin buraya kadar olan kısmı can sıkıcı ama anlaşılabilir.

        Buradan sonrası için bazı sorular sormamız ve cevaplarını aramamız gerekiyor.

        Uzun sürmesi muhtemelen bu küresel durgunluğa karşı bizim oyun planımız ne?

        YEP’te oyunu ihracat ve turizm üzerine kurmuştuk. İhracatımızın yüzde 50’sini yaptığımız AB pazarı çok hızlı soğuyor. Buna karşı ne yapacağız?

        Almanya yüzde 23 civarında GSYH’sındaki sanayi üretimi katkısını yüzde 25’e çıkartmaya çalışırken, rakiplerimizden G.Kore ve Tayvan da yüzde 30’larda dolaşırken, biz yüzde 17’lerdaki payımızı artırmayı düşünüyor muyuz? Cevabı “evet“ ise, nasıl?

        Son 5 yılda şirketlerinin toplam borcunun GSYH’sına oranı bizden daha fazla artmış tek ülke olan Çin, “Vergi İndirimleri” silahını oynuyor. Şirketlerini daha fazla borçlandırmak için cesaretlendirmiyor. Bizim bütçede şirketlere ve hane halkına vergi indirimi yapabilecek yerimiz var mı?

        Ticaret Savaşları ve sonrasında ortaya çıkan korumacılık dalgası ülkeler arasında yeni ticari paktlar kuruluyor. Küresel ticaretten aldığımız payı yüzde 1’e çıkartmak ve daha az kırılgan bir ekonomi olmak istiyoruz. Bu durumda nasıl bir dış politika izlemeliyiz ki yeni dünya düzeninde bu hedefe ulaşabilecek bir alt yapı kuralım?

        Sanırım bu ve benzeri sorulara, iyi hazırlanılmış doyurucu cevaplar verecek noktaya gelirsek, 2018- 2019’un acısını rahatlıklar çıkartacak 2020 ve sonrası bizi bekliyor olabilir.

        Diğer Yazılar