Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Berlin sanatta son yıllarda Avrupa’da en hızlı gelişen şehir… Yalnızca Mitte Bölgesi’nde 30’dan fazla galeri yer alıyor, şehirde toplam 600 galeri var. Geçtiğimiz hafta Berlin sanat haritasına yepyeni bir platform eklendi: LAS/Light Art Space. 1960'lardan kalma enerji santrali olan Kraftwerk binasını Berlin’in en büyük sergi mekanına dönüştüren LAS’ın açılış sergisi ‘Latent Being’in arkasındaki isim ise Refik Anadol.

        LAS: Sanat, Bilim ve Teknoloji

        Sanat, bilim ve teknolojinin kesiştiği noktada kar amacı gütmeyen bir sanat platformu LAS. Sanatçılardan bilim adamlarına, yazarlara, müzisyenlere, teknoloji uzmanlarına, kapısı açık. Tek bir şartı var: Geniş bir uygulama yelpazesinde olsa da, çağdaş projelerin merkezinde ‘Işık’ olması bekleniyor.

        LAS oldukça iddialı bir ekiple kurulmuş: Bettina, LAS’in kurucusu ve operasyonun başındaki isim; Sanat tarihçisi, New York, Londra ve Münih'te pek çok özel koleksiyonu müzeye dönüştürmesiyle tanınıyor. Yanında Berlin Gropius Bau'nun eski direktörlerinden Kristina Leipold ve Serpentine Gallery küratörlerinden Agnes Gryczkowska var. Danışma kurulunda, Şangay'daki Chronus Sanat Merkezi (Çin'in medya sanatına adanmış tek müzesi) Direktörü Zhang Ga, Dia Art Foundation Direktörü Jessica Morgan ve Londra'daki Serpentine Gallery’nin CTO’su, küratör ve teknoloji uzmanı Ben Vickers yer alıyor.

        Refik Anadol, Deniz Çağlar
        Refik Anadol, Deniz Çağlar

        ‘Hayal mi, Gerçek mi?’

        Refik Anadol’la başlayan sergi programının tümünde mekana özgü yapıtlara ve duyusal deneyimlere yer verileceğini söylüyor Bettina.

        Nitekim, Anadol ‘Latent Being’ ile algılarımıza meydan okumuş; Dünya içinde bir dünya yaratmış.

        ‘Yapay zekanın gidebileceği son nokta nedir?"diye sorduğumda Anadol’a; “Hayal ve gerçek; Dijital dünya ve fiziksel dünya kavramları birbirine karışacak” diyor. ‘Latent Being’ ile bu gerçeğe bir adım daha yaklaştığımızı söyleyebilirim.

        Yapay zekânın insan etkileşimi ile birleşmesindeki estetik ve yaratıcılığı aktaran, bilişsel kapasiteye sahip, büyüleyici bir deneyim. Yeni bir gerçeklik boyutu...

        Berlin’e ait on milyondan fazla görüntüyü yapay zeka gerçek zamanlı hayal ediyor, işliyor, görselleştiriyor; kolektif hafızalarımızdan oluşan dev veri resimleri oluşturuyor.

        Bu sırada, ışık ve lazer şekillendiriyor mekanı; Ses tasarımcısı Kerim Karaoğlu’nun Berlin’de çeşitli ortamlardan topladığı ses kayıtlarını, yine yapay zeka etkileyici ses soyutlamalarına dönüştürüyor.

        Öğreniyorum ki, girişte boynumuza takılan çipli ‘Ziyaretçi Kartları’ ve akıllı algoritmalar da bu noktada devrede. İlki gerçekleşen bu uygulamayla, yapay zeka ziyaretçilerin hareketini gerçek zamanlı olarak kompozisyona entegre ediyor. Yerleştirmenin bir parçası oluyorsunuz.

        Makine zekası ve fiziksel dünyanın zamansal ve mekansal boyutları ile olan ilişkimizi sorgulatıyor; yapay zekanın yaratıcı potansiyeli, insanlığın geleceği üzerine düşündürüyor.

        Anadol’un sanatsal pratiğinde temel materyal ‘Big Data’, çözüm ortağı ise yapay zeka; ‘Latent Being’ gibi, görsel-işitsel performanslar, mekana özgü parametrik veri heykelleri ve interaktif yerleştirmeler olarak karşımıza çıkıyor.

        Yapay zeka estetiğinin öncülerinden kabul edilen Anadol’un çalışmaları, teknik üstünlük ve estetik cezbediciliğinin yanı sıra çok daha geniş bir anlatının sembolü esasında.

        Çalışmalarının arkasındaki güçlü kavramsal yaklaşımda elbette akademisyen kimliğinin etkisi büyük. Anadol, University of California Los Angeles’ta (UCLA) Medya Sanatları Tasarımı bölümünde fakülte üyesi. UCLA, bu disiplinlerde 40 yıldır eğitim veren, öncü eğitim kurumlarından.

        Ben Vickers ve Refik Anadol söyleşi...
        Ben Vickers ve Refik Anadol söyleşi...

        Anadol’un sanatsal yaklaşımının geldiği nokta ve gelecekteki potansiyeli heyecan verici.

        Kullandığı yenilikçi teknikler, sanat dışı disiplinlere, özellikle bilime ışık tutabilecek uygulamalarda da geleceğe dair vizyon oluşturma yolunda. Beyin dalgalarını ölçen sensör sayesinde hatıraların titreşimlerini görselleştiren ‘Eriyen Hatıralar' projesi örneğin; Mayo Clinic ve Alzheimer Enstitüsü bu yöntemi araştırmalarında kullanmak üzere Anadol’u takip ediyor. NASA ile ortak çalışmaları var, Walt Disney Concert Hall projesi ile Microsoft araştırma ödülünü alan ilk sanatsal projenin mimarı.

        LAS’ın da Anadol ile başladığı bu yolda, disiplinlerarası ve ‘deneysel’ kimliğiyle; Sanatın bilime, bilimin sanata, teknolojiye ilham vereceği benzer projelere önayak olmasını diliyorum.

        Refik Anadol’dan son bir müjde daha: ‘Eriyen Hatıralar’, Şubat 2020 itibariyle Centre Pompidou’da gösterilecek. Sırada, Fondation Louis Vuitton koleksiyonu için ürettiği proje ve The National Gallery of Victoria (NGV) Avusturalya sergileri var.

        *

        ‘Latent Being’, LAS/Light Art Space’de 5 Ocak’a kadar devam ediyor.

        Diğer Yazılar