Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Resmi rakamlara göre Türkiye’de 3 milyon 500 bin Suriyeli yaşıyor, kayıtlı olmayanlarla sayının 5 milyon kişiye ulaştığı öne sürülüyor.

        Kapılarını zor durumdaki insanlara sonuna kadar açan Türkler, şimdi ya nötr ya da nefrete dönüşme sinyalleri veren duyguların sahibi.

        Devletin ‘Niyet iyi, akibet karışık’ yaklaşımlı, sistemsiz uygulamaları sorunları katmerleştirdi. Sıkıntının büyüklüğünü Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü de görmüş olacak ki, basın mensupları için Birleşmiş Milletler kaynaklı, ‘Göç ve Mültecilik bilgi ve farkındalık’ semineri düzenledi.

        Ülkenin tüm kentlerinden basın mensupları ağırlandı ve periyotlar şeklinde seminerler devam edecek. Öncelikle vurgulanan, birbirine karıştırılan birkaç sözcüktü. Literatürdeki anlamları aktarıldı.

        GÖÇMEN: ‘Suriyeli göçmenler’ diye tanımlamak külliyen yanlış örneğin. Çünkü göçmenlik, gönüllü göç etme statüsünü ifade ediyor.

        MÜLTECİ: Irkı, dini, milliyeti ya da sosyal/siyasi zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıması gerekli. Türkiye, 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi’ni coğrafi sınırlama koşuluna göre imzaladı. O nedenle Avrupa Konseyi’ne üye olmayan ülkelerden gelen sığınmacılar mülteci statüsüne sahip olamıyor.

        ŞARTLI MÜLTECİ: Avrupa ülkeleri dışında mülteci durumuna düşen şahıslara verilen statüye deniyor.

        SIĞINMACI: Kendine uluslararası koruma arayan fakat başka ülkeye başvuru süreci henüz tamamlanmamış kişi.

        GEÇİCİ KORUMA: Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, acil koruma bulmak için kitlesel olarak sınırlara gelen yabancılara sağlanan korumayı ifade ediyor.

        Yani ülkemize gelen Suriyeliler için literatüre göre ‘Geçici koruma almış kişiler’ demek gerekli.

        Literatürü bırakıp yaşadığımız gerçeklere gelelim. Onu da Hatay ve Urfa’dan gelen meslektaşlarımız aktardı. Gerginliğin zirvede olduğunu söylediler.

        Suriyeliler ilk geldiklerinde yani 7 yıl önce herkesin evlerinde ağırladığını bugün mahallelerin bile birbirinden ayrıldığını anlattılar.

        Hayat zorlaştıkça Türklerde, kendilerinden daha fazla hakka sahip olduğunu düşündükleri Suriyeliler’e karşı tepki büyüyor. Suriyeliler ise işsizlik, asayiş ve daha birçok sorunla boğuşuyor. 390 bin Suriyeli çocuk okula gidemiyor. Türkiye’de doğan 240 bin Suriyeli bebeklerin çoğu sağlıksız koşullarda büyüyor.

        Yüzlerce sorun, her iki tarafta da kendi haline bırakılmışlık var. Olayların bugüne gelmesinin önemli nedenlerinden biri meslek sahibi olanların Türkiye’de uzun süre çalışma izni alamamaları olarak gösteriliyor. Yetkililerden sadece Almanya’ya 6 bin Suriyeli doktorun yerleştiğini öğreniyoruz. Dibine kadar haklı ve iyi niyetle başlayan bu serüven, yetersiz politikalar yüzünden sorun yumağına dönüştü. Evet biz basın mensupları yeşeren nefret diline sonuna kadar karşı duracağız bu kesin.

        Ancak gerçeklere neşteri kim vuracak?

        Diğer Yazılar