Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hani Hülya Avşar yıllardır “Sanatçıdan dost olmaz” diyor da başka da bir şey demiyor ya.

        Hani hiçbir sanatçı ile yan yana gözükmüyor ya.

        Dost seven.

        Ama zaman zaman kavga edip sonra da barışan. Hatta dostsuz yapamayan.

        Sektörde çok kişi ile bir dargın bir barışık olan Demet Akalın da “Hülya Avşar çok doğru söylüyor. Sanatçıdan dost olmaz” demiş.

        Gerçekten sanatçıdan dost olmaz mı?

        Ya da olmaz olur mu?

        Kendi gözlemlerim ve deneyimlerden şunu çok açık net söyleyebilirim ki;

        evet sanatçıdan dost olmaz.

        Ama hangi sanatçıdan?

        1-Dönemin assolistlerinden.

        2-Dönemin sinema sanatçılarından.

        Yani her sanatçı bu kategoriye girmiyor anlayacağınız. Assolistler döneminde hep şu kaideler vardı:

        -Benim adım onun isminin önünde yazılacak.

        -Afişte benim adım büyük yazılacak. Onun küçük yazılacak.

        -En büyük kulis benim olacak.

        -O ne kadar para alıyorsa ben üç katı fazla para alacağım.

        -O sahneye çıkıyorsa ben çıkmam.

        -Bilmem kim orada sahneye çıkmaya başlamış. Hemen onu kovun.

        Gibi uzayıp giden yaptırımlar yüzünden hiç bir zaman dost olamamışlar, dost kavramını oluşturamamışlar.

        Bir dönemin ünlü isimleri.

        Fakat günümüzde özellikle yeni nesil oyuncularda hiç böyle bir mantık ve ilerleme yok.

        Kimsenin kimsenin parasıyla puluyla ilgilendiğini duymuyorum, görmüyorum.

        Kimsenin kimseyle adının öne yazılıp yazılmadığıyla da ilgilenip, ilgilenmediğini duymuyorum.

        Sadece işlerine odaklanıyorlar. Yaptıkları işi birlikte sahip çıkıp göğüs geriyorlar.

        Hiç biri birinden daha önce ya da geride değil.

        Ancak işe başlamadan her türlü şartları oluşturup yola çıkıyorlar.

        Ve başarıya ulaştırdıkları iş sayesinde daha farklı anlaşmalar kurguluyorlar.

        Örnek vereceğim:

        Serenay Sarıkaya, Enis Arıkan ve Ezgi Mola’dan Alice Müzikali ile bir yola çıktılar.

        Alice Müzikali aslında Serenay Sarıkaya’nın üzerine dikildi.

        Yani: Serenay Sarıkaya için böyle bir müzikal hazırlandı.

        Ve ekipte kimler olmasına karar verilip öyle teklif edildi. Serenay Sarıkaya her zaman bu ekibin en starıydı. En fazla ücreti alanıydı.

        Ama ne Serenay Sarıkaya bunun böyle olduğunu ne Ezgi Mola’ya ne Enis Arıkan'ı ne de diğer oyuncu arkadaşlarına hissettirdi.

        Ne de diğerleri bu durumun önüne geçmeye çalıştı.

        Herkes konumunu, durumunu bilip birlikte işi göğüsledi. Ve olan ortada.

        Müzikal tuttu.

        Serenay Sarıkaya’ya yaradığını gibi diğer oyunculara da yaradı bu durum.

        Diğerleri de birbiri ardına reklam filmlerinde oynamaya başladı. Hatta çok güzel programlar yapmaya başladılar.

        Anlayacağınız “Kavga yok”, “Tartışma yok”, “Benim kulisim onun kulisi” durumu yok. “Afiş kavgası” yok.

        Ve gayet de iyi dost ve arkadaşlar.

        Bu demek oluyor ki: “Sanatçıdan dost olmaz” kavramı yanlış. Yani bir dönem assolist dünyasında ve Yeşilçam dünyasında kalmış çirkin bir durum.

        O dönem herkes herkesin koltuğunda gözü, yaptığı işte ve parasında gözü vardı.

        Artık o günlerin çok geride kaldığı dönemlerdeyiz.

        *

        Kıyafet meselesi

        Demet Akalın bir de “Zamanında mayo ve açık elbiseler giydim. Anne olduktan sonra biraz daha dikkatliyim. Birkaç ünlü hatun çok kötü giyiniyor. Dehşet vaziyetteler. Onların dekolte değil, pornografi. Görünce midemi bulandırıyorlar” demiş.

        İyi de ne gerek var Demet bu sözlere!

        Milletin kıyafeti ile bu kadar ilgilenmek, çirkin sözler söylemek gereksiz.

        Sonra saçma sapan tipler çıkıyor “Yok bilmem kimin şortu”, “Yok bilmem kimin eteği” diye ya taciz ediyor ya tecavüz. Ya da tokat atıyor.

        Sen göz önünde biri olarak bu sözlerden ekstra kaçınmalısın. Ki kim ne giyerse giysin.

        Belki onlarda ilerde senin gibi düşünüp giymeyecek.

        Sen de giymişsin ve artık zamanının geçtiğini düşünüp giymiyorsun.

        Allah aşkına birilerinin kıyafeti diye eleştirmekten vazgeçelim.

        Belki senin de zamanında giydiğin mayo ya da açık kıyafetler birinin midesini bulandırıyordu.

        Özellikle son yıllarda bu tarz söylemlere ekstra dikkat etmek gerektiğini düşünüyorum.

        Demet Akalın’ın da bu konuya bir daha daha hassas yaklaşacağına inanıyorum.

        *

        Brad ve Jennifer bir araya gelirse

        Haftaya tam da Brad Pitt ve Jennifer Aniston’un fotoğrafları ile başladık.

        Jennifer’i, Angelina Jolie ile aldatan Brad Pitt’in, Jennifer’i olan ilgisi herkesin yine ilgi odağıydı.

        Bu görüntüler sonrasında birçok kişi şöyle cümleler kurdu:

        -Karma diye bir gerçek var.

        -Aldatan erkek, aldattığı kadına illa ki dönmek ister.

        -Jennifer kazandı.

        -Kaç Jennifer kaç.

        Sonuç olarak: Bir kaide daha gerçekleşmiş oldu ki, aldatan erkek eninde sonunda aldattığı kadına ayrı bir ilgi duyuyor, onun yanında olmak istiyor.

        Ve geçirdiği kötü günlerinde ise hep onu istiyor.

        Dünya starı da olsan, sıradan bir vatandaş da olsan. Hatta Türk ya da yabancı olsun. Hiç fark etmiyor.

        Genelde yaşanan durum mu?

        Diğer Yazılar