Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KEMAL Kılıçdaroğlu, siyaseti ve CHP Genel Başkanlığı’nı bıraksın ve olimpiyatlara hazırlanmaya başlasın bence.

        Çünkü “yürüyüş” dalında çok başarılı, ama siyaset dalında durumu pek de öyle değil.

        Alman medyasına verdiği bir röportajda Kılıçdaroğlu’nun söyledikleri, bir siyaset adamı açısından çok hoş değil.

        Alman gazetecinin, “Bir araştırmaya göre Almanların yüzde 90’ı Türkiye’de tatil yapmak istemiyor; çünkü yanlış bir tişört veya yanlış bir fıkra yüzünden tutuklanmaktan korkuyorlar. Bu korku yerinde bir korku mu?” sorusuna garip bir yanıt veriyor.

        Kılıçdaroğlu, “Maalesef böyle bir havanın gerçekten olduğunu tespit ediyorum. Ben uzun zamandır Türkiye’de şu an hiç kimse için güvenlik garantisi olmadığını, ne can ne de mal güvenliği olduğunu söylüyorum” diyor.

        Bu yanıt Alman gazetecinin arayıp da bulamadığı bir cümle.

        Gerçi Kılıçdaroğlu sonra bunu düzeltmeye çalışıyor ve “Tabii ki devlet, terör örgütlerinin propagandalarına karşı önlem almalı. Maalesef yasaların geçmediği, adaletin olmadığı bir dönemde yaşıyoruz” diyor ama geçmiş olsun.

        Oysa usta bir siyasetçi olup “Türkiye, turistler için tehlikeli bir ülke değildir. Bizim bahsettiğimiz hukuksuzluklar Türk vatandaşları için tehdittir. Tutuklu olan sivil toplum örgütü üyesi yabancıların durumlarını da CHP olarak yakından takip ediyoruz” dese hem politikasına uygun davranmış, hem de en azından Türk turizmine zarar vermemiş olacak.

        Aradan geçen onca yıla rağmen Kılıçdaroğlu hâlâ acemi, hâlâ “akım” derken başka şeyler diyor.

        Allah’ı var, iyi yürüyor.

        Ama sonrasında bir çuval inciri berbat ediyor.

        BÜYÜKELÇİ OLABİLİR Mİ?

        “KILIÇDAROĞLU siyaseti bıraksın” dedim.

        Olimpiyatlarda “yürüyüş” dalında milli olmasını önerdim, ama Kemal Bey’in ileride bir iktidar değişikliği sonrasında yapabileceği bir iş daha var.

        Alman medyasına verdiği demeçten sonra artık büyükelçi olabilir.

        Çünkü yurtdışında Türkiye aleyhine konuşanlara bu kapı sonuna kadar açık.

        Birkaç yıl öncesine kadar başta ABD olmak üzere katıldığı uluslararası toplantılarda Türkiye’ye demediğini bırakmayan Merve Kavakçı büyükelçi olduğuna göre, Kemal Kılıçdaroğlu da rahat rahat olur.

        ATATÜRK HAVALİMANI’NDA YENİ BİR ŞEY YOK

        3. havalimanı açıldıktan sonra Atatürk Havalimanı’na ne olacağı sorusu Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan’a sorulunca, “Yeşil alan olacak, binalar da fuar alanı olarak kullanılacak” yanıtını vermiş.

        Medyamız da bunun üzerine atlamış ve müjdeyi patlatmış.

        Oysa bunun böyle olacağını 2013 yılında o sırada Başbakan olan Tayyip Erdoğan açıklamıştı.

        Gezi olayları sırasında Teke Tek’e çıkıp, pek çoğunuzun çok kızdığı o programda konuyla ilgili soruma “3. havalimanı hizmete alınınca Atatürk Havalimanı’nda sadece özel jetlerin inip kalkması için tek bir pist ve genel havacılık terminali kalacak. Geri kalan birkaç kilometrekarelik alan ise yeşil alan olarak İstanbulluların olacak” yanıtını vermişti.

        Daha sonra benim bunu söylediğim her yerde, hemen herkes “Yok canım. O kadar değerli bir araziyi bırakmazlar” cümlesini işittim.

        Bakan Arslan’ın bu cümlesi yeni bir şey olmamakla birlikte Erdoğan’ın o günkü fikrinden milim adım atmadığını gösteriyor.

        Açıkçası orada böyle birkaç kilometrekarelik bir park, İstanbul için müthiş bir şey olur.

        ARSEN İLYASOV NASIL BUHARLAŞTI

        ARDA’dan sonra bir sporcumuz daha Milli Takım’a katılmama kararı aldı.

        Fakat bu kez bir basketbolcu.

        Ersan İlyasova.

        “Yorgunum, Milli Takım’a gelemeyeceğim” demiş.

        Gelin size Milli Takım’ı reddeden bu oyuncumuzun hikâyesini anlatayım.

        7 Ağustos 2002 günü Arsen İlyasov adında 18 yaşında bir Özbek genci, pasaportunu kullanarak resmi biçimde Türkiye’ye giriş yapar.

        Ancak bu gençten bir daha haber alınamaz.

        Genç Arsen’in Türkiye’ye girmesinden 33 gün sonra 9 Eylül 2002 günü, Şemsettin Bulut isimli bir Türk vatandaşı, oğlunun nüfus kaydını yaptırmayı unuttuğu gerekçesiyle resmi makamlara başvuruda bulunur ve 15 yaşındaki çocuğa Ersan İlyasova adıyla nüfus kâğıdı ve pasaport çıkarılır.

        Soyadı niye Bulut değildir bilinmez.

        15 yaşındaki genç Ersan, o yıl 2. ligde Yeşilyurt takımında ve Milli Takım’da oynamaya başlar.

        Özbekistan Basketbol Federasyonu, FIBA’ya itiraz eder ve “Biz bu çocuğu tanıyoruz. Bu bizim Arsen” diyerek itiraz eder, ama bir sonuç çıkmaz. FIBA, Türkiye’yi haklı bulur.

        Çünkü oyuncu kayıtlarda, 1987 Türkiye-Eskişehir doğumlu Ersan İlyasova’dır.

        1984 doğumlu Arsen İlyasov yok olmuş, nüfusa kaydı unutulan Ersan İlyasova ise 1987’de doğmuştur.

        Şimdilerde Milli Takım’dan affını isteyen acaba hangisidir?

        MY NAME IS BOND

        YİNE birileri benim için “Ajan” demiş.

        Yeni değil, şaşırtıcı değil.

        Benim için bu yakıştırmayı yıllarca en fazla yapan Fehmi Koru oldu.

        Her fırsatta ajan olduğumu söyledi.

        FETÖ’cülerin beni karalama aracıydı.

        Şimdi de kripto FETÖ’cüler buna sarıldılar.

        Vallahi işin aslına bakarsanız James Bond’u çok beğenirim.

        Ajanlık tarafını bilmem ama keyifli bir hayat tarzı vardı.

        Bond’a sunulan imkânlar eksiksiz biçimde bana da aynen sunulsaydı o gençlik dönemim için iyi bir meşgale olurdu.

        Gerçi Indiana Jones da uyardı ama Bond da idare ederdi. Ama bu yaştan sonra yakışık almaz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Hayatın ciddiye alınmayacak kadar kısa, boşa geçirilmeyecek kadar uzun olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar