Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AK Parti içinde kimi il başkanlarının, kimi belediye başkanlarının istifasının istendiği dedikodu olmaktan çıktı, AK Parti Genel Başkanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Şimdilik istemedik ama bu istemeyeceğimiz anlamına gelmez” demesiyle tüm parti örgütü ve belediye başkanları diken üzerinde oturmaya başladı.

        Kadir Topbaş gibi, Erdoğan’ın gençliğinden bu yana yol arkadaşı olan birinin bile gönderilebilir olması, bu konuda hiç kimseye bir ayrıcalık tanınmayacağının da kanıtı oldu.

        Kimlerin istifası istendi, kimlerin istenecek ben onu bilmem, bilemem.

        Uyduracak halim de yok.

        Konuşulan isimleri ben de sizler gibi medyadan izliyorum.

        Medyadan izlediğim bir başka şey ise bu belediye başkanlarından bazılarının direneceği iddiası.

        Bakın ben size söylemiş olayım, böyle bir talep gelirse, hiçbir belediye başkanının, hiçbir parti yöneticisinin “direnme şansı yok”.

        Açık söyleyeyim, heceleyeyim,

        “Dİ RE NE MEZ LER”.

        Pazarlık edebilirler, zamanlama konusunda bir kolaylık isteyebilirler, istifanın onur kırıcı bir şekilde olmaması için ricacı olabilirler, “Hastane raporu alıp sağlık sorunlarımı gerekçe göstererek bırakayım” falan diyebilirler.

        Bunların hepsi mümkün.

        Ama “İstifa falan etmiyorum” diyemezler.

        Direnen, “İstifa etmiyorum” diyen olursa, parti yönetimi bundan dolayı üzülmez, geri adım falan da atmaz.

        Çünkü yönetimin elinde çok iyi bir “koz” var.

        Kozun adı FETÖ.

        Direnen olursa, hemen FETÖ bağlantısı ortaya dökülür.

        Verilen bir arsa, yapılan bir yardım, sağlanan bir kolaylık, FETÖ liderine zikredilmiş bir övgü, bir Pennsylvania gezisi, ziyaret edilmiş bir FETÖ okulu, FETÖ okuluna gönderilmiş bir çocuk veya torun, FETÖ’cülerle yapılmış bir telefon konuşması ve tabii telefonda bulunacak veya çoktan bulunmuş bir ByLock.

        Bunlar ortaya konulur ve yargı zaten gereğini yapar, istifa etmiş bir başkan olmak varken, FETÖ’cülükten içeri atılmış eski başkan oluverirler bir anda.

        İktidar partisi bundan hiç de gocunmaz, hatta tam aksine “FETÖ’nün siyasi ayağıyla mücadele edilmiyor” eleştirilerini de ortadan kaldırır, kendi partisinde de temizlik yapan güçlü bir konuma yükselir.

        Hatta bu konum, muhalefet partilerinin belediye başkanlarına da dokunabilmenin yolunu ardına kadar açar.

        AK Parti yönetimi için bu yol sonuna kadar açıktır, çünkü geçmişte FETÖ’cülerle sıfır teması olmuş tek bir AK Partili bile yoktur...

        Tüm bunlar olur mu bilemem.

        Ama isterlerse olur!

        **************

        LONDRA, AVRUPA’DA DEĞİL Mİ?

        İKİ gündür Londra’dayım ve kendimi Avrupa’da gibi hissetmiyorum.

        Fransa, Almanya gibi ülkelerden sonra Londra’da bulunmak ilginç.

        Niye mi?

        Burada “Türk’üm” deyince ya kötü ya da acıyan bakışlarla karşılaşmıyorsunuz.

        Fransa’da veya Almanya’da Türk olduğunuzu öğrenen herkes, Türkiye aleyhtarı tavrını açıkça ortaya koyar, Türkiye ve Türkiye Cumhurbaşkanı ile ilgili sert eleştiriler yapar ve tüm Türkleri bunların sorumlusu olarak suçlayan bir tavır gösterirken, Londra’da hiç kimseden böyle bir şey duymadım.

        Bu duruma oldukça şaşırdığımı söylemem lazım.

        **************

        TON DÜŞMESİ LEHİMİZE

        BARZANİ’nin bağımsızlık referandumuna karşı Türkiye’nin kullandığı ton sevindirici bir şekilde aşağı çekildi.

        Çok da iyi oldu.

        Çünkü özellikle Batı medyasında, sanki Barzani’nin bağımsızlık girişimine karşı çıkan tek ülke Türkiye imiş gibi bir hava yaratılıyor, Batı’da bir süredir pompalanan Kürtçülük romantizmi etkisiyle Türkiye suçlanıyordu.

        Oysa bu işten rahatsız olması gereken ilk ülke Irak.

        İspanya’yla aynı konumda.

        Ama sanki Irak razı da Türkiye karşı gibi bir durum oluşturuluyordu.

        Tonun düşmesi ve meselenin daha soğukkanlı ele alınması Türkiye’nin lehine.

        Bu konudaki tahminimi daha önce yazmıştım ve yüksek tonun özellikle Bahçeli’yi rahatlatmak için kullanıldığını düşündüğümü söylemiştim.

        Şimdi anladığım, Bahçeli’yle bu konuda konuşuldu ve “İzin vermeyiz elbet ama gelişmelere bakalım önce. Irak ve İran önden gitsin” denilerek ikna edildi.

        Devlet Bahçeli bu konuda ikna olmuşsa memleket için iyi bir şey yapmış demektir.

        **************

        İSPANYA BÖLÜNSE DE LA LİGA BÖLÜNMESİN

        İSPANYA’da ciddi bir bölünme tehlikesi var.

        Katalanlar, uzun süreden beri istedikleri bağımsızlık için sandık başına gittiler ve “self determinasyon hakkı” denilebilecek bir oylama sonucunda bağımsızlık istediklerini söylediler.

        İspanya ayakta.

        Bölünme riski İspanyolları korkutuyor, ülke sanki yeni bir iç savaş korkusu içinde.

        İspanya’daki gelişmelere dünyanın bakışı ise futbol üzerinden.

        Kimse “İspanya ne olacak, ülke karışacak mı?” diye sormuyor.

        Herkesin dilinde “Barcelona ne olacak?” sorusu.

        - Katalonya bağımsız olursa Barcelona, La Liga’dan atılacak mı?

        - Katalonya UEFA üyesi olmadığı için Barcelona, Avrupa kupalarına katılabilecek mi?

        - La Liga’ya veda ederse sponsorlar Barcelona’yı bırakır mı?

        - Sponsorlar giderse Barcelona Messi, Suarez gibi yıldızları elinde tutabilir mi?

        - Sponsor olmayınca geliri düşecek olan yıldızlar Barcelona’da kalır mı?

        Dünya Katalan bağımsızlığını Barcelona üzerinden tartışıyor.

        Neredeyse “İspanya bölünse de La Liga bölünmesin” diyecek herkes.

        ZENGİN AYRILMAK İSTİYOR

        İSPANYA yıllarca Bask bölgesindeki ayrılıkçılarla savaştı.

        Bask ayrılmadı ama Katalonya ayrılık kararı aldı.

        Bütün Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, İspanya’da da kuzey zengin ve üretici, güney ise daha az üretip bu zenginlikten pay alıyor.

        Bask ve Katalonya gibi bölgeler, ülkenin ulusal gelirinin önemli bir bölümünü üretiyorlar.

        Haliyle de bu geliri paylaşmaktan memnun değiller.

        Buna bir de etnik farklılık eklenince zenginler, fakirlerden ayrılmak istiyor.

        İspanya’da durum bu, Belçika’da durum bu, hatta İtalya’da bile durum bu.

        Bunun tersi ise Türkiye’de.

        Ülkenin zengin ve üreten kesimi ayrılığa karşı çıkarken, üretimin ve refahın düşük olduğu bölgelerde bazı gruplar “ayrılıkçı”.

        Bu da bize özgü bir abukluk olsa gerek.

        **************

        ÖPÜŞME DÖVÜŞ

        SAMATYA’da sahil kenarında romantizm rüzgârına kapılıp öpüşen çifte para cezası kesilmiş.

        İlk düşüncem, “Kadri Gürsel’in öpüşme fotoğrafının intikamı alınıyor galiba” oldu.

        Ama galiba yanılıyorum.

        Mesele bu kadar basit değil.

        Mesele sevgisizlik.

        Bizim ülkemizde her gün adam vuranlara, sokakta dövüşenlere ceza kesilmez.

        Ama öpüşenlere kesilir.

        Meselemiz sevgisizlik.

        Sevmiyoruz, sevmeye saygı duymuyoruz.

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        İyimserliğin, karamsarlıktan daha fazla güç verdiğini unutmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar