Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRKİYE’nin nerede durduğunu, nerede kiminle dost, kiminle düşman olduğunu, kimin yanında kime karşı, kime karşı kimin yanında olduğumuzu falan artık karıştırdım.

        Oturup bir yorum yazacağım ama yazamıyorum.

        Ya dost zannettiğimiz biri aslında düşmansa ve bir anda vatan haini olursam ya da düşman zannettiğimiz birisi aslında dostsa ve ben durduk yerde Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermeye çalışan biri konumuna düşersem diye tedirginim.

        Ne halt edeceğimi bilmiyorum.

        Biri lütfen beni şu konularda aydınlatsın:

        1. Şii Haşdi Şabi bizim dostumuz mu, düşmanımız mı?

        Düne kadar Haşdi Şabi, Kuzey’e Kürt ve Türkmen bölgelerine gelecek diye kıyamet koparıyor, tehdit üstüne tehdit savuruyorduk. Şimdi Haşdi Şabi, Kerkük’te Barzani’ye saldırıyor ve biz çok seviniyoruz. Haşdi Şabi bizimle dost mu, düşman mı?

        2. Haşdi Şabi’nin Kerkük’e gelip Türkmenlere kırım yapmasından korkuyorduk. Artık korkmuyor muyuz? Türkmenleri mi gözden çıkardık, yoksa Haşdi Şabi “Korkmayın, kırmayız” diye söz mü verdi?

        3. Afrin’de Rusya’nın kontrol, kumanda ve desteği altında PKK/YPG militanları barınıyor. Biz Suriye’de ve genelde Rusya ile müttefik olduğumuza göre, Afrin’deki PKK’lılarla aramız iyi mi?

        4. Rusya PKK/YPG’ye destek veriyor. Rusya ile iyi miyiz, kötü müyüz?

        5. ABD ise diğer kantonlarda PKK/YPG’ye destek veriyor. Rusya YPG/PKK’ya destek verince ilişkimiz bozulmuyor da ABD verince niye bozuluyor? Yoksa ABD ile bozulmuyor da biz mi yanlış anlıyoruz?

        6. Irak merkezi hükümetine tehditler savurup adam yerine koymadığımızı söylüyorduk. Anlayabildiğim kadarıyla şimdilik aramız iyi. Bu iyi olma durumu ne kadar sürecek?

        7. Irak merkezi hükümetinin Sünni Kürt, Sünni Arap ve Sünni Türklere eziyet ettiğini, mezhepçilik yaptığını söylüyor ve kızıyorduk. Artık kızmıyorsak, ki öyle görünüyor, Irak merkezi hükümeti bu mezhepçi tavrından vaz mı geçti? Yoksa biz mi bazı şeylerden vazgeçtik?

        8. Esed’e Esad demeye başlayabilir miyiz? Biraz daha bekleyelim mi?

        Birisi beni bu konularda aydınlatabilirse, ben de rahat rahat yazı yazabilir, yorum yapabilirim.

        Yok eğer “Başının çaresine bak” diyorsanız, ben en iyisi bu konular netleşinceye kadar magazin ekinde yazayım.

        Çünkü orada da kimin eli kimin cebinde pek belli olmasa da en azından vatan haini damgası yeme riski yok.

        En fazla bir restoranda bir magazin figüründen dayak yerim.

        **************

        TOPTAN UZATIN BİTSİN

        MİLLİ Güvenlik Kurulu (MGK) toplandı ve uzun uzun tartıştıktan sonra olağanüstü hal uygulamasının 3 ay daha uzatılması kararını aldı.

        Yerseniz.

        Tartışma, konuşma falan yok.

        “Uzatılacak” denildi, uzatıldı.

        Bence bu millete daha fazla ıstırap çektirmeyin.

        Gidişat belli.

        Bir dahaki MGK’da, “OHAL 2019 yılı sonuna kadar uzatılmıştır” diye bir tavsiye kararı alın.

        Biliyorum, Anayasa’nın 121. maddesi buna engel, ama önemli değil.

        “Anayasa’yı bir kez çiğnemekle bir şey olmaz” demişti bir “büyük devlet adamı”.

        Bir kez çiğnendi mi de ikinci kez çiğnemenin önünde bir engel kalmaz.

        Haaa, “Biz Anayasa’ya çok saygılıyız” diyorsanız, onun da çaresi var.

        MGK, “OHAL, 2019 yılına kadar her 4 ayda bir 4 ay uzatılmak üzere TBMM’ye götürülecektir” dersiniz, MGK gündemini de boşuna buna ayırmamış olursunuz.

        **************

        BAŞ DÖNDÜREN İDDİALI YAZILAR

        AHMET Hakan’ın dostu Melih Gökçek konusundaki dönüşleri beni çok güldürüyor.

        Önce “Melih Gökçek gidiyor”.

        Ardından “Bu gidişi haber veren muhabirim muazzam bir muhabir”.

        Daha sonra “Melih Gökçek gitmiyor, ama artık tweet atmayacak”.

        Hemen ardından “Tweet atacak ama polemik tweet’i atmayacak”.

        Sonra “Seçime kadar kalma konusunda anlaştı”.

        Ve son olarak “Bugün istifa edebilir”.

        Bu yazılar Melih Gökçek’in bile başını döndürmüştür.

        En iyisi bu konuya biraz seyirci kalması galiba.

        **************

        ŞİMDİ MODA BİLİNEN SIRLAR

        ABD ve hatta Batı dünyasının tamamı, Harvey Weinstein adlı Hollywood yapımcısının taciz skandallarını konuşuyor.

        “NYT’den 2 kadın gazeteci bu rezaleti ortaya çıkarmışlar” deniliyor.

        Ama anlaşılıyor ki 2 kadın gazetecinin ortaya çıkardığı bir şey yok. Her şey zaten ortadaymış ve Weinstein’in yediği haltları bilmeyen yokmuş sinema dünyasında.

        Sadece konuşulmuyormuş.

        NYT, herkesin bildiğini herkese duyurmuş sadece.

        Bizde de benzer bir durum Elif Şafak mevzuunda yaşanıyor.

        Bizde de Elif Şafak’ın “kadınlardan da” hoşlandığı, medya çevrelerinde bilinen bir sırdı.

        “Özel hayat” falan deyip kimse yazmazdı, ama bilinirdi.

        O da çok bilinen bu sırrı aniden açıklayıverdi.

        Herkes de aynen Weinstein olayında olduğu gibi “şaşırmış numarası” yaptı.

        Doğrusunu isterseniz Elif Şafak’ın cinsel tercihi konusu beni hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

        Keyfi bilir.

        “Niye şimdi açıkladı?” diye soranlara ise 2 hafta önce yazdığım “Dikkat o..puları” yazımı hatırlatmak isterim.

        **************

        ‘SİZE NE?’ DESEYDİ OLURDU

        BAZI davranışlar beni çok şaşırtıyor.

        Mesela Hande Bermek’in davranışı.

        Ailece büyük rezilliğin içine batmış vaziyetteyken, kalkıp bir röportaj veriyor.

        Ve röportajda bu rezaleti yok farz eden cümleler sarf ediyor.

        Belli ki ruh sağlığı ya da aklının dengesi çok yerli yerinde değil.

        Çünkü kocasıyla evliliğini değilse de beraberliğini sürdürmesiyle ilgili söyleyeceği tek şey “Size ne?” olsa saygı duyardım.

        Bundan ötesi saçmalamanın da ötesine taşıyor.

        Hande Bermek

        **************

        2 RÖPORTAJ

        HAFTA sonunda 2 iyi gazetecilik vardı.

        Biri Posta Gazetesi’nde Alev Gürsoy Cimin’in Hande Bermek ile yaptığı röportaj, diğeri Ertuğrul Özkök’ün yazar Dan Brown’la yaptığı sohbet.

        Posta, Cimin’in röportajını çok iyi değerlendirmişti.

        Hürriyet ise Özkök’ün Dan Brown sohbetini değerlendirmemişti.

        **************

        CİNSEL TERCİH

        SEVGİLİ Oray kardeşim, dün Elif Şafak’la ilgili şahane bir yazı yazmışsın.

        Gerçekten çok güzeldi. Dün okuduğum en iyi yazıydı.

        Sabah sabah arayıp kutlamak istedim ama saat farkından ötürü aramadım.

        Fakat bir yazının çok güzel kaleme alınmış olması ve içeriğinin çok iyi kotarılmış olması o yazının her açıdan yerinde ve haklı olduğunu göstermeyebilir.

        Bunu şu açıdan söylüyorum:

        Biri senin veya senin değer verdiğin birinin cinsel tercihi üzerinden bir eleştiri yapsa bunu doğru bulur musun, hoş karşılar mısın?

        O güzel yazın yer yer buraya doğru kaymış.

        Haberin olsun...

        **************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Konuşacak bir şeyimiz olmadığı zaman susmayı tercih ettiğimizde.

        Diğer Yazılar