Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PROFESÖR Ersan Şen bir nebze olsun içimi rahatlattı.

        Şöyle düşünüyor hukuk adamı:

        “Yazımı çok doğru olmasa da, bu KHK ile getirilen düzenleme 15-16 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeye karşı koyanların cezalandırılmasını önlemek amacıyla yapılmıştır. Bu düzenlemenin daha sonrası için bu suçları suç olmaktan çıkardığı düşünülemez. Burası bir hukuk devletidir. Devlet olmanın ilk şartı, yasanın suç saydığı eylemlere karşı, devletin otoritesini ve kanun hâkimiyetini sağlama görevi ve hakkı devletin kolluk güçlerindedir. Bırakın hukuk devletini, hukuk devleti olmayan devletler bile bu hakkı başıboş bir şekilde halka devretmezler. Devrederlerse zaten ortada devlet kalmamış demektir. Türkiye sağlam bir devlettir ve böyle bir durum olmaz. Hadi sıkıysa birisi ‘Ben bu KHK’dan yetki alıyorum’ diyerek kendi başına bir şeyler yapsın. Görsün bakalım devlet ona ne yapıyor.”

        Ersan Şen Hoca’mın dediği doğru.

        Zaten bilinçli bir vatandaşın bu yasadan kendine görev çıkarması söz konusu değil.

        Ancak önemli olan bu düzenlemeden Ersan Şen’in, sizin ve benim ne anladığım değil.

        Çinli diye Uygur Türklerine, Koreli işadamlarına saldırıp dövenlerin, kızdıkları bir tiyatrocuya benzediği için havaalanında turist pataklayanların, Hollanda’ya kızıp Finike portakalını bıçaklayanların, Hollanda bayrağı diye Fransız bayrağı yakanların, Rus Konsolosluğu yerine Hollanda Konsolosluğu’na yumurta atanların, PKK bayrağı diye Kamerun bayrağını parçalayanların ne anladığıdır.

        *************

        TEK İSTENEN UCUNUN KAPANMASI

        TARTIŞILAN KHK maddesi için, Cumhuriyet’in ilk döneminde meydana gelmiş isyanların bastırılması sonrasına çıkarılan bir “kanun” örnek gösteriliyor.

        Şimdi bu örneği gösterenlerin, çok değil kısa zaman önce bu isyanların bastırılış yöntemlerinden dolayı Cumhuriyet Halk Partisi’ni ve Mustafa Kemal Atatürk’ü eleştirip suçlayanlar olduğu gerçeğini göz ardı etsek bile, sözü edilen örnek pek de durumla örtüşmüyor.

        Hatta tam aksine KHK maddesine yapılan itirazları haklı hale getiriyor.

        20.7.1931 tarihli ve 1850 numaralı kanun çok açık bir biçimde zaman sınırlaması getiriyor.

        1931 yılında çıkarılan yasa aynen şöyle:

        “Erciş, Zilan, Ağrıdağ havalisinde vuku bulan isyanla, bunu müteakip birinci umumi müfettişlik mıntıkası ve Erzincan’ın Pülümür kazası dahilinde yapılan takip ve tedip hareketleri münasebetlerile 20 Haziran 1930’dan, 1 Kununuevvel 1930 tarihine kadar askeri kuvvetler ve devlet memurları ve bunlarla birlikte hareket eden bekçi, korucu, milis ve ahali tarafından isyanın ve bu isyanla alakadar vak’aların tenkili emrinde gerek müstakilen ve gerekse müştereken işlenmiş e’fal ve harekât suç sayılmaz.”

        Yani çok açık biçimde yasanın kapsadığı dönem belirlenmiş.

        O dönemde de Türkiye emperyalist ülkelerin kışkırttığı peş peşe isyanlarla sarsıldığı halde “ucu açık” bir yasa çıkarılmamış.

        Bugün de istenen sadece bu.

        *************

        YARSUVAT KORKUSU

        DUYGUN Yarsuvat’ın Galatasaray Spor Kulübü’ne başkan adayı olma ihtimali, kaptıkaçtı seçimle 3.5 yıl daha koltukta oturmayı hedefleyen Dursun Özbek ve “akıl hocalarının” ödünü patlattı.

        Önce “doğru düzgün, bu kulüp için gerektiğinde varını yoğunu ortaya koymuş, aklı başında kişilerden oluşan bir grup” Yarsuvat’a gitti.

        Yarsuvat, kulübü “beladan kurtarmak için” aday olmayı kabul edebileceğini söyledi. Hatta “Projelerim var” deyip duran Özbek’e, “Gel projelerini benim başkanlığım altında yürüt, sonra da istiyorsan mayısta doğru düzgün bir biçimde yeniden aday ol” demesi bile gündeme geldi.

        Bu duyulunca, Yarsuvat karşısında hiçbir şansları olmadığını bilen Özbek’e yakın bir grup, başlarında sevgili dostum, sınıf arkadaşım “Çene” Serdar Eder’le beraber gidip Duygun Yarsuvat’a aday olmaması için yalvardılar.

        Yarsuvat bunlara pek kulak asmadı. Daha doğrusu bunları fırçaladı.

        Özbek cephesinde panik büyüdü.

        Bunun üzerine Özbek, Yarsuvat’tan randevu istedi.

        O da gidip, “Abi yalvarırım yapma” şeklinde özetlenebilecek bir tavırla Yarsuvat’a bir anlamda “yalvardı”.

        Yarsuvat ise Özbek’e hatalarını sıraladı, yanlışlarını anlattı.

        Net bir yanıt da vermedi.

        Duygun Hoca’mızın aday olup olmayacağını şu anda bilmiyorum.

        Yarsuvat’ın aday olması halinde destekleyeceklerini söyleyen Ali Dürüst ve Faruk Süren ise “Bu seçimde herhangi bir tarafın yanında olmama” kararı aldılar.

        Duygun Yarsuvat aday olacak mı, olmayacak mı belli değil.

        Ama Yarsuvat aday olmazsa, tüm bu gelişmelerden büyük rahatsızlık duyan ve Galatasaray’ın yok oluşa sürüklendiğini gören gençler, hiçbir şansları olmasa da bir aday çıkarabilirler.

        *************

        HEDİYE GERİ İSTENİR Mİ?

        DİYELİM ki, bir dostunuz evinize gelirken size bir hediye aldı.

        Varsayalım ki, bu bir vazo olsun.

        Aylar sonra evinize tekrar geldiğinde gözleri vazoyu aradı ve bulamadı.

        Nerede olduğunu sordu.

        Siz de ona salonda yer olmadığı için oturma odasına koyduğunuzu söylediniz.

        Görmek istedi ve gösterdiniz.

        Vazonun içinde çiçek olmadığını görünce sinirlendi, “Ben o kadar para verip sana vazo aldım. Salona koymamışsın, yetmezmiş gibi bir de içine çiçek yerleştirmemişsin. Çabuk vazomu geri ver” dedi.

        Ne düşünürsünüz?

        Hatta bununla da yetinmedi ve gidip eşe dosta, “Bu hıyara vazo aldım. İçine çiçek bile koymamış. Geri istedim vermiyor da” diye veryansın etti.

        Ne dersiniz?

        İTÜ’ye elektrikli otomobil araştırmaları için yıllar önce Tesla’nın ilk modeli olan bir Roadster’ini hediye eden işadamının yaptığı da aynen budur işte.

        O dönemde sıfırı 30 bin dolar civarında olan bu otomobil İTÜ’ye “büyük anonslarla” hediye edilmişti.

        Şimdi bir kenarda duruyor diye geri isteniyormuş, ama mevzuat uygun değilmiş.

        Mevzuatı falan bilmem.

        Ama bildiğim bir şey var. İTÜ’deki Teknokent’te üniversitenin de desteğiyle batarya sistemleri ve kontrol ekipmanları en az Tesla’nınki kadar gelişmiş elektrikli otomobiller üreten bir grup var.

        Üstelik sadece elektrikli otomobiller değil, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin de aralarında bulunduğu müşteriler için dünya çapında “enerji depolama” sistemleri üretiyorlar.

        *************

        YUKARI

        HÜKÜMETE yakın duran gazetelerden birinin yazarı bile dayanamayıp sormuş, “Bahçeli, hükümet sözcüsü mü?” diye.

        Bence yazar dostumuz, Bahçeli’yi küçümsemiş.

        Yazarımızın biraz daha yukarılara çıkması lazım!

        *************

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Çaresizliğin en iyi çareleri doğurduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar