Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TÜRK medyası, nöbetleşe bir biçimde tarihin en komik fıkrasını tefrika etmeye devam ediyor.

        Fıkra kısa. 5 kelime, 1 de soru ekinden ibaret.

        “Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı adayı olacak mı?”

        Yahu yeter, fıkra komik ama artık kabak tadı verdi.

        Tabii ki olmayacak.

        Yanlış anlamayın, Abdullah Bey’i çok severim.

        Soğukkanlı, yumuşak tavrını devlet adamlığına çok yakıştırırım.

        Ama Abdullah Bey devlet adamı olabilir fakat asla bir siyasetçi değil.

        Ya da “artık değil”.

        Cesaret, risk alma, pozisyon alabilme, pozisyon değiştirebilme, kitleleri sürüklemek için hareket etme, hızlı karar verme, hızlı uygulama gibi siyasetçi niteliklerine sahip değil.

        Oysa özellikle cesaret ve risk çok önemli.

        Abdullah Bey bu ikisinden ötürü Cumhurbaşkanı adayı olmaz.

        Gül’ün aday olabilmesinin tek yolu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkıp “Adayım Abdullah Gül’dür” demesi.

        Erdoğan’ın bunu deme olasılığı yüzde kaç ise Gül’ün de Cumhurbaşkanı adayı olma olasılığı o kadardır.

        Emin olun, Hayrünnisa Gül’ün Cumhurbaşkanı adayı olma olasılığı, Abdullah Gül’ün aday olma olasılığından daha yüksektir.

        *******

        YPG SEVMEYEN DANIŞMAN GELDİ

        TRUMP’ın tweet’le kovdukları arasına Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster da katıldı.

        Yerine ise eski BM temsilcisi Bolton geldi.

        Bu Türkiye’nin lehine bir durum.

        Çünkü Bolton son konuşmalarından birinde YPG ile işbirliği için “Bu, maalesef Trump yönetiminin devam ettirdiği, Obama’nın yetersiz stratejisinin bir parçası. Biz DEAŞ hilafetini yenmek için Kürtleri destekledik, büyük ölçüde İran’ın uydusu olan Irak hükümetini destekledik. Ancak yeterince dikkate almadığımız şey, bu Kürt güçlerin Türkiye’nin on yıllardır mücadele ettiği Türkiye’deki Marksist bir grubun müttefiki olmasıydı” diyerek YPG ile işbirliğini çok da doğru bulmadığının işaretini vermişti.

        Bakalım ne kadar etkili olacak.

        PKK’nın Sincar’dan çekilmesi acaba bunun işareti mi!

        *******

        Badem göz

        ALLAH’ım, aklıma mukayyet ol.

        Dün son derece tarafsız biçimde Doğan Medya Grubu’nun satışıyla ilgili fikrimi söyledim.

        Kimi makul bir biçimde okuyup anlarken, kimi çok kızdı.

        “Merkez medya bitti, sen ne diyorsun?” diye.

        Gülsem mi, ağlasam mı!

        Bunu söyleyenlerin büyük bölümü düne kadar Doğan’a ve medyasına sövenler.

        Emin Çölaşan yollandığı için, Bekir Coşkun ayrılmak zorunda kaldığı için, Ayşenur Arslan kovulduğu için, İrfan Değirmenci’nin işine son verildiği için, Uğur Dündar televizyonla beraber satıldığı için, Yılmaz Özdil istenmediği için, Mehmet Yılmaz’a aşk yazıları, Ertuğrul Özkök’e magazin yazdırıldığı için sövenler.

        Türk atasözüdür, “Kör ölür badem gözlü olur” diye.

        Birdenbire badem gözlü yapıverdiler Doğan Grubu’nu.

        Oysa ne o gün sövüldüğü kadar kötüydü, ne de bugün övüldüğü kadar iyi. Becerikli bir işadamıydı.

        Borç harç, komik paraya aldığı Hürriyet’i 24 yıl sonra geride bırakırken dolar milyarderi bir ailenin reisi Aydın Doğan.

        Kimisi de “Merkez medya bitti” demiş. Bitmez.

        Dün de dedim, boşluk oluşursa, boşluk varsa dolar.

        Birisi, birileri doldurur.

        Yanlış anlamayın, yukarıda söylediklerimi diyenlerin yanı sıra tam tersini söyleyenler de var.

        Mesela Türkiye’nin en büyük reklamcılarından biri cep telefonuma şöyle bir mesaj atmış: “Hakkım varsa hiçbir şekilde helal etmem. Türkiye’yi satanlar arasında ilk 5’imde olacak her zaman.”

        Benim özetle dediğim şuydu dün:

        “Sabah ve ATV’ye el konulduğu zaman ses çıkarmak bir yana alkışlarsan, bu grubu da almak için teklif vermeye kalkarsan, rekabetsiz bir medya ortamı arzular, merkezdeki herkesin yok olmasını istersen ve üstüne bir de kötü yönetirsen sonuç bu olur.”

        Eski Yunan’dan kalma bir söz vardır, ki herkes bunu Pink Floyd’un şarkı sözü zanneder.

        “Birlikte ayaktayız, ayrılınca düşeriz.”

        Doğan Grubu, çevresinde kimse kalmayınca tüm güçlerin kendisinde toplanıp ayakta kalacağını zannetti.

        Ama kalınmıyormuş. Anladı herhalde. Merkez medya meselesine gelince.

        Başkasını bilemem. Ama ben sonuna kadar merkezde durmaya devam edeceğim.

        *********

        Çocukları yönetir

        HERKES Doğan Medya Grubu’nun artık işadamı Erdoğan Demirören’in olduğunu söylüyor.

        Soyadını boşverip isimden giderseniz, başına bir “Er” getirirseniz, logo ve tabelaları kurtarırsınız.

        Ama aslında bu medya grubunu Erdoğan Bey yönetmeyecek.

        Demirören Ailesi’ne ait medyaları Erdoğan Bey’in kızı Meltem Demirören yönetiyordu.

        Belki şimdi Yıldırım Demirören de işin içine girer, bilinmez.

        Ancak Erdoğan Demirören’in yaşı itibarıyla artık aktif olarak bu işin içinde olma ihtimali yok gibi.

        *******

        Tatlı hayata yanlış dava

        TAHA Özer diye biri var.

        “Yerli Dan Bilzerian” diyorlar kendisine.

        Dan Bilzerian dedikleri, Instagram’da kadınlarla kızlarla yaşadığı ultra lüks hayatı sergileyerek ünlü olan bir kumarbaz.

        Bu Taha Özer de benzerini yapıyor.

        Bir sürü kızla lüks otomobillerini yıkarken, havuz başında eğlenirken, tatil yerlerinde, özel uçaklarda pozlar veriyor.

        Hatta Cicişler denilen kızlarla Mekke’ye özel uçakla giderken çekilmiş fotoğrafı bile vardı, hatırlarsanız.

        Şimdi bu adama bu pozlarındaki müstehcenlikten ötürü dava açılmış.

        Bence yanlış.

        Bu adama, “Kardeş sen bu parayı nereden buluyorsun? Kaç para vergi ödedin, kaynağın ne?” diye dava açılmalıydı.

        *******

        Başoğlu’nu konuşanlar Abdülkadir’i niye konuşmaz!

        AYLARCA Murat Başoğlu’nu konuştuk, yeğeniyle cinsel ilişki yaşıyor diye.

        Lanetledik, rezil ettik.

        Ki haklıydık.

        Peki aynı şeyi yapan imamı niye konuşmuyoruz?

        Erzurum’daki yeğenine tecavüz eden, Muş’ta görevli imam Abdülkadir’i.

        Bu daha mı az rezalet?

        Tabii ki değil.

        Üstelik burada bir de tecavüz suçu var.

        Daha da beteri.

        İmam Abdülkadir, yeğeninden bir de çocuk sahibi olmuş. Süregelen tecavüzleri sonucunda.

        Ve yeğenini de tehdit etmiş, “Anlatırsan seni öldürürüm. Zaten ben imamım, kimse inanmaz” diye.

        DNA testi sonucunda çocuk kendisinden çıktığı için inanmamak artık mümkün değil.

        Murat Başoğlu’nu her gün manşet yapıp aylarca tartışanlar bunu niye konuşmuyor?

        Ünlü değil diye mi?

        *********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Ülkeleri kalkındıranın rejimleri değil bilimleri olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar