Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        CHP’nin adayı Muharrem İnce oldu.

        Ki zaten perşembeden belliydi adaylığı.

        İlginçtir, dün sabah ve öğle iki ayrı yemekli toplantıdaydım.

        İnce’nin adaylığıyla ilgili tek bir olumsuz tepki duymadım. Sabah saatlerinde katıldığım toplantıda yanımda iş dünyasının yakından tanıdığı, şimdi emekli olmuş önemli bir CEO’nun eşi oturuyordu.

        “Muharrem İnce çok iyi oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la laf yarıştırabilecek ondan başkası yoktu” dedi.

        “Laf yarıştırabilecek” ifadesine güldüm.

        Elbette laf yarıştırmak önemli ama bir Cumhurbaşkanlığı seçimini laf yarışına indirgemek bana yabancı bir yaklaşım. Tabii Türkiye gerçeği bu, kabul etmek de gerek.

        İnce’nin ilk gün performansı da olumlu bulunmuş.

        Tabii muhalif cephede.

        Konuşması, değindiği konular, üslubundaki sertlik derecesi son derece yerindeydi gerçekten de.

        Tabii önünde çabuk geçecek uzun bir süre var.

        Bu sürede performansını artıracak mı, düşürecek mi göreceğiz. Fakat anlaşılan o ki İnce, “kökten CHP’li” seçmene çok iyi geldi.

        Parti içinde, yekten çatlak sesler yükselmemesi bile memnuniyetin göstergesi.

        İnce, CHP’nin ilk turda alabileceği oyun zirveye çıkmasını sağlayacak gibi duruyor.

        Ancak eğer bir 2. tur olursa sağ seçmenden ve siyasal Kürt hareketinden ne alır, onu şu an için kestirmek mümkün değil.

        *******

        Nasreddin Hoca gibi

        CHP’nin adayını geç belirlediği eleştirileri çok da yerinde değil bence.

        Gül tartışmalarıyla vakit kaybedildiği doğru.

        Açıklamanın son güne bırakıldığı doğru ama CHP’nin adayını ne zaman belirlediğini bilmiyoruz.

        Belki de CHP, Muharrem İnce’yi aylar öncesinden belirlemişti aday olarak ama işbirliği olasılıkları için bekledi.

        Bilmiyoruz.

        Bildiğimiz, yasal süre sona ermeden ve AK Parti’den bir gün sonra adayı için YSK’ya başvurusunu yaptığı.

        CHP adayını daha önce açıklamış olsaydı o zaman da “Birlik için hiç çaba göstermediler, Türkiye bunların umurunda değil. CHP’den başka bir şeyi düşünmüyorlar” eleştirisi gelirdi.

        Eşeğe binse de yaranamayan, inse de yaranamayan, karısını bindirse de yaranamayan, birlikte binseler de yaranamayan Nasreddin Hoca gibi.

        Haksızsam, haksız deyin.

        *******

        Çok acayip çocuklar geliyor

        SON zamanlarda gençlerle fazlaca muhabbet edip fazlaca onlardan besleniyorum.

        İlginç bir “okumuş” nesil geliyor.

        Bu nesli anlamayan siyasi partilerin ömürleri çok kısıtlı.

        Siyasete asla bizim alıştığımız kalıplardan bakmıyorlar.

        Türkiye’de bizi korkutan gelişmeler onları korkutmuyor.

        Sıkıntılarla baş edebileceklerini düşünüyorlar.

        Siyasi kalıpları yok ama müthiş bir özgürlük anlayışları ve bağımsızlık duyguları var.

        Farklı paradigmaları var.

        Terör tanımları da, gericilik tanımları da ilericilik tanımları da bizim alıştığımız tanımlardan çok farklı.

        Korkusuzlar.

        Sosyallik anlayışları bizimkine benzemiyor.

        Örgütlenme biçimleri geçen yüzyıldan kalma değil.

        Haber kaynaklarını kendileri buluyor, dayatılanı değil, seçtiklerini alıyorlar.

        Sentez yetenekleri çok güçlü.

        Onlarla konuştukça Türkiye’nin geleceğine dair umutlarım yeniden yeşeriyor.

        İş ki, o çocukları bu ülkede tutabilelim.

        *******

        İmzalar ve bağışlar gizli kalacak mı?

        İMZA deyince aklınıza Jet Fadıl’ın sahte otomobili gelmesin.

        Bu imza gerçek ve önemli bir imza.

        Cumhurbaşkanı adayları için verilen ve verilecek imzalardan söz ediyorum.

        Gördüğüm şu.

        İmza verecek olanların bazıları tedirgin.

        “Muhalif bir adaya verdiğim imza benim hedef olmama yol açar mı?” diye korkanlar var.

        FETÖ’cülerden söz etmiyorum.

        Mesela bir işadamı, bir memur, bir bürokrat.

        Aynı korku, muhalif adayların kampanyalarına bağış yapacak olanlar için de geçerli.

        Bunlar gizli kalacak mı?

        Herkes bunu merak ediyor. Bir diğer merak edilen ise şu:

        “Ben çok adaylı gerçek bir demokrasi için birden fazla adaya imza verebilir miyim?”

        Anladığım kadarıyla bunun önünde de bir engel yok.

        *******

        GÜL HÂLÂ AKTİF Mİ!

        DÜN bir Saadet Partili arkadaşıma rastladım.

        Takıldım.

        “Abdullah Gül’ü aday yapamadınız.” İlginç bir yanıt verdi. “Abdullah Bey’i aday yapamadık ama Sayın Gül hâlâ oyunun içinde. Abdullah Bey’i siyaset içinde yok saymanız hata olur.”

        Ben bu yanıttan bir şey anlamadım.

        Israrlı sorularıma ise yanıt alamadım.

        ******

        TARLA SATIŞI

        VALLAHİ çok eğlenceli ülkeyiz. Zaman zaman sokak röportajları görüyorum sosyal medyada.

        “Yerçekimi kanunu kanun hükmünde kararname ile kaldırılacakmış, ne dersiniz?” diye soruyor muhabir.

        Adam da yanıt veriyor: “Hükümetimiz en iyisini bilir.”

        Yemin ederim gerçek hayatta çok daha ciddi salaklıklar yapılıyor.

        Örnek mi?

        Anlatayım.

        Biliyorsunuz, bir süre önce bir yasa çıkarıldı.

        Ailelerden miras yoluyla kalan tarlaların parçalanıp satılmasını ve tarlaların küçülmesini engellemek için çıkarılan gayet akıllıca hazırlanmış bir yasa.

        Bu yasa gereği miras yoluyla intikal etmiş tarım arazilerini birlikte satmak zorundasınız.

        Türkiye’nin çok önemli kurumlarından birinin başındaki çok önemli bir bürokrat, Rize’de babadan kalan tarlayı satmak için başvuruyor.

        Tarım Müdürlüğü’nden bir yazı getirmesini istiyorlar.

        Adam Tarım Müdürlüğü’ne gidiyor.

        Oradaki memur diyor ki: “Satamazsınız.”

        Niye?

        “Çünkü bir tarlanız daha var, ancak ikisini birlikte satabilirsiniz. Ayrı ayrı satamazsınız.”

        Bürokrat itiraz ediyor: “Yok kardeşim. Tek bir tarla bu ve tamamını satıyoruz zaten.”

        Memur diretiyor: “Hayır iki tarla var.”

        Sonunda bakıyorlar ki, evet iki tarla var.

        Ama biri Rize’de, diğeri Kırklareli’nde.

        Bürokrat, memura “Kardeşim, ikisi birbirinden 100 kilometre uzakta, ne alakası var?” diyor.

        Memur diretiyor: “Kanun böyle. İkisini birden satacaksınız.”

        İtiraf edin.

        Eğlenceli değil mi bu ülke!

        *******

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Geleceği inşa etmenin cesurların işi olduğunu anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar