Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DIŞİŞLERİ Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ABD’li mevkidaşı Pompeo ile görüşmesi olumlu geçmiş.

        Ben zaten ömrü hayatımda “olumsuz geçen” görüşme ne gördüm, ne duydum.

        Eğer masanın bir tarafında Türkiye varsa ABD’yle, hatta herkesle yapılan görüşmeler her zaman olumlu geçmiştir.

        ABD tarafından kapsamlı bir açıklama yapılmamış olmakla beraber, Türkiye’nin “olumlu” geçen görüşme sonrası açıklaması, ABD’nin YPG/PKK güçlerini Münbiç’ten çıkarıp Fırat’ın doğusuna çekmeyi kabul ettiği yolunda.

        Bu “olumlu” gelişme sonrası benim kafamda hâlâ aynı soru işaretleri var.

        Ortada olumlu da geçse bir görüşme, bir de pazarlık söz konusu olduğuna göre, bu “olumlu gelişme” karşılığında üzerinde uzlaşılan bir veya birkaç başka konu olmalı.

        Bizim Dışişleri’nin açıklamasında bunları göremedim. Ben bu satırları yazarken ABD’den gelen bir açıklama da henüz yoktu.

        Adlı adınca sormak gerekirse, “ABD’nin kendisine bağlı YPG/ PKK güçlerini ve bu civarda konuşlu kendi üslerini ve askerlerini çekmek için ne talep ettiğini” merak ediyorum.

        Yoksa Çavuşoğlu’nun, eski CIA Başkanı, şimdinin Dışişleri Bakanı Pompeo’ya “Hey Mike, biz bu YPG’ye çok uyuz oluyoruz, Allah aşkına bunları biraz doğuya çekin” dediğini, Pompeo’nun da “Ne demek Mevlüt’çüğüm, mübarek ramazan günü seni mi kıracağım. Çektik gitti” dediğini zannetmiyoruz.

        Ya da Çavuşoğlu’nun, “Mike’cığım, seçim öncesi çekin, sonra geri getirirsiniz” dediğini ve bunun kabul gördüğünü de ummuyoruz.

        Münbiç’in boşaltılması karşılığında bizden ne istendi?

        Merak ettiğim budur!

        Ve tabii aylardır hep söylediğim gibi, Fırat’ın doğusu ne demek, orası Türkiye sınırı değil mi?

        Biz Fırat’ın doğusunda bir PKK devletini ve belki bir süre sonra Irak’ın kuzeyiyle birleşecek bir yapıyı zımnen kabul etmiş mi oluyoruz?

        ***********

        AZİZ YILDIRIM NASIL UYANDI ACABA!

        EN merak ettiğim şey ne biliyor musunuz?

        Dün sabah Aziz Yıldırım ne yaptı?

        Pazar sabahı 25 milyonluk Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin başkanı olarak yataktan kalkıyorsunuz.

        20 yıldır emrinizde koskoca bir kulüp.

        Astığınız astık, kestiğiniz kestik.

        Araziler, tesisler, taraftarlar.

        Herkes karşınızda hazırolda.

        Küçük bir imparatorsunuz, bir tür derebeyliğiniz var.

        20 yıldır kullanmaya alıştığınız bir güç.

        Gazeteciler peşinizde, “Başkanım, başkanım” diye peşinizde koşan yüz binler, milyonlar.

        Ve pazartesi sabahı bunların hiçbiri yok.

        Ve biliyorsunuz ki, artık her gün gazetelerde sayfa sayfa fotoğraflarınız yer almayacak, her sözünüz manşetlere çıkmayacak, gazeteciler, menajerler kapınızda sabahlamayacak, telefonunuz durmaksızın çalmayacak!

        20 yıl sonra ilk kez.

        Bu nasıl bir duygudur acaba?

        Demokrasinin güzelliği burada aslında.

        Vazgeçilmezliğinizi tescillediğiniz anda vazgeçilebilir olduğunuzu öğrenmek ve güneşin yine aynı şekilde doğduğunu görmek.

        Yine de o duyguyu merak ediyor insan.

        Aynı şeyi Melih Gökçek için de çok merak etmiştim.

        Aziz Yıldırım için de çok merak ediyorum.

        Mutlaka bir teselliye ihtiyacı olacaktır.

        Allah’tan yanında Ertuğrul Özkök gibi bir dostu var.

        Onu en iyi anlayacak olan odur.

        ***********

        KURMAY DEĞERLENDİRMESİ

        BİR general, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın rakip aday Muharrem İnce’yi eleştiren sözlerini alkışladı diye Muharrem İnce sert çıktı:

        “Görevden alın, apoletlerini sökün.”

        Hükümet yanlısı medya, “O general Afrin kahramanı. İnce o yüzden görevden alınmasını istiyor” diyor.

        İnandırıcı değil.

        İnce ve CHP tarafı meseleye bir askerin siyasi tavır alması diye yaklaşıp tepki gösteriyor.

        Ben ise meseleyi, o generalin, bir kurmay subay olarak “tehdit algısı önceliği” değerlendirmesi yapıp kurmaylığının hakkını vermesi olarak görüyorum.

        Generalimiz hızlıca bir durum değerlendirmesi yapıyor

        Alkışlamazsam “General alkışlamadı” diye haber yapılacak, alkışlarsam “General alkışladı” diye.

        Yakın dönemde bu haberlerden hangisi daha büyük tehdit içeriyor?

        Elbette alkışlamadı denmesi.

        O zaman öncelikli tehdidi bertaraf edeyim.

        Generalin hesabı tam bir kurmay hesabı.

        ***********

        İYİ Kİ...

        BAZEN “İyi ki FETÖ 17-25 Aralık’ta kendini gösterdi” diye düşünüyorum.

        Hatta belki de, “Ucuz atlattığımız darbe girişimi bile iyi ki oldu” deme noktasına geliyorum.

        Evet çok canımız yandı, çok şehidimiz oldu ama en azından belki de bu sayede memleket kurtuluyor.

        Baksanıza dün Edirne’de yine bir hâkim, Yunanistan’a kaçmak üzereyken yakalandı.

        Bir grupla beraber.

        Elinde bir sahte pasaport, yüklü miktarda dövizle.

        Sahte pasaportla gezen bir haine, bu ülke “hâkimlik” gibi şerefli ve önemli bir görev vermiş.

        Böyle bir “pislik” Türkiye’de sözde adalet dağıtıyormuş.

        Düşünsenize, bu melanetler olmasaydı bu adamlar hâlâ hâkim, hâlâ savcı, hâlâ emniyet müdürü olabilirdi.

        Daha da güçlü bir şekilde devlet mekanizmasını ele geçiriyor olabilirlerdi.

        İyi ki sabırsız davranmışlar.

        ***********

        FİKİR DEĞİŞİKLİĞİ

        SEVGİLİ dostum Murat Bardakçı, dün ilginç bir yazı kaleme aldı.

        Demiş ki: “Hazır AKM yıkılmışken, yenisini yapmayalım. Taksim Meydanı’nın önü açıldı, manzara ortaya çıktı, Taksim böyle daha güzel oldu.”

        Ne şehir planlama üstadıyım, ne de meydan düzenleyicisi.

        Bu konuda elbette bir fikrim vardır ama uzman görüşü diye yazamam.

        Ancak Murat’ın bu konudaki fikir değişimi beni çok şaşırttı.

        Çünkü Sevgili Bardakçı daha önce, şimdi söylediğinin tam tersini söylerdi.

        Gezi Parkı yerine yapılacak eski Topçu Kışlası’nın röprodüksiyonunu savunurdu Bardakçı ve gerekçesi de şuydu:

        “Batı’da meydanların çevresi büyük binalarla çevrili olur ve meydana meydan vasfını onu çevreleyen büyük binalar kazandırır. Öyle sınırları belirsiz meydan olmaz.”

        Şimdi ise “AKM’yi de kaldıralım” noktasına gelmiş.

        Tabii ben böyle deyince Murat dostum muhtemelen, “O halde hem AKM yeniden yapılsın, hem de Topçu Kışlası” diyecektir.

        Çünkü benim Murat’la laf yarıştırmam mümkün değil.

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Her yaptığımızla yeni mağdurlar yaratmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar