Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BELKİ hatırlayanlar olacaktır.

        Deniz Bey, kendisine kurulan bir tuzak sonucunda istifa etmek zorunda kaldığı zaman bu köşede, “Kemal Kılıçdaroğlu genel başkanlığa aday olmalı” diye yazdım birkaç kez.

        Çünkü çok başarılı bir İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylığı süreci yaşamış, ciddi bir rüzgâr yakalamış ancak seçilememişti.

        Partinin aradığı taze kan gibi duruyordu, köhne hizipçi yapıyı kırmayı başarabilecek gibi bir hali vardı.

        Sonrasında aday oldu ve genel başkanlığa seçildi.

        İlk konuşmamızı dün gibi hatırlarım.

        “Başarısız olursam o gün bırakırım” demişti. Üzerine basa basa.

        Genel başkan olmasının üzerinden birkaç ay geçmişti ki bir seçime girmek zorunda kaldı.

        Başarılı olamadı.

        Yeniydi, “Bu sayılmaz” dedik.

        Sonrasında peş peşe seçimler ve peş peşe mağlubiyetler.

        “Başarısız olursam bırakırım” diyen ve bu haliyle “Helal olsun” dedirten adam bırakmayı aklından bile geçirmedi.

        Yanlış saymadıysam 9 veya 10 kez kaybetti.

        Ve pazar günü bir kez daha duble kayıp.

        Göreve soyunduğu gün “Başarısız olursam bırakırım” diyen adamdan eser yok şimdi.

        Tam aksine başarısızlıklarını “başarı diye yutturmaya çalışan” tipik bir lider var.

        Hele hele dünkü basın toplantısında karşımda sanki “Aziz Yıldırım” vardı. Oysa biz Kemal Bey’in efendiliğini, düzgünlüğünü ve hepsinden daha çok “başarısız olursa bırakma ihtimalini” sevmiştik.

        Kemal Bey, bırakınız.

        Partiniz, seçmenin de en azından şu an için istediği bir lider adayını bulmuşken, kendinizi, ailenizi, partinizi ve hepsinden önemlisi Türkiye’yi rezil etmeden bırakınız.

        Bırakınız ki, biz de sizi beyefendiliğinizle hatırlayalım.

        Koltuk hırsınızla değil.

        ***********

        BİZİ İRŞAD EDİN YILMAZ BEY

        YILMAZ Özdil’i okudum dün.

        Ne CHP bırakmış, ne Muharrem İnce.

        Alayına dalmış.

        Eleştirmek en tabii hakkı, sadece Özdil’in değil herkesin.

        Ama buradaki eleştiri falan değil.

        Guguk Kuşu lakabını taktığı Kılıçdaroğlu, İnce’yi seçilmesin diye aday göstermiş.

        Kılıçdaroğlu’nu bile yenemeyen İnce’nin Erdoğan’ı yenemeyeceğini biliyormuş.

        CHP’nin pompalanması ve yarattığı hava, AK Partili seçmeni kenetlemiş.

        Falanmış, filanmış.

        Bir hafta önce İnce’nin toplumsal barışı sağladığını söylüyordu, şimdi ise bambaşka şeyler.

        Her şeye karşı çıkmak güzel. En kolay olan.

        İyi de Yılmaz Bey, nasıl olmalıydı?

        CHP pompalanmamalı mıydı?

        O zaman da “Ses getiremediniz” demeyecek miydiniz!

        O kötü, bu kötü, şu kötü.

        İyi de Yılmaz Bey, kim aday olmalıydı?

        Peki savunduğunuz nedir?

        Yazılarınızdan anlayabildiğim kadarıyla savunduğunuz politikaya en yakın lider Doğu Perinçek.

        O mu CHP’nin adayı olmalıydı!

        Diyorsunuz ki, birbirimize gerçeği söylemeliyiz hoşumuza gitmese de!

        Söyleyin gerçeğinizi de bilelim Sayın Özdil.

        Mesela CHP’nin başına kimi uygun görüyorsunuz?

        CHP’nin cumhurbaşkanı kim olmalıydı?

        CHP nasıl bir parti programı hazırlamalı?

        Lütfen söyleyin de irşad olalım.

        Peki bir de şunu sordunuz mu kendinize; acaba AK Parti seçmenini kenetleyen sizin yazdıklarınız, “Bidon kafalılar” sözünüz, Halk TV’de küfür kıyamet söyledikleriniz olmasın.

        ***********

        OLASILIK

        DÜN “İYİ Parti, MHP’ye katılır mı?” diye sordum.

        AK Parti’ye hayli yakın bir dostum aradı.

        “İYİ Parti iktidarın nimetlerine yakın olmak için MHP’ye katılır mı diye sormuşsun. Peki İYİ Parti niye AK Parti’ye katılmasın” dedi.

        “Daha neler?” demem üzerine ekledi.

        “Böylelikle Cumhur İttifakı 360 milletvekilini aşar. Ayrıca AK Parti’nin MHP’ye olan ihtiyacı da azalır. Bu da bir olasılık” dedi.

        ***********

        NEDİR BU MAKS

        İSTANBUL’da bazı sitelere bir yazı gitmiş.

        Buna göre 29 ilimizde MAKS Veri Üretimi ve Yaygınlaştırma Projesi kapsamında konutların fotoğrafları çekilecek ve fotoğrafları çekilen konutlarda kimlerin oturduğu kayıt altına alınacakmış.

        Bunun adına da “Mekânsal Adres Kayıt Sistemi”, yani MAKS demişler.

        Açıkçası bu uygulamanın nedenini anlamış değilim.

        Niye sadece 29 ilde, niye fotoğraflanıyor?

        İçişleri Bakanlığı bizi bu konuda aydınlatırsa sevinirim.

        ***********

        KİM SEÇTİ BU YERİ

        ÖNCEKİ gün bir sınıf arkadaşımın cenazesi için Manisa’daydım.

        Merhumu, Manisa’da Kırtık Mezarlığı’nda toprağa verdik.

        Cenaze sırasında mezarlığın yanındaki modern, büyük bir inşaat dikkatimi çekti.

        “Bu bina ne?” diye sordum.

        Manisa Şehir Hastanesi olacakmış.

        Şık, güzel, modern bir bina.

        Ama hastaların yatacağı odaların büyük bölümü “mezarlık manzaralı”.

        Böyle modern bir hastane için yer seçimini kim yaptıysa kendisini kutluyorum.

        Hastalara bundan güzel bir moral olamazdı.

        Bari araya bir de konveyör hat yapsaydınız!

        ***********

        GAZETECİLİKTİR

        İSMAİL Küçükkaya’ya yönelik eleştirileri, daha doğrusu hücumları anlamam mümkün değil.

        Seçim gecesi cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce’ye mesajla bir soru soruyor.

        İnce bu mesaja samimi bir yanıt veriyor. Yanıtında “Off the record”, yani “Bunu kullanma” falan da demiyor.

        Bir gazeteci soruyor, bir siyasetçi yanıtlıyor.

        Küçükkaya’da bu yanıtı televizyonda okuyor.

        Ne İnce’nin yanıtında bir acayiplik var, ne de Küçükkaya’nın bir gazeteci olarak bunu okumasında.

        Zaten İnce’nin de İsmail’e fazla bir şey dediği yok. “Dostça yazmıştım ama benim hatam” diyor.

        Hafif bir dostluğa ihanet iması olsa da büyük bir suçlama yok.

        İsmail Küçükkaya’nın yaptığı, her “tarafsız” gazetecinin yapacağı bir şey.

        Ancak “yandaş” olarak tanımlanan gazeteciler böyle bilgileri kendilerine saklarlar.

        Gerçek gazeteciler ise haberi paylaşırlar.

        İsmail’in de yaptığı bu.

        Şimdi İsmail Küçükkaya’ya bir saldırı, bir saldırı.

        Satılmışlıkla, döneklikle suçlamalar.

        Ne kolay değil mi insanları böyle suçlamak.

        Gazetecilik yaptı diye!

        Yapmayın ayıptır.

        Bu iki adamı, Küçükkaya ve Portakal’ı alkışlamıyor muydunuz aylardır “bağımsız gazetecilik” yapıyorlar diye...

        Bu kadar mı kolay harcıyorsunuz insanları!

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yenilince kavga değil ders çıkardığımız zaman.

        Diğer Yazılar