Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kendisini önce TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın basın ya da modern adıyla iletişim danışmanı olarak tanıdık.

        Ardından Başbakan Erdoğan’ın basın danışmanlığı görevine getirildi.

        Bu görevi en kısa süre yapan isim oldu muhtemelen.

        Oradan ayrılıp Anadolu Ajansı’na genel müdür oldu. Bu görevi yaklaşık 3 yıl sürdürdükten sonra oradan da ayrıldı ve köşe yazarı olarak gazeteciliğe döndü.

        Bahsettiğim kişi Kemal Öztürk.

        Birkaç gün önce, Başbakanlık Basın Müşaviri olduğu dönemle ilgili bazı açıklamalarda bulundu.

        Dedi ki, “Bugün çok bağımsız ve çok özgür gazetecilik yaptığını söyleyen arkadaşlarımız, o zamanlar gazete yönetiyorlardı. Ve ben istemeden, ertesi günün gazete manşetlerini bana gönderiyorlardı. ‘Uygun mudur’ diye soruyorlar ve öyle yayınlıyorlardı.”

        Kelimesi kelimesine bunu dememiş olabilir ama sözlerinin meali buydu.

        Okudum ve kızdım.

        “Böyle açıklama mı olur kardeşim. Bir sürü insanı töhmet altında bırakıyor. Böyle bir şeyi söylüyorsan bunun kim olduğunu da açıklayacaksın” diye düşündüm.

        Bunu yazacaktım ama Ahmet Hakan aynı şeyi düşünüp yazdı.

        Haklıydı yazdığında. O da şöyle dedi: “İsim vermiyor Kemal Öztürk. Daha da önemlisi... ‘Uygun mudur’ diye manşet gönderen gazete yöneticilerine ne cevap verdiğini de söylemiyor” diyen Hakan, Öztürk’e “Karşımızda iki eksikli bir ifşa var. Eksiksiz bir ifşa cesarettir. İki eksikli ifşa ise çöptür!”

        Yüzde 90 doğru. Doğru olmayan yüzde 10 ise “çöp” kelimesi.

        Çöp değildir.

        Günahsız insanların da aralarında bulunduğu bir kalabalığın üzerine boşaltılmış bir vidanjördür. Ahmet Hakan bunu yazınca Kemal Öztürk sözde bir yanıt verdi.

        Bom boş bir yanıt.

        Vahap Munyar’ın arkadaşlarının kovulması üzerine istifa etmesini cesaret olarak gösteren ve Ahmet Hakan’ın istifa etmeyip, Munyar’dan boşalan koltuğa oturmasına gönderme yapan “Vahap Munyar’ınki cesarettir” diyen bir yanıt.

        Yahu Kemal Bey kardeşim, Ahmet Hakan’ın tavırsızlığından ve cesaretsizliğinden sana ne, bana ne!

        Sen cesur ol, sen.

        Kimmiş o sana manşet yollayıp uygun mudur diye soranlar açıkla.

        Vahap Munyar değildi herhalde.

        Peki kimdi!

        Söyle de herkes bilsin.

        Cesur ol da millet senin attığın pisliğin altında kalmasın.

        Açıkla sana manşet soranları.

        Bir veya birkaç isim.

        Her kimse.

        Ama açıkla.

        Vahap Munyar'ıncesareti kendine.

        Seninki de var ise sana.

        Ne Vahap’ın cesaretinin arkasına saklan ne de Ahmet Hakan’ın cesaretsizliğinin.

        *

        Tünelleri durdurmayın

        İstanbul’daki metro inşaatlarının durduğunu biliyoruz.

        Geçen yıl durmuş pek çoğu. Seçimden önce.

        Galiba parasızlıktan.

        Yani durduran İmamoğlu değil.

        Öncesinde durmuşlar.

        Bu duruş vahim bir durum.

        Çünkü bu tünellerin içinde milyonlarca dolarlık tünel açma makinaları var ve inşaatın durması büyük zararlara, bu makinaların bir süre sonra kullanılamaz hale gelmesine neden oluyor.

        Çünkü bu makinalar ilerlemek zorunda. İlerlemediği zaman kazdığı tünelin altında eziliyor.

        Biz “Yeni Başkan bir yol bulur, bu duran inşaatları başlatır” diye düşünürken dün yeni bir duyum aldım.

        Şu anda İstanbul’da kazısı devam eden birkaç tünel inşaatı daha var.

        Lastik tekerlekli araçların geçişi için yapılmakta olan tüneller.

        İçinden çıkılmaz bir hal almış durumdaki İstanbul trafiğinde bir nebze olsun nefes aldıran bu tünellerin bitişini pek çok İstanbullu hasretle bekliyor.

        Ve bildiğim kadarıyla bu tünellere şimdiye kadar yaklaşık 200 milyon TL para harcandı.

        Eğer inşaatlar durursa, bu 200 milyon TL çöpe atılmış olacak.

        Yapmayın Sayın Başkan.

        Eğer bütçe yetersiz, gelirler az diyorsanız yenilerini açmayın.

        İsterseniz buradan geçecek araçlardan cüzi bir para alarak maliyeti çıkarıncaya kadar bu tünelleri paralı yapın.

        Ama 200 milyonu çöpe atmayın.

        *

        EYT’lilerden tarafa geçtim

        Emeklilikte Yaşa Takılanlar konusunda ben de Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi düşünüyordum.

        Türkiye’de o zamanki adıyla SSK, şimdiki adıyla SGK’nın batmasındaki nedenin Demirel- Tansu Çiller projesi olan emeklilik yaşının erkene çekilmesi olduğunu biliyordum.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu siyasi karar nedeniyle zor duruma düşen SSK’nın genel müdürü olduğunu ve kendisine ait olmayan bir kabahatin suçlusu ilan edildiğini de daha önce yazmıştım.

        Ancak birkaç gün önce fikrim değişti.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan, EYT denilen “Emeklilikte yaşa takılanların” sorununun çözülmesi için talep ettikleri düzenlemenin yapılması halinde Türkiye’nin aynen İskandinav ülkeleri gibi “batacağını” söyledi.

        Açıkçası bunu bilmiyordum.

        İskandinav ülkelerinin erken emeklilik nedeniyle bu hale düştüklerini yeni öğrendim.

        Ben de artık EYT’lileri destekliyorum.

        Ben de İskandinav ülkeleri gibi batık bir ülkede yaşamak istiyorum.

        *

        Niye?

        Suriyeli “misafirlerimize” 40 milyar dolar harcamışız.

        Bu devletin harcadığı paradır muhtemelen.

        Toplam fatura çok daha büyüktür.

        Hele hele artan işsizliğe katkıları, sosyal düzene etkileri, ailelere verdikleri zararlar, neden oldukları ahlaki çöküntü bu hesaba dahil değildir.

        Hele hele Suriye’ye yönelik olarak yapılan askeri operasyonların maliyeti, bu operasyonların Türkiye’nin dış ilişkilerine verdiği zararlar, bu zararlar nedeniyle Türkiye’nin dış ülkelere vermek zorunda kaldığı tavizler ve bunların uzun vadeli maliyetleri hesabın içinde hiç yoktur.

        Peki o zaman biz niye hâlâ aynı Suriye politikasında ısrar ediyoruz?

        Var mı bunun bir yanıtı!

        *

        Demeyin diye

        Elektronik sigaraların zararları üzerine yazdığım yazılardan sonra bu sigaraları tüketenlerden çokça tepki geliyor.

        “Biz çok memnunuz. Niye bu sigaraları karalıyorsun” diye.

        Memnunsanız içmeye devam edin.

        Ama bilin ki, bir bölümünüzün başına ilerde çok kötü işler gelebilir, gelecek.

        O zaman “Bizi niye kimse uyarmadı” demeyin diye yazıyorum.

        Nasıl ki, yıllarca Fethullah Gülen konusunda uyardık ama herkes çok memnundu.

        Bizi alnı secdeye varan şahane insanları karalamakla suçluyorlardı.

        Ama biz yine de yazıp söylüyorduk.

        Bu da aynen öyle.

        Biz uyaralım.

        Siz bildiğinizi okumaya devam edin.

        Ama sonunda “Kandırıldık” demeyin.

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Lüks mevlitlerle değil, o mevlitlere harcanan paranın nereden geldiği ile ilgilendiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar