Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’de yıllardır konuşulan bir konudur “En güvenilir kurumlar” mevzuu.

        Yıllarca Türk Silahlı Kuvvetleri en üstte çıkardı.

        Sonra Ergenekon, Balyoz ve ardından darbe girişimi falan Türk Silahlı Kuvvetleri güme gitti.

        En güvenilir kurumlar sıralamasında büyük bir düşüş yaşadı.

        Sonrasında bu “Makamın” kalıcı bir sahibi olmadı.

        Konsensus Araştırma son yaptığı ankette katılımcılara "Türkiye’de en güvendiğiniz kurum hangisi" sorusunu yine sormuş.

        Araştırma sonucu çok ilginç.

        2. sırada Türk Hava Kurumu var.

        3. sırada ise yükselişe geçen Türk Silahlı Kuvvetleri.

        4. sıra devlet hastanelerinin olmuş.

        5. sırada devlet okulları yer alıyor.

        6.'lığı Orman Genel Müdürlüğü, 7.'liği ise devlet üniversiteleri kapmış.

        8. sırada polis ve emniyet güçleri var.

        9. güvenilir kurum ise belediyeler.

        10. sırada devlet bankaları var.

        Şimdi diyeceksiniz ki “Niye 2.'den başladın”

        Basit.

        1.’yi merak edin diye.

        Birinci kim biliyor musunuz?

        Kırk yıl düşünseniz aklınıza gelir mi bilmiyorum.

        Veeee en güvenilir kurumlarımız arasında birinciiiiii!

        Meteoroloji Genel Müdürlüğü.

        Haklı bir birincilik mi?

        Bence haklı.

        Sonuna kadar hak edilmiş bir birincilik.

        Niye peki hiç düşündünüz mü?

        Çünkü bilime dayalı, evrensel kurallar ile tespit yapıyor ve dünyadaki benzeri kurumlarla işbirliği içinde.

        “En iyi ben bilirim” demiyor.

        Tüm meteorolojik tahmin kuruluşları ile bilgi alışverişi yapıyor, dünyadaki gelişmelerle anlık bağlantı halinde.

        “Yerli ve milli” ama evrensel.

        Helal sana Meteoroloji.

        *

        Yılbaşı

        Nagehan Alçı’yı zaman zaman bu köşeden eleştiririm.

        Fikirlerimiz birbirine uyuşmayı bırakın yaklaşmaz bile.

        Ancak bu durum Nagehan Alçı’ya yönelik linç kampanyalarını anlamsız ve ayıplı bulmamı engellemez.

        Nagehan Alçı ile aynı şeyi söyleyenlerle can ciğer kuzu sarması olanların, Nagehan Alçı’ya ağır hakaret ve tehditlerle saldırmalarını da “komik” bulurum.

        Hatta Nagehan Alçı’ya yönelik bir çirkin kampanyaların, bu genç hanımefendi ile fikri tartışma yapmamıza engel olduğuna inanırım.

        Alçı’ya “Yanlış düşünüyorsun” derken linççilerle aynı safta görünmekten çekinirim açıkçası. Bu yüzden de dün Alçı’nın “Yılbaşı kutlamaları” ile ilgili yazısına göz gezdirirken, bu konuda bir şeyler söylemeli miyim diye düşündüm.

        Nagehan Alçı özetle CHP’li belediyeleri yılbaşı kutlamalarına yeterince özen göstermemekle, yılbaşı coşkusunu sokaklara yansıtmamakla, başında bulundukları kentleri Avrupa’nın başkentleri gibi ışıltılı hale getirmemekle suçlamış.

        Bir anlamda “Ne farkınız kaldı AK Partili belediyelerden” demeye getirmiş.

        Işıl ışıl bir kent beklentisini de “Toplumun büyük bölümü yılbaşını kutlar bu ülkede” diye açıklamış.

        Alçı’nın haklı olduğu nokta, toplumun büyük bölümünün yılbaşını kutlamaktan yana hiçbir sıkıntısı olmadığı.

        Biraz kafası çalışan, biraz bilgisi olan herkes biliyor ki, yılbaşında kutlanan Hz. İsa’nın doğumu değil.

        Onu 6 gün önce kutluyor kutlayanlar zaten. Ki o gün konusunda Hristiyanlar bile fikir birliği içinde değil.

        Bizim kutladığımız yeni bir yılın gelişi.

        Yani eğlenmek için, sevinmek için, dostlarla buluşmak içi, ailelerin bir araya gelmesi için bir bahane.

        “Siyasal İslamcılık takıntısından” muzdarip olmayan normal Müslümanlar bu durumdan rahatsız değil zaten.

        Yıllar önce TRT’nin yaptığı kutlamalar da, bugün televizyonlarda yapılan kutlamalar da bunun göstergesi.

        Bakın muhafazakar kesimin marketleri diye bilinen BİM ve A101 reklamlarına.

        Yılbaşı süsü de satıyor, hindi de, hatta kırmızı don bile var.

        Yani aslında yılbaşı ile derdi olanlar çok kısıtlı bir kitle.

        Onların yaptığının da yarısı şov.

        Samimi olan bir azınlık bir yana çoğu zinadan rüşvete her haltı yiyip, yılbaşı kutlamayarak Müslüman olduğunu düşünen bir grup.

        Kentlerin ışıl ışıl olmasına gelince.

        Bu soru yalnızca CHP’li belediyelere sorulmamalı.

        Başkanlar herkesin başkanı ise ve özellikle İstanbul gibi çok milletli bir kentimiz söz konusu ise bu süslenme ve ışıl ışıl olma işinden AK Partili başkanlar da sorumlu olmalı, aynı soru onlara da sorulmalıydı.

        Ve Nagehan Alçı’nın belki haberi yok ama Şişli ışıl ışıl.

        Belediye Başkanı Muammer Keskin, semti gayet güzel süsledi.

        Ne Sarıgül kadar abartılı ne de İnönü kadar süssüz.

        Gayet yerinde, gayet şık bir süsleme yaptı ilçenin belirli yerlerine.

        Bu vesile ile de Şişli Belediye Başkanı'na bir teşekkür, Nagehan Alçı’yı da yılbaşı öncesinde Şişli’ye davet edelim bari...

        *

        Namaz

        Namazla ilgili bir anımı yazacağım unutturmayın demiştim.

        Sağolun untturmadınız.

        Anlatayım da rahatlayın.

        Efendim yaklaşık 6 yıl kadar önce 2013 sonbaharında o sırada Başbakan olan Erdoğan’ın peşinde St. Petersburg’a gitmiştik.

        Erdoğan’ın heyeti ve bir grup gazeteci.

        Şimdiyi bilmiyorum ama o zamanlar bir kente gidildiği zaman Erdoğan’ın heyeti ve gruptaki gazetecilerin büyük bölümü o kentte mutlaka bir cami arar ve o camiye namaz kılmaya giderlerdi. Tabii Başbakan Erdoğan da.

        Ben de onlara takılırdım, “Bir golfcüler bir siz. Onlar da gittikleri yerde mutlaka bir golf sahası arar” diye.

        Rahmetli Hasan Karakaya da hafiften kızardı bana.

        Neyse uzatmayayım, St. Peterburg’da da hemen bir cami arayışı başladı.

        Bu işlerle pek alakası olmayan bendeniz “Burada şahane bir cami var” diyerek 20. Yüzyılın başında Buhara Emiri tarafından yaptırılan camiyi önermem, İslamcı gazeteci arkadaşlar arasında takdirle karşılandı.

        Ve namazın bu camide kılınması kararlaştırıldı.

        Namaz kılmasam bile bu önemli tarihi eseri görmeden dönemezdim.

        Ben ekiple beraber camiye gittim. Ben camiyi gezip gördükten sonra bahçeye çıktım.

        Yanımda o sırada Hürriyet’in yayın yönetmeni olan Enis Berberoğlu ile bahçede bir banka oturdum.

        O sırada Başbakan Erdoğan ve beraberindeki heyet de camiye geldiler ve bahçeye hızlı bir giriş yaptılar.

        Başbakan Erdoğan beni bahçede görünce seslendi, “Fatih Bey, siz namaz kılmıyor musunuz? Buyrun gelin siz de”

        Ben de yanıtladım:

        “Başbakanım namaz kılmaktan pek anlamam. Zaten abdestim de yok. Sizinkini Allah kabul etsin. Ben burada beklerim”

        Tayyip Bey gülerek karşılık verdi:

        “Boşverin. Bilmek şart değil. Bakın Yiğit Bey de bilmiyor. Ama geliyor”

        Bahçede bir kahkaha tufanı koptuğunu anlatmama gerek yok.

        Tek gülmeyen kişinin ise bulutlara dalıp gittiğini söylememe gerek yok herhalde…

        St. Petersburg Camii

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        En önemli tartışma konumuz faiz veren bankanın simidini yemek helal midir olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar