Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Beklenen ve hatta istenen sokağa çıkma yasağı dün akşam saatlerinde “Gece 12’de başlayacak” şeklinde ilan edildi.

        Sonra felaket.

        Bir anda sokaklar doldu, marketler doldu, fırınlar doldu, manavlar doldu, kasaplar doldu, şarküteriler doldu, tekel bayileri doldu.

        Her yer ana baba gününe dönüştü.

        Sosyal mesafe dediğimiz şeyden eser falan kalmadı.

        Millet dip dibe, g.t g.te geldi.

        Ve tabii hemen öfke başladı.

        “Böyle sokağa çıkma yasağı mı ilan edilir?”

        Tamam doğru tarafı var.

        30 ilin Büyükşehir belediyeleri ile konuşmadan, yasağın uygulanmasının nasıl olacağını, hizmetlerin nasıl aksamayacağı belediyelerle kararlaştırılmadan, “Ettim oldu” diye yasak ilan etmek doğru değil ama Türkiye zaten artık “Yaptım oldu” ülkesi değil mi?

        Şaşırtıcı mı?

        Bazıları da “Sabahtan açıklansa idi, halk da böyle hücum etmezdi. Niye erken açıklamadınız” dedi.

        Önce bu cümle bana da doğru gibi geldi ama sokaklarda olan bitene bakınca yanıldığımı anladım.

        2 gün sokağa çıkma yasağı için bunlar olmaz.

        2 gün lan 2 gün.

        Evde iki paket makarna, dolapta bir iki sebze, biraz pirinç, biraz un olsa yeter.

        De ki hiçbir şey yok iki gün aç kalsan su içsen ölmezsin be kardeşim!

        Üstelik de sokağa çıkma yasağı sırasında açık olacak pek çok yer var. Belli.

        Yani ölmeyeceksin açlıktan.

        Hadi eczaneden ilaç alacak olanı, fırından iki ekmek alacak olanı, çocuğu için, yaşlısı için gereken bir kaç parça bir şeyi edinecek olanı da anlayayım da yahu şarküteri önünde kuyruk ne be kardeşim!

        Fırın önünde uçan tekme ile kavga etmek ne!

        Üstelik görüntü hiç bir yerde farklı değil.

        Konya’da da aynı, Bursa’da da, İstanbul’da da.

        En varoş mahallede de aynı, en lüks caddede de!

        Tamam hükümet kararı geç açıkladı, tamam hükümet kararı belediyelerle konuşmadan aldı.

        Ayıp etti tamam.

        Ama halkın bu yaptığını mazur gösterecek hiç bir şey yok be kardeşim.

        Hepi topu 2 günlük sokağa çıkma yasağı.

        Bir de beter bir şey olsa Allah korusun.

        Başkasından değil.

        Bizi bizden!

        *

        Aileden değilse, kadına şiddete af geliyor

        Af Yasası TBMM’den hızlı bir biçimde geçiriliyor.

        Ben de okuyup anlamaya çalışıyorum. Başımıza nasıl bir felaket gelmekte olduğunu.

        Özellikle de “Kadına karşı şiddet suçları ile ilgili” olan bölümlere bakarken bazı şeyler dikkatimi çekti.

        “Kadına karşı şiddet suçu işleyenler kapsam dışında” şeklindeki açıklamaların gerçeği yansıtmadığını farkettim.

        Ancak yine de uzmanlık alanım olmadığı için konuyu bir uzmana sorma gereği duydum.

        Kadına kaşı şiddet davalarında gönüllü olarak kadınların avukatlığını yapan Rezan Epözdemir’i aradım ve “Ben kadına karşı şiddet suçlarının da affedileceğini görüyorum. Sen ne dersin” diye sordum.

        “Abi iyice inceleyip döneyim” dedi.

        10 dakika sonra aradı.

        “Haklısın” dedi. Anlatmaya başladı.

        Ben de “Mütalaanı yazılı yollar mısın” dedim.

        Yolladı:

        “Kadına karşı şiddet diye bir suç tipi Türk Ceza Kanunu’nda yok. Buradan kasıt kadınlara karşı işlenen yani mağduru kadın olan kasten öldürme, yaralama, hakaret ve tehdit suçları. Bir defa mağduru ister kadın olsun ister erkek olsun kasten öldürme suçu kesinlikle kapsam dışı. Bununla birlikte mağduru ister kadın ister erkek olsun hakaret ve tehdit suçları ise kapsam içinde.

        Asıl problemli olan alan ise kadınlara karşı kasten yaralama ve netice sebebiyle yaralama suçları. Zaten toplumun önemli bir kesimi de kadına karşı şiddet ifadesinden kadınların fiziki şiddete maruz kalarak yaralanmasını algılıyor. 107. maddedeki şartla salıverme kurumu bakımından kadınlara karşı kasten yaralama veya neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama suçu istisna olarak sayılmamış, dolayısıyla kesinlikle kapsam içinde.

        Geçici 6. Maddedeki denetimli serbestlik bakımından ise " EŞE, usul ve füruya, kardeşe, beden ve ruh bakımından kendini savunamayacak kişiye " karşı kasten yaralama ve neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama kapsam dışı ve istisna olarak sayılmiş. Yani eş, anne ve baba, kardeş ve çocuğa, beden ve ruh bakımundan kendisini savunamayacak kişiye karşı yaralama denetimli serbestlik bakımından kapsam dışında. Şayet taraflar arasında evlilik birliği yoksa, yani suç mağduru kadın eş değil de arkadaş, sevgili veya akraba ise, denetimli serbestlik kurumu bakimindan da kapsam içinde ve faydalanır. Yalnızca eşe, kardeşe, anneye ve çocuğa karşı yaralama denetimli serbestlik düzenlemesi bakımından kapsam dışındadır. Bunun dışındaki kadınlara yönelik yaralama ve netice sebebiyle yaralama suçları her iki kurum bakımından da kapsam içindedir, ve bu suçlardan hüküm giyen mahkumlar bu düzenlemeden faydalanır. Yani 30 mart 2020 tarihinden önce kız arkadaşına karşı silahla yaşamını tehlikeye sokacak şekilde yaralayan ve bu suçtan ötürü 6 yıl hapis cezası alan ve cezasi kesinleşen hükümlü, bu düzenleme bu haliyle yürürlüğe girdiği anda, önce 1/2 şartla salıvermeden yaralanacak, sonra 3 yıl denetimli serbestlikten faydalanarak hemen tahliye olacak. Yine aynı suçtan 8 yıl ceza almışsa 1 yıl yatıp salıverilecek, 10 yıl ceza alırsa 2 yıl, 12 yıl Ceza alırsa 3 yıl cezaevinde kalanlar şartla saliverme ve denetimli serbestlik kurumlarindan faydalanarak tahliye olacak.”

        Rezan’ın uzun hukuki mütalaasından benim anladığım özet şu:

        “Aileden bir kadına şiddet uyguladısanız af yok. Ama sevgilinizi, komşu kadını, yolda gördüğünüz bir kadını, iş yerindeki bir kadını dövserseniz, yaralarsanız af var”

        *

        TOBB esnafı kurtar

        TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu yardım kampanyasına TOBB adına bağışta bulunduğu zaman kendisine şöyle yazmıştım:

        “TOBB kesesinden cömertlik yapacağınıza, TOBB’un elindeki para ile üyelerinize destek olmaya çalışın. Pek çok işletme corona yüzünden zor günler geçiriyor”

        Ortak dostlarımıza sitemde bulundu Rıfat bey.

        Bazı TOBB yöneticileri de sosyal medya üzerinden bana kızgınlıklarını belirtip başkanlarını korudular.

        Ancak kısa bir zaman dahi gösterdi ki, benim söylediğim doğru.

        Bakanların, bakanlıkların açıklamalarına karşın, bankaların kredi ödemelerini ötelediği falan yok.

        Öteleyen bankaların çıkardığı fatura ise temerrüde düşmekten beter.

        Yeni kredi zaten orta boy ve küçük esnafa ulaşmıyor.

        Büyükler ne var ne yok almışlar, küçüklerde ise zaten teminat gösterecek bir şey de kalmamış.

        Yani tek çare var TOBB’un desteği.

        Esnafın da isteği bu.

        Kimileri iki üç kuşaktır, 70 yıldır gık demeden ödedikleri paraların bugün kendilerine destek olmak için kullanılmasını istiyor.

        Haksızlar mı?

        *

        Papa: Tanrı affeder, doğa affetmez

        Katolik dünyasının lideri Papa Francis konuştu salgınla ilgili.

        Zaten farklı bir Papa olduğunu biliyorduk Francis’in.

        Adını aldığı Assisili Aziz Francis (Fransisken tarikatının kurucusu) gibi fakirlere yakın olmayı, yardımı seven, servet karşıtı denmese de kapitalizm karşıtlığını saklamayan, aşırı zenginleşmeye tepki gösteren, lüksü reddeden bir Papa olarak göze çarpıyordu.

        Bu kez de farklı konuştu Papa ve şöyle dedi:

        “Tanrı her zaman affeder, biz insanlar bazen affederiz. Ama doğa asla affetmez. Bu yüzden doğaya karşı gelmeyin, onunla uyum içinde yaşayın...”

        Bununla da kalmadı Papa Francis.

        Devam etti:

        “Böyle zor dönemler popülist demagog politikacıların ortaya çıktığı dönemlerdir. Hoşunuza gidecek cümleler kurup sistem eleştirisi yapıyor gibi görünerek onların peşine takılır insanlar. 1933 yılında Hitler böyle bir politikacı olarak ortaya çıktı. Sonrasını biliyorsunuz. O yüzden popülist politikacılara inanmayın”

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Yasaların içeriklerini halka yanlış aktarmadığımız zaman.

        Diğer Yazılar