Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        AVM’lerin açılacağını “Müjdelerseniz”, “Lig yeniden start alıyor. Maçlar oynanacak” açıklaması yaparsanız, “THY uçuşlara başlıyor” diyerek işlerin normalleştiği izlenimini uyandırırsanız millet de “Aaa, bu iş bitti galiba” der haliyle.

        Bağdat Caddesi’ne de çıkar, İstiklal Caddesi’ne de, daha bildiğiniz ne kadar cadde var ise hepsine çıkar.

        Sonra da Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da kalkıp “Bu olmadı işte” der.

        Ama yanlış yere der.

        “Bu olmadı işte”nin muhatabı her şeyin normale döndüğünü, tehlikenin geçtiğini düşünen “az bilinçli” vatandaş değildir.

        Sağlık Bakanımız “Bu olmadı işte” diyecekse aylardır yapılan mücadeleyi bir anda işe yaramaz hale getirip çöpe atacak olan bu kararları alanlara demeliydi.

        Çünkü vatandaş haklı olarak “Deniz kıyısında açık havada yürümek yasak, AVM nasıl açık olur” diyor.

        “Otomobile kalabalık binmek yasak, uçak yolcusu nasıl yan yana oturtulacak” diyor.

        Bu gibi sorulara yanıt vermek de ne yazık ki Sağlık Bakanı’na ve Bilim Kurulu’na kalıyor...

        Türk aşısı yolda mı?

        Sağlık Bilimleri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Cevdet Erdöl önemli bir açıklama yaptı.

        İlginç olan bu açıklamanın Türk medyasında gerekli önemi ve desteği görmemiş olması.

        Çünkü eğer Erdöl’ün söylediği şey verilere dayalı ise çok ama çok önemli.

        Erdöl, ne mi açıkladı?

        Türkiye’nin Covid 19 aşısını bulma yolunda önemli bir adım attığını…

        Sağlık Bilimleri Üniversitesi ve yaklaşık 25 yıllık bir biyoteknoloji şirketi olan ve halen 60 ülkeye bu alanda ürün satışı gerçekleştiren VSY Biyoteknoloji ve İlaç AŞ işbirliği ve TÜRSEB desteği ile geliştirilen bir ürün şu anda gönüllü Covid pozitif hastalar üzerinde denenmeye hazır hale geldi.

        TR-C 19 adı verilen ürün izole edilen Covid 19 tip corona virüsünü invitro ortamlarda nötralize etmeyi başardı.

        Yani virüsü çalışamaz, hücrelere eklemlenemez hale getirdi.

        Bu çok ama çok önemli bir gelişme.

        Tabii yolun sonu değil ama yolun başında çok mühim bir hadise.

        Şuur yoksunu medyamızın buna bu kadar duyarsız kalması ise anlaşılır gibi değil.

        İmamoğlu şahadet etmeli

        Selçuk Bayraktar’ı tanımam etmem.

        Daha önce birkaç kez Teke Tek Bilim’e davet ettim, gelmedi.

        Ama ben kendisi hakkında hep olumlu şeyler yazdım.

        İşini iyi yaptığını, bilime ve bilgiye önem verdiğini gördüğüm için.

        Babasını da çok önemli buluyorum.

        Tam bir “Çılgın Türk” imajı uyandırıyor bende.

        Hem yaptığı işten hem evlatlarını yetiştirme biçiminden belli.

        Selçuk Bayraktar şimdilerde feryat ediyor.

        Bayraktar’ın Başkanı olduğu bir vakıf var.

        T3 Vakfı.

        CHP milletvekili Veli Ağbaba, bu vakfın İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nden para aldığını, yer aldığını söylüyor.

        Bayraktar ise “Yer mer almadık. Para da almadık. Tam aksine öğrencilere belediyenin mekanlarında eğitim veriyoruz. Aslında alan değil veren taraftayız” diyor.

        Biliyorsunuz İBB Başkanı İmamoğlu seçildikten sonra Bayraktar’ın fabrikasına gitmişti. T3 Vakfı ile yapılan sözleşme de yenilenmişti.

        Şimdi Bayraktar haklı olarak “İmamoğlu konuşsun. Gerçekleri anlatsın” diyor.

        Yani saklanan, gizlenen tarafta değil.

        Tam aksine “Meydan okuyan” taraf.

        Bence İmamoğlu çıkıp T3 Vakfı ile aralarındaki işbirliğini anlatmalı.

        Doğru neyse söylemeli.

        Eğer mesele Bayraktar’ın dediği gibiyse “Sayın Vekilimizi yanıltmış olmalılar. Aramızdaki işbirliğinin koşulları bunlardır” diyebilmeli.

        Doğrulardan korkmamak lazım.

        En kötü ihtimalle Ağababa da çıkıp “Yanılmışımın” ya da “Allah affetsin kandırılmışım” der.

        Çok da ayıp değildir. Bu ülkede kimler yanılmadı, kimler kandırılmadı ki!

        Airbnb batarken

        Son yılların en flaş, en hızlı büyüyen turizm hamlesi neydi diye soracak olursanız verilecek yanık kuvvetle muhtemel Airbnb olacaktır.

        Ya da olacaktı mı demeliyiz.

        Aslında kendine ait tek bir tesisi, evi, oteli, yatırımı olmayan ama üyelerinin evlerini seyahat edenlere kiralayarak, muazzam bir sektör yaratan ve milyonlarca yatak ve geceleme yaratan Airbnb birkaç yıl içinde bir deve dönüşmüştü.

        UBER’in turizm ya da otelcilik versiyonu da diyebileceğimiz sistem hızla büyümüş ve 2018 yılında 38 milyar dolarlık bir deve dönüşmüştü.

        Covid 19 salgınından en büyük hasarı alan sektör turizm ve turizm bileşenleri olduğu için herkes gibi Airbnb de ciddi sıkıntıya girdi.

        Şirketin pazar değeri çok kısa süre içinde hızla aşağı indi ve 25 milyar dolarlar seviyesine geriledi.

        Düşüş duracak gibi de görünmüyor.

        Airbnb kurucusu ve CEO’su Brian Chesky evinden bir e-posta yollayarak tüm çalışanlarına şirketin batmakta olduğunu itiraf etti.

        Diyeceksiniz ki “Bize ne Airbnb’den”

        Haklısınız.

        Bize ne de!

        Biliyorsunuz Türkiye’de son birkaç yıldır turizm sektörü giderek yükseliyordu ve ciddi döviz girişi sağlıyordu.

        Ancak bu yıl oteller bomboş.

        Eğer bu boşluğun nedeni bir “uluslararası komplo” ise ve birileri Türkiye’yi turizm yoluyla da batırmaya çalışıyorsa acilen bir yasa çıkarılmalı, Türkiye’ye gelmeyen turistler hakkında acilen soruşturma açılmalı, rezervasyon yapmayan tur operatörleri vatana ihanet suçlamasıyla yargılanmalı ve turist akışı bu yasa ile yeniden sağlanmalıdır.

        Yok eğer bu Covid’in doğal bir etkisi ise ve Airbnb gibi bizim turizm sektörü de salgın etkisiyle oluşan konjonktürden dolayı batmanın eşiğindeyse Türkiye’nin bu en önemli sektörü biraz daha fazla konuşulmalı ve desteklenmelidir.

        65 yaş üstünün haklı isyanı

        Pazar günü ev çevresinde birkaç saat gezme izni, 65 yaş üstünün pek de hoşuna gitmedi.

        Türkiye’nin kendi alanında uluslararası ün sahibi, başarılı ve hâlâ çok aktif ve saygın olan bir mimarı mail atmış.

        Şöyle diyor: “Sevgili Fatih, keşke Pazar günü sokağa çıkmamıza izin verirlerken tasmamızın ipinin boyunun kaç metre olacağını da söyleselerdi. Ne o öyle köpek gezdirenlere verilen izin gibi yaşlı izni vermek. Biz evcil hayvan mıyız!”

        Bu sitem biraz abartılı gibi görünse de 65 yaş üstü “senyör vatandaşlarımız” durumdan hayli şikayetçi.

        “Bizim banka işimiz, devlet dairesinde işimiz olamaz mı? Hadi çalışmamız, üretmemiz istenmiyor ama yahu rutin işler var. Bankaya gidip maaşımızı almak, vergimizi yatırmak, otomobil alıp satmak, tapu işlemi yapmak ve daha onlarca böyle işlem. Biz bunları yapamayalım mı? Hafta içi bir gün en azından vatandaşlık numaralarımıza göre, tek çift uygulayarak, kalabalık yaratmayacak şekilde bir izin olamaz mıydı?”

        O kadar haklılar ki!

        Ne yani 65 yaş ve üzerindekiler evlerinde oturup hiçbir faaliyette bulunmayan hiçbir varlık göstermeden ölümü bekleyen bir tür mü?

        Bir okurumun söylediği gibi “21 yaşında isen veya 64 yaşında isen hiçbir işin olmadığı halde aylak aylak sokaklarda gezebilirsin. Ama 65 yaşını bir gün geçmişsen dünyanın en önemli işini yapıyor dahi olsan sokağa burnunu dahi çıkaramazsın. Bu nasıl iş!”

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Doğruya doğru demeyenin eğriye eğri demesinin bir inandırıcılığı olmadığını anladığımız zaman.

        Diğer Yazılar