Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün Atatürk’ün kurduğu Diyanet İşleri’nin Başkanı Ali Erbaş Atatürk’ü hedef alarak lanetler okudu.

        Şaşırdım mı?

        Asla.

        Bekliyor muydum?

        Evet.

        Ne diyorum günlerdir.

        Ayasofya’nın ibadete açılmasının bir karşıtlık yaratmamasından dolayı memnun değiller.

        Karşıtlık yoksa bloklaşma yok.

        Bloklaşma yoksa konsolidasyon yok.

        Trollere denettiler olmadı.

        Gazetecilere denettiler olmadı.

        Muhalefet “Çok istiyordunuz açın. 18 yıllık iktidarsınız. Bunu yapmanız normal” dedi ve karşı çıkmadı. Oyuna gelmedi.

        Baktılar ara yollardan olmuyor.

        En tepeden yapalım dediler.

        Diyanet İşleri Başkanı elinde kılıçla çıktı minbere.

        Verdi veriştirdi başında oturduğu, Mercedes’ine kurulduğu kurumu kuran adama.

        Açtığı camiyi Kilise olmaktan kurtaran, İstanbul’u “Gavurdan alan” adama.

        Yoksa o Diyanet İşleri Başkanı bilmiyor mu Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinde kimseye bir lanet okumadığını...

        Aynı anda Ayasofya’da namaza duran Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat politikaları Kurulu üyesi Murat Bardakçı ve hemen yanında saf tutmuş Prof. Erhan Afyoncu, Fatih Sultan’ın vasiyeti sayılan vakfiyesinde böyle bir lanet olmadığını bas bas bağırarak, bunu bilmeyeni cahillikle suçlayarak anlatmadılar mı kaç zamandır!

        Oradaki lanetin, vakfın ve devletin parasını çalana yönelik olduğunu, hırsızlara lanet ettiğini anlatmadı mı Bardakçı!

        Sorsaydı ona da yine anlatırlardı lanetteki maksadı ve gerçeği.

        O nedenle ben Diyanet İşleri Başkanı’nın maksatlı bir biçimde Atatürk’e lanet okuduğunu düşünüyorum.

        Ayasofya’nın ibadete açılmasındaki maksadı hasıl eylemek için!

        Küçük bir soru

        Küçük bir soru
        0:00 / 0:00

        Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a bir sorum var:

        “Madem vasiyete uymamak lanet getiriyor. Atatürk’ün vasiyetine uymamak da aynı laneti getirir mi?

        Ayasofya ve Montreux

        Ayasofya ve Montreux
        0:00 / 0:00

        Mustafa Kemal Atatürk’ün Ayasofya’yı 1924’te değil de 1934’te müzeye çevirmesinin arkasındaki siyasi yaklaşımı anlamakta zorlananlar...

        Bu yapılanın Türk boğazlarını yeniden Türkiye’nin kontrolüne almak, buralarda da milli egemenliği sağlamak için oturulacak Montreux’deki masaya hazırlık olduğunu neden anlamak istemezler!

        Acaba bugün Ayasofya’yı tam da Lozan Anlaşması’nın yıldönümünde yeniden ibadete açarken, Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ni yeniden tartışmaya açacağı iddia edilen Kanal İstanbul’la da bağlantı kurmak mümkün mü?

        Çağlar

        Çağlar
        0:00 / 0:00

        Kaç zamandır yazacağım kısmet bugüne imiş.

        İstanbul Büyükşehir Belediyesi, TÜPRAŞ kökenli genel sekreterinin yaş haddinden emekliye ayrılması üzerine yeni genel sekreterini de eski bir kamu çalışanından buldu; eski Ziraat Bankası Genel Müdürü Can Akın Çağlar.

        Bu durum CHP’liler arasında ciddi bir sıkıntı yarattı.

        Bula bula bir eski AK Parti bürokratı mı bulunmuştu böyle bir görev için.

        İlk bakışta haklı bir eleştiri gibi görünüyordu bu tepki.

        Ancak ben size bir şey söylemek isterim.

        Can Akın Çağlar’ı o göreve getirmek özellikle iktidar tarafından finansal açıdan köşeye sıkıştırılmak istenen yeni İBB yönetiminin ilk günden bu yana yaptığı en doğru iştir bana göre.

        Doğru Can Akın Çağlar AK Parti tarafından Ziraat Bankası’nın başına getirilmişti.

        Ama dürüst, dik duruşlu, özgün bir bürokrat olarak görev yaptı.

        Ziraat Bankası’nı siyasete göre değil bankacılık kurallarına göre yönetti.

        Arpalığa çevirmedi.

        Siyasetin emrine vermedi.

        Döneminde bile bile görev zararı oluşturacak krediler verilmedi.

        Banka kuruluş gayesine uygun, bankacılık kurallarına göre yönetildi.

        Can Akın Çağlar, AK Parti’nin en başarılı dönemlerinin makul bürokratlarından biriydi.

        Kim bilir belki de o nedenle görevden alındı sonrasında.

        Ve herkes tarafından “Herhalde BDDK Başkanı yapılır” diye beklenirken kenara atılıp, özel sektöre geçti.

        Bu yüzde evet Çağlar bir eski AK Parti bürokratıdır.

        Ama bu millette benzeri çok olan ama bugün bir kenara atılan düzgün insanlarından biridir.

        Keleşli hutbe

        Keleşli hutbe
        0:00 / 0:00

        Diyanet İşleri Başkanı’nın elinde kılıçla hutbe okuması bazılarınca anormal bulundu.

        Gelenekte vardır böyle şeyler.

        Mesela İran’da da sıklıkla görülür.

        İran’da imamların daha doğrusu dini liderlerin ellerinde bırakın kılıcı “Kalaşnikof’la” hutbe okuduğu olur zaman zaman.

        Çok önce değil geçen sene hemen hemen bu zamanlarda İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney bir bayram namazı sonrası hutbesinde minbere elinde “Sniper” tüfeğiyle çıkmıştı.

        Bizimki yine kılıçla çıktı.

        Şükretmek lazım.

        Ayetullah Ali Hamaney bayram hutbesine elinde Rus Sniper tüfeği Dragunov ile çıkmıştı.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Bir yeri açarken o yerin elimizde kalmasını sağlayanlara hakaret etmediğimiz zaman.

        Tarıma yarın devam

        Tarıma yarın devam
        0:00 / 0:00

        Sevgili okurlar bugün niyetim, Türkiye’de tarım adına yapılmış en doğru iş olan Tarımsal Araştırma Enstitülerini yazmaktı.

        Hani o beğenmedikleri, yaptıklarını yok saymaya çalıştıkları Atatürk’ün büyük bölümünü 90 yıl önce kurduğu enstitüleri.

        “Türk tarımının lokomotifi” olarak görülen ve büyük bir öngörü, neredeyse dahiyane bir yaklaşımla 1920’lerde ve 30’larda kurulan Tarımsal Araştırma Enstitülerini.

        İstemeye istemeye bir kez daha Ayasofya yazmak zorunda kaldığım için bunu yarına bıraktım.

        Yarın beklerim.

        Diğer Yazılar