Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Balıkesir milletvekili Dr. Fikret Şahin aradı dün.

        “Fatih Bey, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı COVİD verilerini izliyor musunuz?” diye sordu.

        “Sayın vekilim izlemiyorum. Şöyle bir göz atıyorum ama veri yöntemini değiştirdiklerinden bu yana güvenim kalmadı. Bu yüzden ciddiye alıp detaylı bakmıyorum. Yakın zamana kadar çok güvendiğim Bakanlık verilerine güvenimi yitirdim” dedim.

        Doğrusu Fikret Şahin’in hangi partiden milletvekili olduğunu dahi bilmiyordum ama eğer AK Partili ise bu fikrimi belki Sağlık Bakanlığı ile paylaşır da, belki bir düzeltme yaparlar diye umuyordum.

        Meğer Dr. Fikret Şahin bu konuda benden bir adım ileride imiş ve verilere güvenmemek bir yana, bunu sayısal olarak belgelemiş bile.

        “Fatih Bey, size katılıyorum. Bu veriler doğru değil ve üstelik de çok acemice yapılmış bir hesap oyunu ile karşı karşıyayız” dedi.

        Şöyle bir hesaplama yöntemi geliştirmiş.

        “Covid-19 tedavisi en az 14 gün sürdüğüne göre; PCR ile kesin tanısı konularak takip edilen hasta sayısı, bilimsel olarak hiçbir zaman son 14 günde tanı konulan toplam hasta sayısının altında olamaz.

        Fakat, 7 Temmuz 2020 tarihinden itibaren takip edilen hasta sayısı, tanı konulan hasta sayısından azdır. Bu da Sağlık Bakanlığı verilerinin ciddiyetten uzak olduğunun ve Bakanlığın verilerle oynadığının ispatıdır.

        Covid-19 hastalığına yakalanan kişinin akıbeti iki şekilde sonlanmaktadır; ya hasta iyileşmektedir ya da hasta kaybedilmektedir.

        REKLAM

        10 Ağustos 2020 tarihli Sağlık Bakanlığı verilerine göre; toplam hasta sayısı 241.997’dir. Yine aynı tarih itibariyle toplam iyileşen hasta sayısı 224.970, toplam vefat eden hasta sayısı 5.858’dir.

        Sağlık Bakanlığı verilerinde toplam hasta sayısı verilmesine rağmen takip edilen hasta sayısı verilmemektedir. Takip edilen hasta sayısını da şu şekilde hesaplayabiliriz;

        Toplam hasta sayısından (241.997), toplam iyileşen (224.970) ve toplam vefat (5.858) eden hasta sayısını çıkarttığımız zaman Covid-19 nedeniyle tedavisi devam eden takipteki hasta sayısını tespit ederiz.”

        Sağlık Bakanlığı verilerini açtım ve ben de hesaplamaya başladım.

        Dr. Şahin devam etti:

        “Dolayısıyla 10 Ağustos 2020 tarihi itibariyle; Covid-19 nedeniyle takip edilen hasta sayısı 11.169 iken son 14 gün içinde Covid-19 tanısı konulan toplam hasta sayısı 14.978’dir.

        Bilimsel olarak Covid-19 hastalığının tedavisi ve dolayısıyla takip süreci en az 14 gün olması gerektiğine göre; son 14 günde tanı konulan ve takip edilen hasta sayısı arasındaki 3.809 hastanın akıbetinin ne olduğuna Bakanlık cevap vermek zorundadır.”

        Hesap doğru.

        Bundan çıkan sonuç ise şu.

        Bazı hastalar tanı konulmasına rağmen takip edilmiyor.

        Ya da verilen sayılardan en azından biri uydurma.

        Bu yarışı corona kazanır

        İstanbul Boğazı’nda yıllardır Ağustos ayında güzel bir etkinlik yapılır, Boğaziçi Kıtalararası Yüzme Yarışı.

        Olimpiyat Komitesi’nin düzenlediği bu güzel yarış hakikaten hoş bir spor olayıdır.

        TMOK bu yıl da bu yarışı düzenleyeceğini duyurdu.

        Sponsorları da Samsung.

        Ancak ben bu yarışın bu yıl yapılmaması gerektiğini düşünüyorum.

        Fotoğraflara bakınca nedenini daha iyi anlarsınız.

        Corona günlerinde bu yarış yapılamaz, yapılmamalı.

        Böylesine coşkulu bir kalabalığı, böylesine sosyal mesafesiz bir ortamda yapılacak yarışı kazanacak olan kesinlikle corona virüsüdür.

        Bu yarışın sonucu COVİD 19’un açık zaferidir.

        Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi bu yarıştan hemen vazgeçmelidir.

        Onlar vazgeçmezse, Sağlık Bakanlığı vazgeçmeleri için devreye girmelidir.

        REKLAM

        Atama rezaleti değil, gelecek katli

        Anladığım kadarı ile dün çok iyimser bir yazıya imza atmışım.

        Pamukkale Üniversitesi Rektörü Hüseyin Bağ’ın eşini işe almak için imza attığı rezaleti yazdım dün ve YÖK’ün rektörü görevden aldığını.

        “Uzun zamandır ilk defa oluyor, umut verici bir durum” olarak nitelendirdim bu görevden almayı.

        Meğer sadece Pamukkale Üniversitesi değil, memleketin dört bir yanı böyle atamalarla dolu.

        Neredeyse her kurumun başında böyle atamalar yapılıyor.

        Gelen ihbar o kadar çok ki inanamazsınız.

        Araştırmadan yazamayacağım için şimdi bu ihbarlara bakacağım.

        Yetişebildiğim kadarıyla.

        Ancak baksam ne olacak bakmasam ne olacak o da ayrı.

        Bu rezillik, bu nepotizm ur gibi sarmış.

        Kamu mekanizmasında invazif hale gelmiş, kök salmış.

        Bunun en vahim tarafı şu:

        Gençlerde yarattığı umutsuzluk, ailelerde yarattığı bezginlik ve sonunda ortala çıkacak olan infial.

        Siz yemeyip içmeyip evladınızı okutuyorsunuz, gelişmesi için çaba harcıyorsunuz, gençler kendilerini paralayıp gelişmeye, öğrenmeye, yeterli hale gelmeye uğraşıyorlar, yıllarını eğitime, öğrenime veriyorlar.

        Sonra bir öküzün beş para etmez yakını gelip onun işini, aşını, ekmeğini ve yıllarını çalıyor, önüne geçiyor.

        Bu ne demek hissedebiliyor musunuz!

        “Çalışırsam başarırım” düşüncesi öldürülüyor.

        Ülkenin geleceği yok ediliyor.

        Bu basit bir atama rezaleti değildir.

        Bu geleceğin katlidir.

        Ülkenin geleceğinin.

        NOT: Pamukkale Üniversitesi rektörünün haksız atamayla göreve getirilen eşi de görevden alındı mı acaba?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Adam olmak, adamı olmaktan fazla şey ifade ettiği zaman

        Diğer Yazılar