Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Salgında vaka sayıları her gün artıyor.

        Tam da yazıp söylediğimiz gibi.

        15 güne 20 binleri geçeriz, bir aya 30 binleri görürüz diye yazdım.

        Gidişat da öyle gösteriyor.

        Ölüm sayıları az

        O da şimdilik.

        Vefatlar gecikmeli olarak artıyor, biliyoruz.

        Yine de doğru orantılı artmayacaktır, çünkü risk gruplarında aşılamalar ölümleri biraz olsun azaltacak.

        Ama sağlık sistemine binen yükün artacağı çok açık.

        Nisan başı 30 binli vakaları konuşuruz.

        Kaçınılmaz olan ve biraz izanlı herkesin ilk günden bu yana gördüğü felaket tablosu karşımızda netleşirken, siyaset her zamanki gibi yapıyor. Suçu başkasına atıyor. Bu kez cehape ya da geçmiş dönem değilse de suçlu halk.

        Sağlık Bakanı Fahrettin Koca nispeten insaflı olduğu için “Ortaya çıkan bu tablodan hepimiz sorumluyuz” diyerek suçu yayıyor ve paylaştırıyor.

        Ama ben ona “Hayır” diyorum.

        "Hayır" Fahrettin Bey, "Ben bu artıştan sorumlu değilim."

        Sorumlu davranan kimse sorumlu değil bu artıştan.

        Siz ve arkadaşlarınız sorumlusunuz. Sorumsuzca davranışlarınızdan dolayı sorumlusunuz.

        Niye mi?

        Basitçe anlatayım.

        En ufak dernek toplantısı yasak iken, 10 binlerce insanı spor salonlarına toplayarak lebalep mutluluk saçan ben değilim.

        Millet en yakınının cenazesine katılamazken, binlerce kişilik cenaze törenlerine katılan ve sonra özür dileyen ben değilim.

        O özürden sonra katıldığı bir başka kalabalık cenazede saklanmaya çalışan da ben değilim.

        Milletin çoluk çocuğunu eve tıkarken, binlerce partili genci bir araya getiren ve bununla övünen de ben değilim.

        Tam aksine ben “Şimdi daha çok önlem almak lazım” diyenim.

        Televizyonda maske ile program yapanım.

        Yaptığınız anormal normalleşmenin sonucunu tahmin ettiği için program yaptığı stüdyoya yasaklar kalkar kalmaz HEPA filtre koyanım.

        Suçlu ben değilim Sayın Fahrettin Koca.

        Suçlu siz ve sizin gibiler.

        Diyeceksiniz ki, “Biz herkese önlem alın dedik.”

        Demekle olmuyor Fahrettin Bey.

        Yapmakla oluyor.

        Sizler yanlış yaptınız.

        O yanlış herkese örnek oldu.

        Kötü örnek.

        Bizde atasözleri vardır bilirsiniz Fahrettin Bey.

        İster “Küçük kalkar büyüğe bakar” deyin.

        İster imam yellenirse cemaat ne yapar!

        Siyaset ve Einstein

        Siyaset ve Einstein
        0:00 / 0:00

        HDP’nin kapatılması için açılan dava herkesin gündemi.

        Konuşulan konulardan biri HDP’nin parti olarak kendini kapatması veya lağvetmesi olasılığı.

        HDP bunu yapar mı bilmiyorum ama eğer yaparsa Anayasa Mahkemesi’nin yapacağı bir şey kalmaz.

        Nasıl ki, ölüyü idam etmeniz ya da hapse atmanız mümkün değilse, yasal varlığını sona erdirmiş bir partiye ceza veremezsiniz.

        Ancak kapanan partinin üyeleri hakkındaki kişisel davalar sürer, cezalar çıkabilir.

        HDP benzeri bir başka parti ise aynen yola devam eder.

        Zaten yedeğini her zaman hazır tutuyorlar.

        HDP’nin kapatılması ile ilgili fikrimi çok merak etmiş okurların bir bölümü.

        Ben bilime inanırım.

        Bilim insanlarının izinden giderim. Burada da bir bilim adamını dinlemekten yanayım.

        Einstein’a kulak vermekten yanayım.

        Einstein “Delilik, aynı şeyi tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir” der.

        Bu matematik için de geçerlidir, fizik için de.

        Bilimsel bir gerçektir.

        Aynı şey siyaset bilimi için de geçerlidir.

        Sosyoloji için de.

        Yazın yediğin hurmalar

        Yazın yediğin hurmalar
        0:00 / 0:00

        Merkez Bankası'nı suçlama eğiliminde bazıları.

        Faiz artışından ötürü.

        Doğru.

        Faizler normalde bugün olması gerekenden daha yüksek.

        Ama bunun nedeni bugünkü Merkez Bankası yönetimi değil.

        Bugünkü yönetimin yaptığı, geçtiğimiz dönemlerde yapılmayan faiz artışlarını yapmak.

        Birikmiş artışların faizi de biriktiği için ne yazık ki biraz yüksek oluyor artışlar.

        Geçmiş dönemlerde Merkez Bankası’nın rezervleri toptan satılacağına, tedrici faiz artışları yapılmış olsa idi bugün Merkez Bankası’nın elinde kullanabileceği rezerv bulunacak ve faizler bu kadar artmayacaktı.

        Eldeki diğer silahlar tüketildiği için bugün elinde kalan tek silaha, faize tutunuyor Merkez Bankası.

        Böylelikle kuru da düşük tutuyor.

        Düşük kur ihracatçıyı ve turizmciyi vuruyor ama kamuya da dolara yatırım yapan halkın elindeki parayı da faizsiz biçimde kullanma ve ucuza geri alma imkanı da sağlıyor.

        Yani kamuya yarıyor ama halka ve özel sektöre hiç ama hiç yaramıyor.

        Bu arada milleti dolar almaya yönelten felaket tellallarının aslında kamu maliyesine “şimdilik” de olsa hizmet ettiğini de görmüş oluyoruz.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Şansa değil akla güvendiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar