Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Epeydir konuşulan meselelerden biri Merkez Bankası’nın dolarlarının ne olduğu!

        Son derece yanlış bir terminoloji ile “Merkez Bankası”nın dolarları kayboldu” deniyor.

        Merak etmeyin, Türkiye’de bile Merkez Bankası’nın dolarları buharlaşmaz, kaybolmaz.

        Gereksiz biçimde satılmış olabilir, zamansız elden çıkarılmış olabilir ama kaybolmaz.

        Hatta kime satıldığı bile kolay kolay gizlenemez.

        Zaten biliniyor da.

        Zaten bilindiği için sürekli olarak vatandaşlara “Yastık altındakini getirin, dolarınızı bozdurun” çağrıları yapılıyor.

        2018 yılından bu yana Merkez Bankası dolar rezervlerini sıfırlarken, aynı dönemde dolar rezervlerini arttıranlar vatandaşlar olmuş.

        Türk halkı, 2018 yılında elinde toplam 96,5 milyar dolar döviz ve döviz benzeri varlık bulundururken, 2020 yılında bu miktar 150,2 milyar dolara yükselmiş.

        2 yıl içinde vatandaşın dolarizasyonu yüzde 70 civarında artmış.

        İktidar döviz almayın çağrısı yaptıkça vatandaş dövize koşmuş.

        Buna vatandaş başkanlık sistemine ekonomik olarak güven duymamış diye de bakabiliriz çünkü tarihler bunu gösteriyor.

        Ancak Mart ayında vatandaşlar ellerindeki doların bir bölümünü satmışlar ve “vatandaş rezervi” 147 milyar dolara düşmüş.

        Şirketlerin elinde bulundurduğu döviz miktarı da artmış ama vatandaşınki kadar değil.

        Şirketlerin elinde 2018 yılında 64,5 milyar dolarlık döviz varlığı varken 2020 yılında bu varlık 86,5 milyar dolara yükselmiş.

        2021 Mart ayında oradan da 2 milyar dolarlık eksilme gerçekleşmiş.

        Döviz borcu olan şirketlerin elinde döviz bulundurmasından daha doğal bir şey yok ama vatandaş da dövize koşmuş.

        Merkez Bankası'nda kalmayan rezerv, vatandaşın kasasında oluşmuş.

        O yüzden kürsüden sürekli olarak “Dövizinizi getirin” çağrıları yapılıyor.

        O aslında “Size kaptırdığımız dövizleri geri getirin” demek.

        İki yerli aşı gelebilir

        İki yerli aşı gelebilir
        0:00 / 0:00

        Sayın Bakan yine fikir değiştirdi.

        Sonbahara ertelediği aşıları tekrar Haziran ayına çekti.

        İnşallah öyle olur.

        “AB’nin açıklamasına göre 1,5 milyon Biontech Mart ayı başında gelmiş, bu aşılar ne oldu” sorusuna ise yanıt yok hala.

        Şimdi gelmekte olan 1,5 milyon Biontech’ten söz ediyor Fahrettin Bey ama AB’nin açıklamasına doğrudan yanıt vermiyor niyeyse.

        “AB’nin söz ettiği aşılar bunlardır” demiyor, belki de diyemiyor.

        Torpilli aşı iddiaları ise ortalıkta geziyor.

        Daha önce “Bu konuda çok iyi bir sistem kurulmuş, kaçak olmaz” diyenler bile artık aksini söylemeye başladılar.

        Ankara’dan bir doktor şöyle yazmış bana:

        “Fatih Bey, mişli mışlı söylentilerle bana gelen herkesi ikna etmeye, aşı işinde torpil olmadığını anlatmaya çalışıyordum herkese. Duyduklarının 3. Faz çalışmasına katılan denekler olduğunu anlatıp, kayıtsız kuyutsuz aşıyı AKP bile kimseye veremez diyordum. Ancak Kasım ve Aralık aylarında ikişer doz aşılarını olan iki kişinin bilgisini aldım. Üstelik de birine sen kemoterapi alıyorsun hekimine sor istersen Sinovac, istersen Biontech yapalım” diyerek yapmışlar aşısını.”

        Her yerde torpilin, kayırmanın, nepotizmin olduğu bir ülkede aşı gibi şu an için çok kıymetli bir yerde olmasa şaşardım.

        Bakan Koca’nın söyleyemediklerini bırakıp, söylediklerine dönersek.

        Nisan ayı sonunda Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde geliştirildiği için “Erciyes Aşısı” diye anılan aşının Faz 3 çalışmalarının Nisan ayı sonunda başlayacağını duyurdu Fahrettin Bey.

        Tabii 2. Faz sonuçları olumlu çıkarsa.

        Ve Bakan’ın sözünü ettiği bir başka yerli aşı daha vardı, henüz 1. Faz çalışmalarında olan.

        Aslında bu aşamada olan 2 aşı var.

        Bunlardan biri 3 gün önce Faz 1 çalışmalarında 18-55 yaş arasında deneklere ilk uygulamalarını yapmaya başlayan Koçak Farma.

        Erciyes’in Faz 2 çalışmalarında kullandığı aşıların üretimini de Koçak Farma yapıyor zaten.

        Ve Koçak’ın aşısı da Sinovac gibi, Erciyes gibi inaktif bir aşı ve en iyi ihtimalle 2021 sonunda hazır hale gelecek.

        Bir diğeri ise tıpla ilgisini, genç ODTÜ'lü bilim insanları ile kurduğuşirketle geliştirdiği Covid-19 tanı kitleriyle duyduğumuz Ahlatçı Holding’in Faz 1 çalışmalarına hazırlandığı aşı.

        Diğerlerinden farklı olarak sprey şeklinde burundan uygulanacak bir aşı bu ve umut vadeden bir çalışma.

        Bu aşılar biraz geç kalmış gibi görünse de çok önemliler.

        Çünkü muhtemelen şu anda yapılmakta olan aşılar bir süre sonra etkisini yitirecek ve salgınla beraber ortaya çıkan “aşı ırkçılığına” karşı elimizde yerli bir silah olacak.

        Bir soru da CHP'ye

        Bir soru da CHP'ye
        0:00 / 0:00

        Hep iktidara soru soracak değiliz ya, bu kez de muhteşem muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’ne bir sorum var.

        Tek imza ile ortadan kaldırılan bir İstanbul Sözleşmesi var.

        Son şekli bu iktidar döneminde verilen ve referandumla kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre bile bu yapılan işlem mümkün görünmüyor.

        Yani TBMM kararı kime ait olursa olsun tek imza ile ortadan kaldırılamıyor.

        İnanmayacaksınız ama durum böyle.

        Bu durumda yapılan işlem aslında hükümsüz.

        Siz Danıştay'a başvurarak bu idari işlemi ortadan kaldıracağınızı, kararı iptal ettireceğinizi söylediniz.

        Danıştay'a başvurup vurmadığınızı bilmiyorum.

        Bir gelişme duymadık. Ama asıl olarak gidilmesi gereken yer daha üst bir adres. Ortadan kalkması gereken sadece Karar değil Kararname.

        Bunu yapacak yer ise Anayasa Mahkemesi.

        Ey, Sayın CHP yönetimi.

        İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemizi sağlayan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’ni Anayasa Mahkemesi’ne götürmeyi ve TBMM Başkanı Şentop'un da söylediği gibi tek imza ile Lozan ve Montreux dahil tüm uluslararası sözleşmelerden çekilmemizi sağlayacak bu durumu ortadan kaldırmayı düşünüyor musunuz?

        Ne zaman!

        NOT: Bu arada Kemal Kılıçdaroğlu’na bir de özür borçluyum.

        “Kahvehaneciler, kahvehaneciler” diye tutturduğu zaman kızmıştım.

        Haklı imiş.

        Özür diliyorum.

        Emsal mi, sui misal mi?

        Emsal mi, sui misal mi?
        0:00 / 0:00

        Dünkü "Ne zaman adam oluruz"da “İmam orta yerde yellenmediği zaman” diye yazınca bazıları Ayasofya Camii İmamı Boynukalın’dan bahsettiğimi zannetmiş.

        Türkçe’nin geldiği hal bu olunca böyle zannedilmesi de normal.

        Ama kastım o değildi.

        Bahsettiğim AK Parti kongreleriydi.

        Her yere Temizlik Maske Mesafe diye yazanların böyle bir görüntü vermesiydi.

        Emsal olması gerekenlerin sui misal olmasıydı.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Düşünenlerden değil düşünemeyenlerden korktuğumuz zaman.

        Diğer Yazılar