Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün yaban mandalarını ve Afrika antiloplarını yazıp, “Yarın da şempanzeleri yazarım” diye bitirmiştim yazıyı.

        Madem söz verdik yazalım.

        Jane Goodall adını hiç duydunuz mu bilmiyorum.

        İngiliz bilim kadınıdır.

        Primatalog, antropolog ve etologdur.

        Büyük antropologlardan Leakey, 1960 yılında Tanzanya’ya şempanzeler üzerine araştırma yapmaya giderken Goodall, Leakey’in sekreteriydi ve bilim dünyası eğitimsiz bir kadının önemli bir araştırmaya katılıyor olmasından rahatsızdı.

        O zaman hiç kimse sonradan Cambridge’den doktora alacak olan Goodall’un şempanzelerle ilgili en önemli keşiflerden birini yapacağını tahmin etmiyordu.

        Jane Goodall, Tanzanya’daki araştırmalar sırasında çok önemli veriler ortaya çıkardı.

        Şempanzelere ilk kez numara yerine isim vererek yaptığı araştırması şempanzelerin insanlara sosyal olarak zannedildiğinden fazla benzediğini ortaya çıkarmıştı.

        Özellikle de şempanzelerin insanlar gibi şiddet eğilimini göstermişti.

        Goodall’un şempanzelerin cinayet işleyebildiğini ortaya koyan ünlü araştırması Gombe Parkı’ndaki bir grup şempanzenin, bir başka şempanzeyi ilkel silahlar kullanarak öldürmesi sonrası başlayan Gombe Şempanze Savaşları, şempanzelere bakışımızı tamamen değiştirdi.

        Bu cinayet sonrası Gombe Parkı’nda birlikte yaşayan iki şempanze grubu bölünmüş ve 4 yıllık savaş sonunda gruplardan biri diğer grubu tamamen ortadan kaldırmıştı.

        REKLAM

        Hayvanlar aleminde görülmemiş bir şeydi bu ve şempanzeler insana çok yakındı.

        Goodall’ın filmlere de konu olan ve kendisine “Dame” unvanı kazandıran bu araştırması sonrası şempanzelerin ve genel olarak primatların şiddet eğilimi üzerine çok çeşitli araştırmalar yapıldı.

        Ve yaklaşık 10-12 yıl önce sonuçlanan bazı araştırmalar şempanzelerin “kadına şiddet” konusunda da insanlara benzediğini ortaya koydu.

        Martin Muller başkanlığında bir grubun yürüttüğü çalışma, erişkin erkek şempanzelerin daha fazla cinsel ilişkiye girebilmek için dişi şempanzeler üzerinde şiddet uyguladığını ortaya koydu.

        Rachna Reddy önderliğinde yapılan benzer bir araştırma ise şempanzenin yaşı ilerleyip, cinsel açıdan rekabet etme şansı azaldıkça, kadına uyguladığı şiddetin dozunun arttığını gösterdi.

        Şempanzelerin kadına uyguladığı şiddet konusunda en kapsamlı çalışma ise Science dergisinden John Bohannon tarafından kaleme alındı.

        Bohannon “Erkek zorlaması ve birden fazla erkekle çiftleşmenin dişi şempanzelerin başına getirdikleri” başlıklı makalesinde dişi şempanzelere uygulanan şiddeti gözler önüne serdi.

        Normalde tek eşli bir yaşam sürmeyen şempanzelerin, başka erkeklerle cinsel ilişkiye girmeleri hatta cinsel ilişkiye girmeseler bile başka erkek şempanzelerle yakınlık kurmaları, sosyal olarak yakınlaşmaları halinde bile daha önce cinsel ilişki yaşadıkları erkek şempanzeler tarafından şiddete uğradıklarını, hatta ağaç dalı ve taşlarla dövüldüklerini” yazdı.

        Sürekli dayak yiyen, itilip kakılan dişi şempanzelerin idrarlarında görülen yüksek kortizol dayak yiyen dişilerin önemli bir stres altında olduklarını ortaya çıkardı.

        Antropolog John Mitani şiddetin dişi şempanzelerde gastrik ülsere ve immün sistem baskılanmasına neden olduğunu ve bunun dişi şempanzelerin yaşam sürelerini ciddi biçimde kısalttığını gösterdi.

        REKLAM

        Şimdi diyeceksiniz ki, “İyi de Fatih bunları niye yazdın burası bilim dergisi mi?”

        Bunları yazmamın nedeni şu.

        Kadına şiddet bir primat davranışıdır.

        Adına ister evrim deyin, ister mutasyon.

        Bir önceki aşamada kalmış olmaktır.

        Aşılar işe yarıyor mu!

        Aşılar işe yarıyor mu!
        0:00 / 0:00

        Son günlerde en çok karşılaştığım soru başlıktaki bu soru.

        “Aşılar işe yarıyor mu?”

        Bilim insanı değilim ama konuya meraklıyım, okuyorum, araştırıyorum

        Buna dayanarak, farklı aşıların farklı oranlarda işe yaradığını söyleyebilirim.

        Yani kimi daha çok işe yarıyor, kimi daha az.

        Ama yarıyor.

        Şunu baştan biliniz ki, acil kullanım onayı almış tüm corona aşıları, yıllardır kullanılan grip aşılarından çok daha etkili.

        En düşük etki gösteren corona aşısı bile, en yüksek etki gösteren grip aşısından daha yüksek etki sağlıyor.

        Ama şunu biliniz ki, aşı olmak sizi COVID 19’a yakalanmaktan her zaman korumuyor.

        Örnek mi?

        Corona tedavisinde konusunda uzmanlaşmış ve bu konuda en iyi performansı gösteren özel hastanelerden birinin corona tedavi biriminin başındaki profesör dostumuz mesela.

        Sağlık çalışanı olarak ilk grupta aşılanan ve iki doz aşısı da tamamlanan bu profesör, ikinci doz aşısının yapılmasından yaklaşık 1 ay sonra COVID 19’a yakalandı.

        Bana yazdıkları aynen şöyle:

        “Hastalığa 2 doz aşım tamamlandıktan 1 ay sonra yakalandım. Klinik tablom hiç de hafif değildi. Hastalık orta şiddette seyretti. Hatta başlangıç yakınmalarım, fizik muayene bulgularım ve biyokimya laboratuvar sonuçlarına göre en başından plazma tedavisine başlamasaydım durumun ağırlaşabileceği bana göre kesindi. Nitekim oksijen satürasyonlarım 3. günde 91’e kadar düştü. Bu durum benim için sürpriz olmadı. Bana göre inaktive aşıların fonksiyonları sınırlı. Ama bunu ülkemizde inaktive aşıları yere göğe sığdıramayan bilim insanlarına anlatmak zor.”

        Benim anladığım şudur.

        Aşı olduktan sonra bile tam bir rehavet içine girmek doğru değil.

        Korunmaya devam etmek şart.

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Evrim teorisine karşı olanların evrim teorisinin kanıtı olmadığı zaman.

        Diğer Yazılar