Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        VLP tipi yerli aşının 1. Faz çalışmaları için denek olan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Mustafa Varank’a dün buradan bir soru sordum.

        Soru basitti.

        “Sayın Bakan kendisine tanınan haktan faydalanarak daha önce aşı olduysa bu faz çalışmasında yer alması, çalışmanın sonuçlarını etkiler. İnşallah olmamıştır” dedim.

        Mustafa Bey, kendi sosyal medyası üzerinden hızla yanıt verdi:

        "Her lüzumsuzluğa cevap vermem ama gönüllülerin aklını karıştırmak isteyen bu çok bilmişe cevap vereceğim. 30 Ocak 2020’de aşı geliştirmek isteyen hocalarıma başardıklarında gönüllü olacağıma söz verdim. O günden beri aşı yaptırmadan bekledim, yerli vlp aşı faz-1 gönüllüsü oldum."

        Nazik yanıtı için kendisine teşekkür ederim.

        Beni lüzumsuzlar sınıfına sokmadığı için ve çok bilmiş diyerek iltifat ettiği için.

        Sağ olsun.

        Ben de onun her tarafa yetişmeye çalışan çalışkan tavrını çok takdir ediyorum.

        Ancak yine de kendimi bilmiş sınıfına sokamam.

        Öğrenmeyi seven, mümkün olduğunca bilmeye çalışan demek daha doğru olur.

        Ama şunu da söyleyeyim, öğrendiğim her yeni şey, bilmediğim 1000 şeyi daha gösteriyor bana.

        O yüzden kendime bilmiş diyemem.

        Bilmemiş derim.

        Gönüllülerin kafasını karıştırma ithamı ise yerinde olmamış.

        Tam aksine bir yılı aşkın bir süredir pandemi konusunda kafaları netleştirmeye çalışıyorum elimden geldiğince.

        Aşı olanların sayısı arttıkça, özellikle faz 3 çalışmalarının giderek zorlaşacağını, yerel ve uluslararası denekler bulmanın güçleşeceği bir sır değil.

        Kendisini de bilime destek olan bu tavrı için ayrıca kutluyorum.

        Ama asıl kutlanması ve hatta kutsanması gereken Gürsel çifti.

        Bana verdiğiniz yanıtta, 20 Ocak 2020’de Gürsel çiftine aşı çalışmalarında denek olma sözü verdiğinizi belirtmişsiniz.

        Bu gerçekten kutlanması gereken bir öngörü.

        Çünkü biliyoruz ki, COVID-19 2019 Aralık ayında Çin’in Wuhan eyaletinde ilk kez görüldü.

        Dünya Sağlık Örgütü ise bunun bir “küresel salgın” olduğunu 11 Mart’ta ilan etti.

        Bu durumda daha ortada bir pandemi yokken, Çin dışında bu hastalığa rastlanmamışken ya da rastlandığı açıklanmamışken bunun aşısını bulma çalışmalarına başlamış olmak müthiş ötesi bir öngörüdür.

        Aşı çalışmalarına 24 Ocak 2020’de başladığını açıklayan Biontech’in patronu Uğur Şahin ile hemen hemen aynı anda hatta belki ondan da önce bunun bir pandemi olacağını hissetmek ve aşı çalışmalarına başlamak alkışlanmaya değer.

        Görüşe karışmam, bilgi doğru olmalı

        Görüşe karışmam, bilgi doğru olmalı
        0:00 / 0:00

        Hakan Ural’ı eleştirmem Sabah gazetesi yazarı Yüksel Aytuğ’u üzmüş.

        “Konuşma hakkı bir tek sizlere mi ait. Hakan Ural konuşamaz mı, halk konuşamaz mı?” diyerek bana hafiften saydırmış.

        EstağfurullahYükselciğim.

        Herkes konuşabilir.

        Niye konuşamasın.

        Hakan Bey de konuşabilir.

        Ama tercihen insanlar bildikleri konular hakkında ahkam kesmelidir.

        Ya da bir konuda ahkam kesmeyi planlayanlar o konuyu öğrenmelidir.

        Sen de bu kanaatte olmalısın ki, “Hakan Ural çalışan, öğrenen biridir” demişsin.

        Bilmiyorum. Kendisini tanımıyorum.

        Belki dediğin gibidir.

        Hakikaten bilmiyorum.

        Ama televizyonda Kanal İstanbul’u savunacağım diye Montreux Boğazlar Sözleşmesi’ni eleştirdiği konuşması bu konuda hiçbir şey bilmediğini gösteriyordu.

        Durum söylediklerinin tam tersiydi.

        İddiasının aksine Boğazlardan geçen gemi sayısı her yıl artmıyor aksine her yıl azalıyordu.

        Gemiler buradan bedava geçmiyordu.

        İddiasının tam aksine savaş gemileri Türkiye’nin izni olmadan geçemiyordu ve Türkiye kendini riskte gördüğü an tüm geçişleri kapatma hakkına Montreux anlaşması sayesinde sahip olmuştu.

        Söylediği her şey yanlıştı.

        Kasıtlı bir yalan değilse cehaletti.

        Yani Yükselciğim anlayacağın, kimsenin konuşması ile bir derdim yok.

        İsterse “Ben Kanal İstanbul’dan yanayım” da der beni ilgilendirmez.

        Ama somut gerçekleri bilmeden ahkam kesmek, kahvede olabilir belki ama televizyonda olmaz.

        Görüş bildirmek herkesin hakkı.

        Bunun için gerçekleri saptırmak, yanlış bilgiyi doğru gibi anlatmak.

        Bak işte o olmaz.

        "Niye olmasın, her yol mubah" diyorsan.

        O ayrı…

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
        0:00 / 0:00

        Bilmediğimizi bildiğimiz zaman.

        Diğer Yazılar